5.Bölüm: Hazırlık

40 4 5
                                    

Keyifli okumalar!!

Yerimde huzursuzca kıpırdandım. Kasıklarımda inanılmaz bir ağrı vardı. Gözlerimi araladım. Bu sefer etraf karanlık değildi. Aksine sarımsı bir ışıkla aydınlatılıyordu. Kendi çapımda doğrulma eylemlerim hep başarısızlıkla sonuçlandı. Elimi yatak başlığına koyup ordan destek alarak doğrulmayı başardım. Bu sefer de başka bir odadaydım. Yine küçük tek kişilik bir yatağın üzerindeydim. Üzerimde ise... Ama bunlar benim kıyafetlerim değil ki. Hem karnım. Karnında ki şişik inmişti. Bebeğimi mi kaybetmiştim ben şimdi? Olamaz ben onu kaybetmeye hazır değildim ki. 'Hayırrrr' Umutsuzca haykırdım odada. Sesim çok çatlak çıkmıştı. Canım yanıyordu. Öyle çok yanıyordu ki. Canımı almışlardı benden canımı. Hiç acımadan koparmışlardı benden bebeğimi.

"Melih Kotan! Senden nefret ediyorum. Duyuyor musun beni? Sen-den nefret ediyorum. Allahın belası."

Ben hüngür hüngür ağlarken odaya biri girdi. Bu o doktordu. Bebeğimi katili! "Ah. Uyandınız mı? Bu kadar erken beklemiyordum. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?" Bu adam ciddi mi? Ciddi ciddi soruyor muydu bana bunu? Daha fazla dayanamadım. Kelimeler ağzımdan acımasızca çıktı.

"Sen. Onu. Benden. Aldın. Onu benden aldın. Neden ha neden. Sırf sahibin istedi diye sen bebek katili oldun. Neden yaptın. Onu benden neden aldın."

Gözlüklerini biraz yukarı çekti. Derin bir nefes alıp burnunu çekti ve bana döndü. "Rüzgar hanım öncelikle bu konuda hiç bir şey diyemem. Bana denilen neyse onu yaparım ben. Beni suçlamaktan vazgeçin." Yok ya bu gerçekten şakaydı. Adam pişkin pişkin duruyordu karşımda "Allah belanızı versin. Defol odadan. Çık dışarı." Bu feryadımdan sonra çekip gitmişti.

Ve ben bir kez daha düşüncelerimle başbaşa kalmıştım.

Bebek... Bir bebeğiniz olacağını düşünün. Minik elleri, minik ayakları. Daha çıkmamış dişleriyle size gülümsüyor. Sesini duyuyorsunuz. O neşeyle gülme sesi. Ağlıyor. Hiç susmuyor. Ama size bakıp hep gülüyor. Emziriyorsunuz onu. Mama yapıp veriyorsunuz. O da iştahla yiyor. Onu kucağınıza aldığınız zamanı düşünün. Kucağınızda eşi benzeri olmayan tek varlık, bir bebek taşıyorsunuz. Tüm masumluğu ile size bakıyor. O gözler size bakıyor. Zamanla o dudaklar size sihirli kelimeyi söylemek için açılıyor. Anne. Size anne diyor. Onun ilk adımını görüyorsunuz. Sonra koşuyor. Siz hep arkasındasınız. Annelik içgüdüsü hep düşer diye korkuyorsunuz. Büyüyor okula başlıyor. Harfler öğreniyor. Sayıları sayıyor. İlk şikayetini alıyorsunuz öğretmeninden. Koruyorsunuz onu herkezden, herşeyden. Karnesi geçiyor elinize. Kötüyse size masum bakışlarla bakıyor. İyiyse gözlerini kocaman açmış sizin ona sarılmanızı 'aferim yavrum' demenizi bekliyor. Gün geliyor sevdiği kişiyi size söylüyor. Babası onunla şakalaşıyor 'bende anneni böyle sevmiştim' diyor. 'büyümüşte aşık olmuş bizim ki' diyor. Öylece onunla yaşlanıyorsunuz. O da sizinle büyüyor. Evlendiği kişiyle haşır neşir oluyorsunuz. Torununuz oluyor. Babaanne, anneanne diye sesleniyor size. Koşup sarılıyor boğazınıza. Sonra evladınız geliyor. Annem nasılsın iyi misin? diyor.

Ben tüm bu duygulardan mahrum bırakıldım. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı benim için. Biliyordum. Korkuyordum. Melihten ölesiye korkuyordum. Ölmek istiyordum. Soyutlanmak istiyordum bu cehennemden. Herşeyden çok ben onu istiyordum. Bebeğimi.

Göz pınarlarımda yaşlar kurumuştu. Boğazım gibi. Saatlerce ağladım. Haykırdım acımı. Umutsuz bir serzenişti benimkisi. Karnımdaki ağrı yine baş göstermişti. Zaten acı içinde kıvranıyordum. Birde ağrı gelmişti. Çok mu? Daha fazla dayanamayıp acı ile inledim. Zira bu iki günde acı en büyük yoldaşım olmuştu.

Bir kaç kez inledim. Duymuş olacaklar ki içeri o doktor ve Melih geldi. "Rüzgar iyi misin? Karnın mı ağrıyor?" Demişti. Benim kalbim ağrıyor, acıyor, yanıyor. Onu ne yapacaksın Melih Bey. Cevap vermedim. Kıvarnışlarım zaten cevap oluyordu. Doktor yanıma gelip elime bir ilaç sıkıştırdı. Ve birde su. İtiraz etmedim. Çünkü canım çok yanıyordu. Acı daha da katlanamaz hale geliyordu. İlacı içtim ve yatağa uzandım. Göz kapaklarım benden habersiz kapanmıştı bile.

>>>>>><<<<<<

Yeni bir güne yine hüsranla uyandım. Tam bir hafta olmuştu. Bu süre içinde ne Melih ne de o doktor yanıma geldi. Evin hizmetlisi yemeğimi getirip hiç bir şey demeden de gidiyordu. Hoş bu durumdan hiçte şikayetçi değildim. Getirilen yemekleri çok az yiyebiliyordum. Bazense hiç yemiyordum. Bir kaç kez banyo yapmıştım. Onun haricinde hep yatakta ağlıyarak geçiriyordum zamanımı. Yine her gün yaptığım gibi kalkıp pencerenin kenarına oturdum. Pencere bahçeyi görüyordu. Bahçede Melih ve bir adam konuşuyordu. Adamın arkası dönüktü. Ama her ne söylüyorsa Melih sinirli gözüküyordu. En sonunda adama yumruk attı. Adam geriye sendeledi. Sonra toparlandı birşey söyleyip gitti. Yarım görmüştüm yüzünü. Tanıdıktı sanki ama çıkaramıyordum. Üzerinde fazla durmadım.

Bir koku geliyordu. İğrençti, midem bulanmıştı. Kokuyu daha keskin aldığımda kokunun benden geldiğini anladım. Gerçekten berbat kokuyordum. Dolaba yöneldim. Hizmetli oraya bir kaç parça temiz kıyafet koymuştu. Siyah bir elbise aldım. Boğazlı, uzun kollu ve ayak bileklerimin biraz üstünde bitiyordu. Ve dardı. İç çamaşırıda alıp banyoya ilerledim. Yarım saat suyun altında kaldım. Biraz olsun ferahlamıştım. İyice temizlenip üzerimi giydim. Saçlarımı taramakla hiç uğraşmadım. Uzunlardı ve zor açılıyordu. Hatta bazen hizmetli bile açmıştı saçımı. Birden aklıma saçlarımı kesme fikri geldi.

Odaya kaç kez tavaf ettim bilmiyorum ama hiç bir yerde makas yoktu. Kendime zarar vermemden korkuyor olmalıydılar. Onlar en büyük zararı vermişken! Bulamayınca pes edip yere çöktüm. Cenin pozisyonunu alıp kafamı geriye attım. Gözlerimi kapatıp ağabeyimi düşündüm. Acaba şuan ne yapıyorlardı? Beni arıyorlar mıydı? Murat kesin deli gibi beni arıyordur. Gizem ara ara ağlıyordur. Murat bebeğimizin öldüğünü bilse nasıl üzülürdü. Yakılırdı.

"Ah be Melih herşey düzelmişken kendimi toparlamışken karşıma neden çıktın. Benden bebeğimi de aldın. Daha ne istiyorsun?"

"Seni." Aniden duyduğum sesle irkildim. Melih kapıda dikiliyordu. Kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Bense ona bir saniye bile bakmaktan tiksiniyordum. "Anlamıyorsun değil mi? Benim derdim bebeğin değildi. Sendin. Benim seni herkesden, herşeyden çok sevdiğimi anlamıyorsun. Senin için ölürüm ve öldürürüm. Sana bir hafta süre verdim. Bu kadar yeterli. Artık tamamen bana ait olacaksın bu gece. Birazdan senin hazırlayacaklar."

Doğru muydu duyduklarım? Bu herif beni bunca yaptığı şeyden sonra yatağına atabileceğini mi sanıyordu? Bu kadarıda fazla. Öfkeyle gözlerimi Melih'e çevirdim. Sadece yüzüme bakıyordu ve sakindi. "Sen ne dediğinin farkında mısın. Senin yatağına gireceğimi mi sanıyorsun? Ha. Ben bunu yapar mıyım? Bana yaşattığın şeylerden sonra gelir miydim yanına, girer miydim koynuna? Pislik herif."

"İsteyerek gireceksin. Sabret biraz. Seni hazırlamak için geldiklerinde sakın zorluk çıkarma. Eninde sonunda benim olacaksın." Son sözleri bu olmuştu. Çıkıp gitmişti. O gittikten on-on beş dakika sonra hizmetliler geldi. Onlara bağırıp çağırdım. İstemediğimi söyledim. Beni durduramayacaklarını anladıklarında bana sakinleştirici vermişlerdi. Ne kadar dirensem de gözlerim gecenin siyahı gibi koyu bir siyahlığa kapıldı.

Bir bölümün daha sonuna geldik. Bu Melih'te ne kadar iğrenç biriymiş. Ne dersiniz Melih'in yumruk attığı adam kimdi? Daha fazlası için bir daha ki bölümde görüşmek üzere. Pamuk parmaklar yıldızlara. Nacizane yorumlarınızı yapsanız güzel olur. Sağlıcakla kalın Rüzgârlarım.
💖💖


Mucize'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin