Jimin'in durumu git gide kötüleşiyordu ve elimizden doğuya doğru ilerlemekten başka bir şey gelmiyordu.
"O ölmeden kurtarabilecek miyiz?" umutsuzca Jungkook'un sırtındaki baygın Jimin'e baktım. Jungkook'un da yüzünde benim gibi umutsuzluk vardı zaten sorumada cevap vermemişti. Biraz ilerledikten sonra vampirlerin oluşturduğu küçük bir kasabaya gelmiştik
"Belki Jimin'in derdine bir çare buluruz." Jungkook ile birlikte kasabanın içine girdik ama kasaba da fare bile yoktu yavaşça eski bir evin önüne gelip kapıyı çaldık. Bir kaç tıkırtıdan sonra kapının üst tarafındaki deliği açılmıştı. İnce bir kadın sesi duymuştuk
"Siz kimsiniz?" hemen elimle Jimin'i gösterdim
"Arkadaşımız çok kötü durumda bize bu akşamlık yardım edebilir misiniz?" kadının sadece gözleri gözüküyordu ve bizi incelediği bariz belliydi. Kapının deliğini hızlı bir şekilde kapatınca üzülmüştüm ama gelen klit sesiyle kapı aralanmıştı. Orta boylarda yaş ortalamasının orta kısmında yer alan bir kadındı
"İçeri geçin." önden Jungkook ve Jimin arkadan da ben girmiştim kadın rahatsız edici bir şekilde bize bakıyordu
"Nereden geldiniz?" hiç kibar olmayan bir üslup ile sorunca neredeyse çocukları da alıp gidecektim ama Jimin için durmak zorunda kalmıştım. Ben sessiz kalmayı tercih etmiştim Jungkook'da bunu anlayınca benim yerime cevap verdi
"Biz Büyük Vampir Lisesi'nden geliyoruz ama okuldan bazı nedenlerden dolayı kovulduk arkadaşımız da yoldaki bir kaç günahkar vampirin saldırısına uğradı." Jungkook'u büyük yalan yeteneği yüzünden ayakta alkışlamak üzereydim. Kadının siması biraz yumuşamıştı
"Arkadaşınızı odaya getirelim kocam ve kayınbabam gelince durumuna bakarlar."
"Dışarıda kimse yok gibiydi ama." merakım yüzünden ağzımı tutamamıştım ve cümleler dudaklarımdan dökülmüştü
"Her hafta bugün bu saatte bir kişinin evinde kasabanın erkekleri toplantı düzenlerler." konuşurken bir yandan da bizi oturmamız için oturma odasına geçirmişti. Tekli koltuklardan birine oturdum
"Biliyorsunuzdur ki bu zamanlar dışarıda bir melez vampir olduğu konusunda dedikodular var bu yüzden köyün erkekleri silahlanmaya başladılar." Jungkook hiç tepki vermiyordu ben ise Jungkook'a bakmadan duramamıştım. Kapının açılma sesi gelince gözlerimi Jungkook'dan çektim o da kapıya doğru bakmaya başladı kadın ayağa kalkıp gelen biri yaşlı biri de kadının yaşlarında iki kişiyi ağırladı onlardan fazla bir de küçük bir çocuk vardı
"Misafirlerimiz mi var?" diyen çocuk bizi inceledi Jungkook'a bakınca kaşlarını çatmıştı
"Neden düşüncelerini okuyamıyorum?" çocuğun kızaran gözlerinden kırmızı grupta olduğu belliydi Jungkook'da ona gülümseyerek
"Çünkü hiçbir şey düşünmüyorum."
"Ama bir vampir nasıl düşünmeden durabilsinki?"
"Okulda bununla ilgili dersler aldık." eliyle beni gösterdi
"Ama onun düşüncelerini okuyabiliyorum." ahh ne geveze bir çocuk böyle sinirli bir şekilde bana baktı
"Ben geveze değilim." hızla elimi ağzıma götürdüm
"Üzgünüm efendim." kadın gülümseyerek çocuğun saçlarını düzeltti
"Yeni insanlara alışık değildir mazur görün."
"Yok önemli değil." diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştım. Kadın kocasının yanına gitti
"Yanlarında yaralı bir arkadaşları var sanırım vampir kaçıran bitkisi sürülmüş bir bıçak ile yaralanmış." adam bize baktıktan sonra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
halfblooded (Jeon Jungkook)
FanficLise hayatımın ilk günü kendi grubumdaki insanlara bakıyorum. Herkes birbirleriyle konuşup anlaşırken O elindeki kitabı sessizce okuyordu yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Buradaki herkesten bağımsız gibiydi, farklıydı buna emindim... Belki de Yeşi...