O gece Minhyun beni de bırakmak için tekrardan gelmişti.Buna ihtiyacım yoktu ama anlaşılan şu iddiadan dolayı gelmişti.Sonuçta onun yüzünden o haldeydim değil mi?İstemediğimi söyleyip gitmesini istemiştim.Ama oturup konuşmaya başlamıştı.Ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum ama ben hala iddiayı kaybettiğimi kabullenememiştim.Tuvalete gidip içtiklerini çıkardığını söyletmeye çalışıyordum.
Kötü birine benzemiyordu.Beklediğimden daha yumuşak karaktere sahipti.Güzel bi gülümsemesi vardı ama soğuk görsele sahipti.
Sarhoş değildim,gibiydim.Bilincim yerindeydi ama vücudumu hareket ettirmek yorucuydu,uykumu getiriyordu.Evime gitmek istemiş ve tabureden kalkarken sendelemiştim.Minhyun yardımcı olmaya çalışmıştı.
Kolumun altına girip yürümeye başladıktan beş saniye sonra sol tarafımda seni görmüştüm.Minhyun'a kaşlarını çatmış bi şeyler söylüyordun.O iğrenç müzikte dans eden kalabalıktan çıktığımızda seni itip yere oturmuştum.Temiz hava rahatlatıcıydı.
Öfkeliydin,sağ ayağını titretiyor ve bi şeyler mırıldanıyordun.Haeun'dan nerede olduğumu öğrenmeye çalışmış,uzun çabalar sonucu yanıma gelmiştin.Bekleyen taksi korna çalınca kalkmak istemesem de kalktım.Arka tarafta ikimiz otururken kusmamak için kendimi tutuyordum.Taksi yoğun şekilde naftalin kokuyordu.Taksiyi durdurtup kendimi dışarı attığımda içimde ne varsa kusmuş,sen saçlarımı ensemde tutarken boğazımı acıttığım için ağlamaya başlamıştım.Eve yakın yerde olduğumuzdan bi daha o nostalji(!) kokan araca binmemiş eve yürümüştüm.
Koktuğumu söyleyip arkamdan yürümüştün.Ben ise üstüne sinmesi, yüz kez yıkansan bile kokunun gitmemesi için sesli dua etmiştim.
"Hangi göte bu kadar içtin?Hem yüzüme kapatmak da ne?"demiştin eve gelip kapıyı kapatırken.Kendimi yere atıp yatağımdaki yorganı üzerime çekerken yorganı elimden alıp yere,yanıma çöktün.Kafanı hafif eğip,gözlerini üstüme diktin.
Korkutucu görünüyordun.Üzerinde siyah bi gömlek vardı ve her soju içtiğinde olduğu gibi soluk tenine renk gelmişti.
"Ne kadar daha böyle bakacaksın.Seksi görünüyorsun."dediğimde gözlerini kapatıp bi iki saniye ciddi kalmak için çaba sarfettin.Bilincimin yerinde olduğunu söylemiştim.Değil mi?
Sırtımı bazaya yaslayıp seninle yüz yüze geldim.Sana o kadar sinirliyim ki hiçbir şey yapamıyorum,dedin yumruklarını sıkarken kaşların çatılıydı.Ben de seni özlediğimi söyledim.Büyük kahve gözlerin bi süre benimkilere dalmış sonra ayağa kalkıp mutfağa gitmiştin.
Birlikte çay içerken uzanıp yanağına dokunmak istedim."O çocuğu tanıyorsun değil mi?"diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda sallamış,hafiften sana doğru kayıp kafamı omzuna koymuştum.
"Ondan hoşlanmadım.Bana daha sonra kim olduğunu anlat tamam mı?diye sordun.Hala kötü kokuyor muyum?,şeklinde cevap alınca önce yüzünü asmış sonra ilkten tereddütte kalıp beni daha çok kendine çekip göğsüne yaslamıştın.
Elimi göğsüne koyup gömleğinin düğmeleriyle oynarken düşündüm.Orada,göğüs kafesinin altında bi cennetin varlığını hissettim.
Uykuya dalmadan önce hayal meyal saçlarımı okşadığını hatırlıyorum.'Kaybediyorum.'derken fısıldamıştın."Üstelik bi savaşta falan da değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reliquia ◇ Jung Jaehyun
FanfictionBir köşede oturup olanları düşünüyorum.İçimde herkese bi kırgınlık var.En çok da kendime kırgınım ve bunu asla telafi edemiyorum