9.Bölüm: Binlerce Anı

36 4 30
                                    

Uyumak istiyordum. Bu soğuk yerde donarak ölmek istiyordum. Bir daha uyanmamak istiyordum.

En kötü kabusumdu karanlık. O kadar çok korkardım ki. Karanlıkta tek başıma kalamazdım.

"Aşkım ben lavaboya giriyorum."

"Tamam."

Lavaboya girip ellerimi bir güzel yıkadım. Havlu ile kurulayıp aynada kendime baktım. Topuzum topuzdan başka her şeye benziyordu. Tokamı çıkardım. Saçlarım uzundu. Yeniden topuz yapacaktım ama bir anda ışıklar söndü. Etraf çok karanlıktı. O an çok panikledim. Bağırmaya başladım. Korkuyordum.

"Melih nerdesin! Melih korkuyorum. Melih, Melih." Nefes alamıyordum. Kahretsin nefes alamıyordum.

"Hayır. Hayııır. Karanlık! Çok karanlık. Çok çok karanlık. Gelme. Allahım yardım et gelme."

O an iki kol etrafımı sardı. Kokusu Melih'in kokusuydu. Mis gibi lavanta kokuyordu. Sıkıca sarıldım ona. Hıçkıra hıçkıra ağladım. O da bana sarıldı. Bir yandan sarılıp bir yandan saçımı okşuyordu.

"Şiişt. Geçti. Ben burdayım sakin ol! Rüzgar ben burdayım hayatım sakin ol."

"Ben korkutum. Aa. Şey be-ben çok korktum. Melih beni asla yanlız bırakma olur mu? "

"Bırakmam güzelim. Bırakmam."

Eski bir anı. Melihle olan bir anı. O an kollarında ağladığın adam, beni teselli eden adam. Şuan beni ağlatan, bana dayak atan adam. İkiside Melih Kotan.

Soğuk zeminde huzursuzca kıpırdandım. Zaten tüm gece uyuyamamıştım. İliklerime kadar donuyordum. İliklerime kadar korkuyordum. Yukardan sesler geliyordu. Bağırmalar, çağırmalar. Sanki bir ara adımı duydum. Kesin Melih yapıyordur bunları. Karanlıktan korktuğumu biliyor. Kendince sesler çıkarıp beni korkutmayı düşünüyor. Başarılıda. Onun oyunu olmasını bilmeme rağmen hala korkuyordum. Yenemez miyim şu korkuyu. Bu kadar gaddar birisin Melih Kotan!

Yeter artık bitsin şu çile. Tükendim artık. Canım yanıyordu. Hem fiziken hem ruhen. Canım gerçekten çok yanıyordu. Kurtulmalıyım bu cehennemden bir şekilde kurtulmayım. Burada daha fazla kalamam. Daha fazla Melih'in oyuncağı olamam.

Kuzey ne yaptı acaba. Yazlık filan diyordu. Bu zaman kadar gelmediyse ya yanlış yere gitti ya da çok uzak bir yerdeyiz. İlk seçenek daha mantıklı geliyordu bana.

"Kara kara ne düşünüyorsun sevgilim."

"Bana sevgilim deme seni aşağılık herif. 6 yılımı çaldın benden. Bebeğimi çaldın benden. Şimdi ise her geçen gün ruhumu alıyorsun benden. Karanlığa hapis oluyorum senin yüzünden. En çok korktuğum karanlığa! Eline ne geçiyor. Söylesene. Benim acı çekmem senin hoşuna mı gidiyor."

"Kes sesini." Bu sefer olmaz 6 yıldır susuyordum zaten. Artık konuşma zamanım geldi de geçiyordu.

"Susmayacağım. Artık susmayacağım. Bana çektirdiğim bu acılara göz yummayacağım. Senin kendi ellerimle öldüreceğim. Senin beni öldürdüğün gibi. Allah hepinizin belasını versin. Hayatıma girdiğiniz güne lanet olsun. Neden ben ya neden ben. Önce sen sonra Güney. Neden beni öldürdünüz. Ne yaptım ben size. Sizi deli gibi sevmekten başka ne yaptım. Bana attığın dayaklar bedenimde iz bırakıyor. Ruhumda zaten silinmez bir gerçekliksin. Kalbimin en karanlık noktası, beynimin en kötü anısısın. Sen benim gözümde ki en kötü, en iğrenç, en şerefsiz kişisin. Ben bu yükle daha fazla yaşayamıyorum. Beni zaten ruhen öldürdün. Sadece bedenim burda. Onuda öldür. Tek kurşun zor olmasa gerek senin için. Beni de kendini de kurtar bizden. Ben kendime çok ağırım artık. İyi değilim görmüyor musun? Ya beni bırak ya da öldür. Duydun mu Melih Kotan. Sana iki seçenek sundum. Ya beni bırak ya da öldür. Aksi halde ben kendi mi öldüreceğim. Emin ol bu konuda tereddüt etmem."

"Seni asla bırakmam. Bunu o küçük beynine sok. Ben seni öldürmedim. Seni Güney öldürdü. O seni aldattı. Paran için yanındaydı. Benim tek suçum seni deliler gibi sevmemdi."

"Değil di. Tek suçun bu değildi. Sen katilsin. Hem ailemin hem de bebeğimin katili. Sen ben gençliğimin katilisin. Senin benim hayatımı yok ettiğin için katilisin. Benim tüm sevdiklerimi elimden aldığın için katilsin. Ayrıca sen beni sevemezsin. Bana günlük işleriymiş gibi dayak atan adam beni sevemez. Sen beni sevemezsin."

"Ben katil değilim. Anla artık. Seni sevdiğim için yaptım. Dayak meselelerine gelirsek. Benim olmanı istiyordum ama sen inatla olmuyordun. Bende böyle bir yönteme başvurdum. Ama ileriki yıllarda kendimi kaybettim. Her sinirlendiğimde soluğu senin yanında alıyordum. Kendimi kaybedip sanki karşımdaki sen değilmişsin gibi geliyordu. Ben bu olanlar için üzgünüm. Ama sende hiç pes etmedin."

"Etmem de. Asla sana boyun eğmem. Bunu anla artık. Asla pes etmem."

Ve bir tokat güm diye patladı yanağımda. Bir el daha kalktı. Ama biri durdurdu. Diğer elin sahibine baktığım da..

Bu çocuk... Şey. Evet Can. Melih'in en yakın arkadaşı. O mu durdurmuştu Melih'i? O bana yardım mı etmişti?

"Yeter! Görmüyor musun kızın halini. Kaç yıldır kıza neler yaptın. Yetmedi mi Melih. Artık rahat bırak kızı." Bunları o mu söyledi şimdi. Her neyse. En azından vicdanı varmış. Geç gelen vicdan! Umarım Melih onun sözünü dinler.

"Sen karışma Can. Hem sana ne bundan oğlum. Ayrıca sen bana ne yapacağımı söyleyemezsin."

"Söylerim. Şimdi kızı bırak. Lan daha doymadın mı kızı dövmeye. Götür şu kızı da kurtulalım."

"Olmaz. O ölene kadar b-"

"Değilim. Olmayacağım da. Aptal adam. Sana hayır diyorum sen hala peşimdesin."

"Bizim bir sözümüz vardı unuttun mu?"

Söz.. Nişan.

"Evet burada bu iki çiftin nişanını yapmak için buradayız." Kayınpederimin dedikleriyle güldük. Fazla resmi bir cümle olmuştu.

Annem babama bakıp gülümsedi. Ama babam tepkisizdi. Çünkü babam Melih'i sevmiyordu. Ama beni de kıramıyorlardı. Elinde iki yüzük vardı. Birini Melih'e verdi diğerini bana.

"Şimdi söz yeminlerini verin hadi."

İlk o başladı söze. Heycanlı gözüküyordu. Bende çok heyecanlıydım.

"Sen Rüzgar Çamkıran benim nişanlım olur musun? Benim kalbimin rüzgarı olur musun? Eğer benim olursan seni asla üzmeyeceğim. Belki kavga ederiz ama hemen barışırız. Sana asla bağırmayacağım, vurmayacağım. Sen yeter ki benim Rüzgarım ol. Sen yeter ki evet de. Ben ömrümün sonuna kadar seni seveceğim. Seni asla bırakmayacağım. Mecbur olsam da bırakmayacağım. Benim yanımda sana kimse zarar veremez. Ben sana asla zarar vermem. Şimdi tekrar soruyorum. Sadece bana ait bir Rüzgar olur musun?"

O söz. Melih'in sözleri. Seni asla bırakmayacağım. Mecbur olsam da bırakmayacağım. Bir ok gibi saplandı kalbime. Acı vardı yine. Keder, bitmişlik. Geriye bir tek harabe ben vardım.

"Bana sadece seni bırakmam sözü vermemiştin. Sen bana ' sana kimse zarar veremez. Ben sana zarar vermem' de demiştim. Ama şimdi dayaklı bir hayatım var.

Bu hamleyi beklemiyordu. Afalladı. Ama sonra yine elini kaldırdı. Lakin  Can yine durdurdu.

"Can çık dışarı!"

"Olmaz. Onu tekrar dövmene izin veremem. Sakinleşmeye ihtiyacın var. Benimle gel."

Melih ilk başta tereddüt etti. Sonra  beni bırakıp Can'la beraber yukarı çıktı. Bende Melih'le olan binlerce eski anıyla baş başa kaldım.

Binlerce anıyla , 

Bu bölümde size biraz geçmiş anılardan bahsettim. Umarım beğenirsiniz ve gelelim bölümün geç gelmesine. Arkadaşlar beğendiğinize dair hiç bir belirti yok. 58 kişi var ve hiç biri yorum yapmıyor. Sadece 18 kişide oy veriyor. 14 bölüm halihazırda zaten. Sadece bazen yayımlamak içimden gelmiyor. Eğer seviyorsanız lütfen bir belirti gösterin. Bir de kapak için yorumlar da yaparsanız sevinirim
💖💖

Mucize'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin