3.Bölüm: Karşımdaki Oydu!

68 7 32
                                    

Keyifli okumalar!!

Gözlerimi ne kadar açmaya zorlasam da açamadım. Bedenim kendini salmıştı, ruhum kendini salmıştı ama düşüncelerim onlar beni hiç rahat bırakmıyordu. Ne zaman bir şeyleri artık düşünmemek istesem hep en fazla o zaman düşünürdüm.

Düşünmek? Gerçekten rahatlatır mı insanı?
Yoksa gerçekten daha mı dibe sürükler?
İşte bu soruya verebilecek bir cevabım yoktu.

Birinin elimi tutmasıyla gözlerimi yavaşça açtım. Bulanık görüyordum. Hatta resmen görmüyordum. Bir kaç dakika bekledim. Görüntü netleşince elimi tutanın ağabeyim olduğunu anladım. Göz torbaları şişti. Sanırım hiç uyumamıştı. Kaşları çatık öylece bana bakıyordu. Yanağında ıslaklık vardı. Ama azdı.

"Beni korkuttun. Seni küçük fare."

"O nasıl?"

İlk başta afalladı. Sanırım uyanır uyanmaz onu sormama sinirlenmişti. Ama bana çok sakin bir şekilde cevap verdi.

"O öldü."

Yo hayır bu gerçek değil. Olamaz o beni bırakıp gitmez. Yapmaz dediğim şeyleri yapmış olsada olmaz. Daha gelip bana açıklama yapacaktı. Onu eninde sonunda affedeceğimi bile bile deliler gibi peşimde dolanacaktı. Bu kadar erken olmaz.

Ağzımdan ufak çaplı bir çığlık kaçtı . Bir kez daha ama daha şiddetli. Her çığlığımda daha da şiddetlendi ağlamam. Nefes almıyordum. Onsuz bir dünyada nefes alamazdım ki zaten. Ben onu öyle güzel sevdim ki, öyle masum sevdim ki. Ben onu affetmeye çoktan hazırdım. Ama o... O ölmüştü.

"Cevap ver Rüzgar iyi misin?" Bana seslendiğini yeni idrak ettiğim ağabeyime çevirdim yıkılmış, çökmüş ve bitap haldeki bakışlarımı.

"Ne zaman?"

"Sen bayıldığında seni buraya taşıdılar. Tam bir gündür uyuyorsun. O süre zarfında o uyandı. Yarası çok ağırdı. Ama seni görmek istediğini söyledi." Tüm bu söyledikleri beni çok az da olsa sevindirmişti. O an kendime çok öfkeleydim. O buraya geldiğinde keşke uyanık olsaydım.

"Odana girdi. Çok gergin gözüküyordu. İçeri girer girmez kapıyı kilitledi. O an anladım garip bir şey olduğunu. Kapıyı bir kaç kez yumrukladım. Bağırdım Güney'e ama ses vermedi. Sonra cama doğru yürüdüm. Camdan size baktım. O sana doğru geliyordu." Derin bir nefes aldı. Korkmuş gibi görünüyordu. Ama ne olmuş olabilirdi ki? Sesli bir şekilde nefes verdi ve devam etti.

"Serumunun içine bir şeyler karıştırdı. Sonra hep kahkaha attı. O deli gibi davranıyordu. Camı kaç defa yumrukladım. Bağırıp durdum yalvardım ona sana bir şey yapmaması için ama o beni tınlamıyordu bile. O kadar fazla bağırmıştım ki Gökçe Hanım ve eşi geldi. O anda Güney odadan çıktı ve yarası ağrıyormuş gibi inledi. Annesine beni işaret ederek ' beni vuran bu adamdı' dedi. Sonra 'tek istediğim Rüzgar'ı görmekti ama o buna izin vermedi. Üstelik bana yumruk attı' bunları öyle acı çekermiş gibi söylüyordu ki olaya ben şahit olmasam inanacaktım sanki. Sonra nerden geldiğini anlamadığım bir yumruk indi yanağıma. Geriye doğru savruldu bedenim. Arkamı döndüğümde ise öfkeli gözlerle Güney'in ağabeyi bana bakıyordu.

"Sen mi vurdun onu?"

Öyle şaşkındım ki hala Güney'in söylediklerindeydi aklım. Bana daha fazla yaklaştığında Gökçe hanımın acı dolu çığlıkları yükseldi. Kafamı oraya çevirdiğimde Güney yerde yatıyordu. Sonra olan oldu doktorlar geldi filan öldü dediler. "

Bir kaç dakika hiç bir şey söylemedik. Kelimelerimiz kifayetsiz, duygularımız körelmişti. Sen nasıl biriymişsin be Güney. "O seni hiç sevmemiş Rüzgar anla. O sadece paran için senin yanındaymış." Beni düşüncelerimden sıyıran iki cümle.

Bir şey dememi beklerken ben sadece susuyordum. Ben Güney'i hiç tanımamışım. Bana hep iyi yanını göstermişti. Yalancı yanını değil. Bu zamana kadar hep o bir şeyler için çabalıyor diye düşünüyordum. Ama o sadece param için... Ben hep aptaldım zaten. Hep inanırdım. Sorgusuz sualsiz, çünkü öyle bir zamandaydım ki inanmaya ihtiyacım vardı. Ben hep güçsüz kızı oynadım. Ama bu sefer farklı olacaktı. Onu unutmam belki zor olacak ama hiç bir şey olmamış gibi hayatıma kaldığım yerden devam edecektim. Asla ağlamayacaktım. Sevdim ve şimdi unutacaktım.

"Ağabey beni eve götürür müsün?"

"Anlamadım. "

"Daha fazla burda kalmak istemiyorum."

"Peki."

>>>>>><<<<<<

"Hey canım acıdı."

"Hadi Rüzgar inat etme." Yapmacık bir sinirle "Derhal hazırlan. Çabuk bir daha tekrar etmeyeceğim. Hadi!" dedi.

"Anlaşıldı. Sizi ikna edemeyeceğim. Tamam geliyorum."

Tam 1.5 yıl olmuştu. Güney'in mahkemesi görüldü. Bense ağabeyim için yalancı şahitlik yapmıştım. O günden sonra Güney'in ailesini hiç görmedim. Bir kaç kez Güney'in mezarını ziyaret ettim. Ama çok kısa süre durdum. Hala ihanetini unutabilmiş değildim. İki üç ay sonra Murat'la tanışmıştım. O da Güney gibi zayıf anımda bulmuştu beni. Onla da bir kaç ay iyice tanıştık. Sonra bana duygularını açtı. Bende ona açtım duygularımı. İki aylık bir sevgili dönemimiz oldu. Ona hiç Güney'e baktığım gibi bakamadım ama yinede sevdim. Zaten araftaydım o aralar çünkü bana evlenme teklifi etmişti.

Kabul ettim... Evlendik. Ama bana bir kere bile dokunmadı o zamanlar. Anlıyordu beni. Benim hazır olmamı bekliyordu. İyi biriydi. Güney'e göre melekti. Evliliğimizin 8. Ayıydı. Ve ben hamile olduğumu öğrenmiştim. 3 aylık hamileydim. 22 yaşında genç bir anne. O kadar mutluydum ki. Bu muhteşem haberi Gizem ve ağabeyimede söyledik. Onlarda karnımda ki bebeğe şerefen tatil planlamışlardı. Bugünde gidecektik. İlk başta gitmek istemedim. Tabi onlarda beni burda bırakmayacakları için beni zorda olsa ikna etmeyi hedeflemişlerdi. Hedeflerine ulaşmışlardı da. Onlarla gidiyordum.

Bodrum'a gelmiştik. İlk olarak otele yerleştik. Yemek filan derken akşam olmuştu bile. Herkes odalarına çekildi. Ağabeyim ve Gizem de yeni evli sayılırlardı. Nedense onlar bizden sonra evlenmek istemiştiler. Büyük ihtimalle şuan işi pişiriyorlardı. Ağabeyimi affetmiştim çoktan. Ne de olsa bunları benim için yapmıştı.

Peki ben rahat mıydım? Evet... Bi nebze de olsa içimde pişmanlık vardı. Güney'i unutmam hiç kolay olmadı. Zaten tamamen unutmuş da değildim. Ama mahkemede yalancı şahitlik yapmıştım. Ağabeyimin ceza alması gerekti ama yapamadım. Ki o dönem Gizem de çok kötüydü. Ne yemek yiyordu ne konuşuyordu. Çünkü çok korkuyordu ağabeyimi kaybetmekten. Bende öyle... Şimdi ise tek dayanağım bu küçük canavardı.

Bizde duş alıp uyumuştuk. Sabah uyandığımda Murat hala uyuyordu. Siyah saçları ve gür kirpikleri vardı. Gözleride siyahtı. Tüm bu siyahlıklara karşı teni beyazdı. Keskin yüz haltları vardı.

Güney'in ki kadar olmasada.

Onu uyandırmamaya özen göstererek kalktım. Lavaboya girip işimi hallettim. Üzerime sporluk aynı zamanda da salaş bir şeyler giymiştim. Hamileliğimin 3. Ayındaydım. Karnım birazcık belli  oluyordu. Murat'ın alnına küçük bir öpücük bıraktım. Odadan çıktım. Lobide bir şeyler atıştırıp dışarı sahile doğru yürüdüm.

Bir süre gezindim. Telefonumu yanıma almayı unutmuştum. Murat şuan uyanmıştır. Beni göremeyince merak etmiştir. Bende daha fazla oyalanmadım. Sahilin çıkışına doğru ilerledim. Çıktıktan sonra beyaz bir binanın yakınından bir çığlık sesi yükseldi. Hiç tereddüt etmeden oraya doğru adımladım. Köşeyi dönünce ağzım bir bezle kapandı. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm yüz ise beni çok korkuttu.

Çünkü karşımdaki Melih'ti.

Melih kim? Rüzgarla ne ilgisi var? Hadi hep beraber öğrenelim. Oy ve yorumlar lütfen Rüzgârlarım.
💖💖

Küçük alıntılar için,

Instagram Adresim: shawnmantastik_crazy

Mucize'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin