7.Bölüm: Buna Asla İzin Vermem!

53 4 18
                                    

Medyada ki Rüzgar. Nasıl?

Keyifli okumalar!!

"Demek bana numara yaparsın ha!" dedi öfkeyle. "Sana bunu ödeteceğim Rüzgar!"

Allah kahretsin! Bayılma numaramı anlamıştı. O kadar yakınım da duruyordu ki dayanamayıp onu itmiştim. O da anlamıştı işte. Ah! Aptal ben. Şimdi de beni eve doğru sürüklüyordu.

"Bırak beni. Ya anlamıyor musun? Seni istemiyorum. Bırak artık peşimi!"

"Sana sahip olmadan mı? Asla! Daha seninle evleneceğiz. O piçin oğlunuda kaybettin zaten. Artık benimsin Rüzgarım."

"Yeter artık. Yoruldum anlamıyor musun? Sürekli kırılan taraf olmaktan bıktım. Zarar görmekten bıktım." Çaresizce sarf ediyordum sözcükleri. O kadar ölmüş gibiyimdim ki. Bedenim burada ama ruhum çoktan bilinmezlikte yerini edinmişti. Sesim öyle kısık çıkıyordu ki. "Seni istemiyorum. Kimseyi istemiyorum. Ölmek istiyorum. Anladın mı beni ölmek istiyorum." Yakasına yapışıp haykırdım yüzüne. "Eğer bana zorla sahip olmaya kalkarsan senide kendimi de öldürürüm. Öldürürüm."

Konuşurken odanın önüne geldiğimizi bile anlamamıştım. "Bunlar boş tehditler. Kendin isteyeceksin beni birazdan. Sabret bebeğim." "Ya anlamıyor musun? İstemiyorum. Zaten hayatımı mahvettin."

Diğerleri gibi!

İç sesimin sesi geldi kulaklarıma. Doğruydu. Herkez beni kırıyordu zaten. Onun yaptığı ne ki. Ben hep güçsüz tarafı oynadım. Dediğim gibi artık herşey farklı olacak. Ne olursa olsun Melih'in elinden kurtulacaktım. Bunu kesinlikle başaracaktım. "Eninden sonunda benim olacaksın. Herşeyinle." Düşüncelerimden beni sıyıran 5 kelime. "Allah belanı versin."

"Kapa çeneni." deyip bedenimi yatağa savurdu. Üzerime çıkıp beni delice öpmeye başladı. Sanki yıllarca susuz kalmıştı. Öyle bir açlıkla öpüyordu ki. Karşılık vermediğim her saniye daha da sertleşiyordu öpüşleri. Daha fazla dayanamadım. Canım çok acıyordu. Mecburen dudaklarımı araladım. Dilini ağzıma sokup gezdiriyordu.

Senden. Tiksiniyorum. Melih Kotan!

Bundan zevk almış olacak ki dahada bastırdı bedenine bedenime. Çırpınışlarım her defasında başarısız oluyordu. Bende mecburen bırakmıştım kendimi. Dudakları artık dudaklarımda değildi. Bu sefere çenemi ve boyunumu hedef almıştı. Elleri de boş durmuyordu. Bir eli belimde beni kendine sabitliyordu. Diğeri ise kalçamın hemen altında bacağımı okşuyordu.

Senden. Nefret. Ediyorum. Melih Kotan.

Eli elbisenin fermuarına gidince hafif irkildim. O an aklım başıma geldi. Ben ne yapıyordum. Kendimi teslim mi edecektim? Hayır. Ben Rüzgar Çamkıranım. Asla pes etmem, edemem. Elbiseyi bacaklarıma kadar sıyırmıştı ki zaten elbise çok kısa. Kolayca üzerimden sıyrılmıştı. Üzerimde ki ağırlığı hafiflediğin de bacak arasına çok güzel bir tekme atmıştım. O acı ile kıvranırken bende kapıya koştum. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı. Dış kapıya ulaştığımda Melih'in beni kaçırdığı gün ki montumu askılıkta görmemle alıp üzerime giymem bir olmuştu. Mont dizerimin biraz daha üzerinde bitiyordu. Kapının yanındaki küçük sandaletlerimi de ayağıma geçirdim. Dışarı adım atığımda Melih'in sesi beni durdurdu. "Rüzgar." dedi. "Kaçmayı aklından bile geçirme." Çok geç kaldın Melih Kotan! Hemde çok geç.

°°°

Saatlerdir yürüyordum. İzimi kaybettirmiştim. Ama nerde olduğumu da bilmiyordum. Önüme gelen patikadan yürümeye devam ettim. Ağaçların sık olduğu bir yere geldim. Gitmek ve gitmemek arasında kalmıştım ki çalılıklardan gelen sesle çığlık atıp ormana koştum. Deli gibi koşturuyordum. Ta ki ayağım takılıp düşene kadar. Yuvarlandım. Dakikalarca hiç durmadan yuvarlandım. Başımı sert bir şeye çarpmıştım. Canım çok yanmıştı. Ufak bir çığlık attım. Yuvarlanmam sonunda durmuştu ama başım kanıyordu. Çok geçmedende bilincim kapanmıştı. Şimdi etrafımda koskocaman bir siyahlık vardı.

Mucize'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin