Seninle biraz tartışmıştık.Minhyun'dan dolayı..4 ayda aramızda doğru düzgün hiçbir şey yaşanmamıştı.Ama oldukça inatçıydın.Birbirimizden hoşlandığımızı düşünüyordun.Temkinli davranıp beni korumaya çalışmandan nefret ediyordum.
Kardeşini korumaya çalışan bi abi gibiydin.Ben seni seviyordum,en çok seni.Ben yüksek binalardan oluşmuş,çarpık kentleşmiş bi şehirsem sen benim denize açılan tek sokağımsın Yoon.Bilmiyorsun.Ve de görmüyorsun.
25 Nisan Cumartesi günü,babamı gördüğüm an zamanın benim için durduğunu düşündüm.Onu en son sekiz yaşımdayken kanlı canlı görmüştüm.Evlenmişti tekrardan.Beni terk ettikleri yaşta bi kızı vardı.
Sordun ama babamdan bahsetmedim sana hiçbir zaman.Ona dair hatırladığım en güzel anılar gece bana kendi uydurduğu hikayeleri anlatması ve saçımı örmesiydi.Erkenden uyumamı istediği için mi yoksa gerçekten hikaye anlatmakta kötü olduğu için mi bilmiyorum ama hikayeleri çok sıkıcı olurdu.
Diğerleriyle Hongdae'ye gitmek için buluşacaktık ve orada beklerken okuldan çıkan çocuklara bakıyordum o gün.Onu gördüğümde sanki dünyanın ekseni kaymıştı.Kız koşarak babamın yanına gelmiş,at kuyruğu yapılmış saçı dağıldığı için lastiği çıkartıp babama uzatmıştı.
Neden bana denk gelirdi ki?Babamı yıllar sonra başka bir kadından olan bu kız çocuğuyla o şekilde görmüştüm.Hayat bana neyi kanıtlamak istiyordu? Çocukluğumdan beri bazı şeylerin yeterince farkındaydım zaten.
Ağlayacağımı adım gibi biliyordum kendimi tutmaya çalışırken.Kız aynı babama benziyordu.Gözleri ve gülüşü bana babamı anımsatıyordu.Babam köşedeki banka oturmuş beceriksizce ama dikkatlice saçını örmeye çalışıyordu kızının.
Omuz hizamdaki saçlarıma dokundum istemsizce.Hiçbir şey yaşanmamış gibi devam ediyorlardı.Ve de ben yokmuşum gibi.Çoğu zaman unutuluyordum belki de.Hatırlanmak istemiyordum.Ama ben unutmayı bilmiyordum.Unutmamıştım hiç kimseyi.İçimde onlarca insan sıkışıp kalıyordu.
Anlayamazsın Yoon.Kimse de anlamaz.Bu kadar değersiz hissetmeyi,bu kadar yok sayılmayı aynı zamanda önemliymişsin gibi davranılmasının acısını;istemediğin her acının tam ortasında durmanın ağırlığını asla anlayamazsın.
Anlamak da istemezsin zaten.
Daha fazla orada durmadım.Eve doğru yürürken ağlamam hızlanmıştı ama etraftan bakanlar olunca hızla toparlanmıştım.
Büyükanneme gelmeden önceki günler canlandı gözümde.Annem o zamanlar daha az işkolikti.Onun kucağında uyurken,her nefes aldığında kendi nefesimle ona uyum sağlamaya çalışırdım,aynı anda nefes alalım diye,ninni gibi gelir şıp diye uyurdum.
Şimdi ünlü bi inşaat şirketinde CEO ve de aldığı borçları ödemeyi başarmış.Kariyeri oldukça başarılı değil mi? Geçen ay benim üniversitemde bi konferans yapıldı ve o da konuşmacılar arasındaydı.Benim o üniversitede okuduğumu bilip bilmediği hakkında fikrim yok.
Konuşmuyorum.Seneler sonra da konuşmayacağım.Hiçbir zaman karşılarına geçip intikam almayacağım.Düştüklerinde iyi olmuş bile demeyeceğim.Hatta belki biraz üzüleceğim,bunun için kendime kızacağım ama asla konuşmayacağım.Benim kelimelerim,sesimden kırılıp kimseye çarpmayacak.
Benim çocukluğum on iki sene önce gökyüzünde süzülen uçurtmanın kuyruğuna takılıp kaçıp gitti benden Yoon.Hiçbir şey bu olanları değiştiremez artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reliquia ◇ Jung Jaehyun
FanfictionBir köşede oturup olanları düşünüyorum.İçimde herkese bi kırgınlık var.En çok da kendime kırgınım ve bunu asla telafi edemiyorum