Bedenimin ilk anda kaskatı kesilmesinin sebebi üçüncü kişinin varlığıydı. Sahneyi bütün olarak algılamış olsam da detaylarına sonradan dikkat edebildim. Kollarından sarkan zincirler parlak gri bir metaldi. Adamın herhangi bir ayırt edici özelliği yoktu. Duvardaki zayıf lambanın ışığında açık kumral saçlarını ve teninin solgun olduğunu tanımlayabildim. Yorgun görünüyordu. Öne doğru düşmüş başında gözleri hafif aralıktı. Baygın değilse de tümüyle ayık denemezdi.
"Bu kim? Ne oluyor?" diye sordum Ezra'ya şüpheyle bakarak. Onunla sorgusuz sualsiz bu mahzene indiğim için kendimi aptal gibi hissediyordum. Beni de buraya kapatmaya kalkışmayacağının garantisi var mıydı? Ona neden güveniyordum?
Ezra endişemi fark etmemiş gibi keyifliydi."Kroglar," dedi yukarıda yarım bıraktığı hikayesine devam ederek. "Onları freylerin çizginin diğer tarafındaki gölgesi olarak düşünebilirsin. Öldürmekten, kan içmekten ve zarar vermekten başka şey bilmezler. Savaş en önemli öğünleridir, kaostan beslenirler. Bu yüzden de yıllar içinde sayıları azalmak yerine katlanarak arttı. Bu da onlardan biri. Bulduğumda genç bir kıza saldırmak üzereydi."
Demek öğlen ortadan kaybolduğunda onu bulmaya gitmişti.
Söylediklerini kafamda sağlam bir zemine oturtmakta zorlanıyordum. Karşımdaki adam o kadar sıradan ve uysal görünüyordu ki. Bütün bu anlattıklarını yapıyor olabileceğini hayal edemedim.
"Görünümü seni yanıltmasın," dedi Ezra ne düşündüğümü duymuş gibi. "Fırsatını bulduğu ilk anda dişlerini boğazına geçirip bütün kanını emer, boşalan bedenini bir çuval parçası gibi kenara atar." Korkusuzca adamın yanına yaklaştı ve yüzünü avucunun içine alıp yanağını sıktı. Adamın ağzı aralanmıştı, Ezra biraz daha baskı uygulayınca tıpkı Rimmon'un yaptığı gibi dişlerini çıkarttı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu.
Midemin bulandığını hissettim. Kabus zannettiğim şey gerçekti. O gece Rimmon'un yüzüne olanlar aklımın bir oyunu değildi. Gerçekti. Çocuk aklımla ona canavar demiştim ama bundan daha isabetli bir tanımlama bulamazdım. Rimmon bir canavardı. İnsan gibi görünen bir canavar. Ve böylesi bir şekilde daha kötüydü. Herhangi bir insan gibi görünüyorsa canavarı diğerlerinden nasıl ayırt ederdiniz?
Bildiğim ve inandığım dünya gözlerimin önünde paramparça oluyordu.
"Kan içmek onlar için bir gereklilik değil, zevk," dedi Ezra. "Gerçek yüzlerini sadece o anlarda açığa çıkarıyorlar. Normal zamanlarda insandan ayırt edilmeleri zor."
Ürperdim. "Sen nasıl ayırt edebiliyorsun?"
"Sen de yeterince krogla karşılaştığında tek bakışta farkı anlayacak beceriyi edineceksin. Kokuları, bedenlerinin soğukluğu... Bunlar birer ipucu fakat somut olanın ötesinde onları hissetmeyi öğreneceksin. Peruk takan yeterince insan gördükten sonra, tek bakışta birinin saçlarının gerçek mi yoksa peruk mu olduğunu anlayabilmen gibi. Bunu da anlayacaksın."
Aksini bağıran bütün içgüdülerime rağmen ben de Ezra'nın yanına gittim. Yaratığın sıkıca bağlanmış olduğunu hatırlattım kendime. Özünde ne olursa olsun bana zarar veremezdi. Yaklaştığımda kurumuş kili andıran çamursu bir koku doldu burnuma. Hayretle aynı kokuyu Rimmon'la boğuştuğum esnada da aldığımı fark ettim. Ezra'nın bahsettiği koku bu olmalıydı.
"Kroglar da tıpkı freyler gibi çok yavaş yaşlanır, fakat freylerden farklı olarak bedenleri ölümsüzdür. Hastalanmaz, yaralanmazlar. Neden bir ordunun sahip olabileceği en kusursuz askerler olduklarını artık anlıyorsundur."
Ezra konuşurken bana döndü. Yanıma fazlaca yaklaştığını o zaman fark ettim. Krogdan yayılan soğukluk onun sıcaklığına karışmıştı. Elini karnımın üzerine koyduğunda istemsizce gerildim. Ben kaskatı kesilmişken eli yeleğimin altına girdi ve kemerime sıkıştırdığım et bıçağını yavaşça çekti. Orada olduğunun ne zamandır farkındaydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ORMANIN ŞARKISI
FantasyKimse canavarları avlamaya uzun süre devam edemez, bizzat onlardan birine dönüşmeden. Alina öldürülen ailesinin intikamı için yola çıktığında, o yolun, ruhu en az ateş mavisi gözleri kadar yanardöner olan bir adam, bir kurt ve kızıl bir ormanın çevr...