İğneyi de, çuvaldızı da kendine batıran biri..

486 76 47
                                    

Bir zaman oldu Do KyungSoo ile ofisçilik oynuyoruz.
Roller belli; ben Şefim, o da eleman.
Ben dosya veriyorum, iş veriyorum. Arada bizim hödük başkan da onu boş bırakmıyor ve onu neden seçtiğimde abartmadığımı haklı çıkaracak denli de zorluyor. Bunda mütevazı davrandım işte.
Resmen canını çıkarıyor ve ben tek kelime etmiyorum bu duruma.

Do KyungSoo iç çekip duruyor, kalemini kemiriyor, bir kağıdı sinirle buruşturup çöpe fırlatıyor, klavyeye tuşları çakar gibi basıyor.
Sabırsız halleri ayrı bir seksi-
Ama masasında kafeinli kahveler de eksik olmuyor, işe erken saatte gelip geç saatte çıkıyor.
Gömlekleri de kasvetli bir güz sarısı.
Hangi solmuşta bulmuş ki bu sarıyı?

Ben de sigaraya giderken Daniel'e de bir dal teklif ediyorum.
Sağolsun geri çevirmiyor.
Do KyungSoo içmediği için ona teklifte(!) bulunmuyorum.
Onun için düşündüğüm teklifler başkaydı haftalar öncesi.
Çok değil iki buçuk hafta önce filan.
Demek Do KyungSoo şirketimize teşrif edeli bir ay olmuş.
Gözlerime teşrif edeli bir ay bir hafta mı demektir bu?

Öğle aralarında mutfakta ya da terasta görüyorum onu. Yalnız yiyor. Neden Yugyeom'a takılıp dışarda yemediğini merak ediyor değilim tabi ama yalnızlıktan iyi olmaz mıydı ona karşı iyi(!) olan biri ile öğününü geçirmesi?

"KyungSoo istediğim rapor hazır mı?"

Do KyungSoo sandalyesinden apar topar doğruldu. Boynuna seyir veren kravatı gevşek, portakal çiçeği kokan saçları arada sinirle çekiştirmekten dağılmış.

"Evet Başkanım. Ben de size teslim edecektim. Son kez gözden geçiriyordum."

Çoraplarının gizinde kalan parmaklarını seçebiliyorum. Bizim mekana uyum sağlayarak artık o da terlik giyer oldu.

"O zaman öğle paydosundan önce Bayan Dayeon'a teslim edersin."

"Peki efendim."

"Oooo Kim Jongin! Pencerende ot yetişiriyorsun bakıyorum da!"

Hödük herif, tam çıkacakken bana döndü iyi mi!

"Fesleğen, Başkanım. Arada bir,  avuç kadar da olsa toprak, çiçek görmek iyi geliyor. Malumunuzdur terasımızda borulardan, antenlerden, iki banktan başka bir şey yok. Manzarası da kirli."

"Sen de hiç memnun olmuyorsun Kim Jongin! Başka şirketler de bu bile yok."

"Kolayca memnun olmayışım işte takdir ettiğiniz yönüm olduğunu söylemiştiniz. Hem sizden küçük şirketlerle kıyaslayarak kendinizi yüceltmeniz pek âdetinizden değildir."

Başkan kaşlarını çatarak bakışlarını benden fesleğenlerime çevirdi.

"Dikkat et de, saksıları sulayım derken parkeler şişme yapmasın."

İki saksı ile şişer şimdi parkelerin! Hödük herif!

O gidince Do KyungSoo uzun bir nefes salarak derinden, sandalyesine çöktü âdeta. Başı ardına düştü, omuzları göğsüne. Sandalyesinde dönerek ofisi ardına aldı.

Şu gizlenişi, kalbinden yüzüne taşan duyguları, öfkesini, gerginliğini, çaresizliğini beni ardına alarak sınırlarımızı belirginleştirirken binlerce duygunun hallacında ya patlayacağım ya da vurgun yiyeceğim.

It Takes A Lot Loving A ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin