Gözlerinde yarınlar olmayan biri..

556 81 68
                                    

Sarhoş olmak istemeyecek kadar kırgın olduğum zamanlar birbirine böylesine benziyor işte.

Bara gidip içip içip dertlenecek  ya da sevişecek birileri bulabilirdim.
Ama ben salonumun karanlığında açık penceremin önüne çektiğim koltuğa kurulmuş şehrin bir yanıp bir sönen ışıklarını izliyorum.

Avuçlarımın arasındaki kekik çayı soğumaya yüz tutmuş. Yine de ellerim yanıyor.

Kaşar da yanımdaki sehpaya kurulmuş inler gibi mırlıyor. Neden bahsediyor anlamıyorum. Ama o beni anlıyor gibi televizyon koltuğumun rahatlığını bırakıp cam sehpaya rağmen kederime eşlik ediyor.

Minnettarlığımı göstermek için akşam aldığım ama hiç dokunmadığım tavukları önüne bıraktım. Hayvan bile hissediyor, kırgınım diye yemek istemediğim taama dokunmak istemiyor.

Ya bu insanlar neden bu kadar kör bana bu kadar açık olduğum halde!?

"Ne diyorsun anlamıyorum Kaşar Peynir.. üzülme diyorsan bu, beynimle karar verebileceğim bir şey değil. Üzülme dedin diye üzülmeyi bırakacak değilim. Kırgınım. Benim yaptığım kekik çayı acı oldu."

Kaşar ayaklarını yana uzattı, başını haftasonundan beri orada yatan bilgisayarıma yasladı.
İsterse sıçsın üstüne umrumda değil.
Bu gece kırgınım ben..
Kalbimin, sızısı ile inlemesine izin veriyorum ve iniltilerini dinliyorum.
Çok derinlerden yankılanarak ve göğsümü de sızlatarak yükseliyor, boğazımda düğümleniyor.
Kekik çayımı içemiyorum, elimde soğuyup daha da acılaşıyor.

"Üşüyor musun kedi?"

Gözlerini kısmış kuyruğunu sallıyor.

"Ben çok üşüyorum. Ama pencereyi de kapatmak istemiyorum. Boğulmaktansa üşümeyi tercih ederim."

Kaşar yerinden bir sıçrayışta kalktı, kucağıma atlayıverdi. Çayı güçlükle tutabildim dökülmeden. O da biliyor olmalı çoktan soğuduğunu ya da bana güveniyor.

Sehpaya bıraktım bardağı. Kedi kucağımda dönüp durdu. Başını omzuma yaslayarak kucağıma yayıldı.
Sıcacık..
Ürperdim, titredim..

Kollarımı sarıp okşamama izin verdi.

Daha önce kaç kez sevmek istediysem cırlayıp tırmalamıştı.
Şimdi merhametini bırakıyor kucağıma.

"Bugün onu bir başkasına gülerken gördüm Peynir. Arabasına da bindi. Bilsen nasıl zoruma gitti. Arabayı kafalarında parçalayasım geldi.
Sanki oynaşmak için benim çıkmamı beklemişler gibi."

Kedi ön patisi ile vurdu göğsüme.
Bir hıçkırık yükseldi boğazımda, damağıma çarptı. Burnum sızladı.
Kirpiklerim yandı.
Direndim. Nefeslendim. Sustum.

Yıldızlar bulutların ardında kalıyorlar sanki hiç varolmamışlar gibi gerçekliklerinin gizlenmesine izin veriyorlar.
Neden?

Bir zaman sonra pencerenin pervazına yasladığım ayaklarıma bir iki damla düştü. Peşinden birkaç damla daha ve sonra bardaktan boşanırcasına yağmur çöktü bir kedi ile yalnız kaldığım şehre.
Ayaklarım ıslandı, üşüdü.
Peynir huzursuzlandı.
Cırlamamak için kendini tutuyor.
Kollarımı çektim, atladı gitti karanlığa.

It Takes A Lot Loving A ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin