3

8.3K 695 513
                                    

Sınıfta fısıltılar arttıkça sinirlerim bozuluyordu. Geldiğimden beri konuşuyordu bu sınıf. Ne hakkında bu denli münakaşa ediyorlardı cidden merak içerisindeydim. Zaten uykusuzdum sınavlara çalışmak adına, şimdi ise bunlar gelmiş başımı şişiriyordu. Haejin yanımdan gitmiş boş bir sıraya oturmuştu, neden diye sorarsanız ben de bilmiyordum.

Sarhoş olduğum geceden sonra tam 2 hafta geçmişti. O geceden sonraki sabah uyandığımda başım çatlıyordu deyim yerindeyse. Sabah erken uyanmayı başarmış ve 3 kahve ile anca kendime gelebilmiştim. Ardından ise toparlanıp okula gitmiştim ve o gün geceye kadar okulda kalıp ödevimi yapmıştım. Geçen iki hafta içinde bayağı sıkı çalışmıştım. Ödevimi teslim etmiş, yine laboratuvarda bulunmuş -ancak bu sefer deney değil bir mantar hücresini araştırmış ve laboratuvarı batırmamıştım- son olarak da yaklaşan sınavlarım için var gücümle ders çalışmıştım.

Beslenmeme dikkat etmeye başlamıştım çünkü annem 1 hafta sonra evime gelecekti ve beni zayıf görmesini kimse istemezdi. Bir de şu yakışıklı çocuk var. Geçen 2 hafta içerisinde onunla hiç karşılaşmamıştım. Bu okulda okuduğuna emin miydi o? Boş bulunduğum vakitlerde onu görmek adına dışarı çıkmış ancak dediğim gibi ona hiç rastlamamıştım. Kısaca 2 haftamın özeti bu şekildeydi.

Sonunda ise hoca sınıfa teşrif edebilmişti. Onun gelmesiyle arkadaşlarım susmuş pür dikkat hocayı dinlemeye başlamışlardı. "Çoğunuzun bildiği üzere okulumuzun kıymetli hocalarından Profesör Doktor Kim Heechan geçtiğimiz haftasonu bir cinayete kurban gitmiştir. Oluşan kadro açıklığımızdan dolayı Heechan hocamızın öğrencileri geçici bir süreliğine bu sınıfta ders görecektir. Çocuklar geçin içeri." Kapıdakilere işaret vermesiyle sınıfa birer birer öğrenciler girmeye başladı. Zaten çok da kişi değillerdi, Hoseok ile 8 arkadaşıydı.

Bir dakika, ne demiştim ben? Hoseok mu demiştim?

Şoka girmiş bir ifadeyle onlara bakarken hoca sözüne devam etti. "Arkadaşlarınıza yardımcı olun, hocamızın ölümünden en çok onun sınıf öğrencileri etkilendi." Onlara dönüp konuşmasına devam etti. "Oturun lütfen." Eliyle boş alanları gösterip öğretmen masasına geçti. Bir kadın öğrenci Haejin'in yanına otururken Haejin eşeğinin neden benim yanımdan kalkıp boş bir sıraya geçtiğini şimdi anlıyordum.

Diğerleri de sırayla otururken Hoseok boş bakışlarla sınıfı inceliyordu. Sanırım beni fark etmemişti. Hoca Hoseok'a da bir yere oturmasını söylerken Hoseok en arkaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Bir şeyler yapmam gerektiğinin farkına varıp ayaklandım ve el sallayarak Hoseok'un dikkatini kendi üzerimde topladım. "Yanım boş buraya oturabilirsin."

O ise dediklerimle sadece başını sallamış ve gelip yanıma oturmuştu. Sanırım onu anlayabilirdim, acısı daha çok tazeydi. Ben de oturduğumda onu izliyordum. Güzel suratı beş karış olmuş, ağlamaktan olsa gerek gözleri şişmişti. Hocasını tanımıyordum ancak ben de üzülmüştüm kim bilir o nasıl bir acı içerisindeydi. Omzunu sıvazlayıp yavaşça önüme döndüm, o ise bana bakmamıştı bile.

Hoca, sınıf sessizliğe kavuştuğunda ayaklanmış ve derse başlamıştı. Arkama yaslanarak göz ucuyla Hoseok'a baktığımda gözlerini yere indirmiş kara kara bir şeyler düşünüyordu. İçim sızlamıştı o an. Onu böyle görmek ister istemez beni de üzmüştü. Tekrar hocaya dönüp derse odaklanmaya çalıştım. Bu, Hoseok'un kokusu ve üzüntüsü yanımdayken biraz zordu ancak dersi dinlemeyi başarabilmiştim.

Sonunda ders bittiğinde kalemimi bırakıp kitabımı kapattım. Burun çekiş sesiyle afallarken başımı sakince yana çevirdim. Tahmin ettiğim gibi Hoseok ağlıyordu. Hızlıca çantamdan peçete çıkarıp Hoseok'a uzattım. Bana bakıp teşekkür edip almıştı. Burnunu sildikten sonra arkasına yaslanmış gözlerini masaya sabitlemişti. Bense onun gözlerinden düşen yaşlara takılmıştım.

Başta tereddüt etsem de elimi yanağına götürüp baş parmağımla göz yaşını sildim. "Ağlamak sana yakışmıyor Hoseok. Heechan hocayı tanımıyorum ancak o, seni ve arkadaşlarını böyle üzgün görmek istemezdi emin ol. Birini kaybetmek nasıl bir duygu bilmiyorum ancak empati kurduğum anda bile canımı bu kadar acıtıyorsa gerçekte yaşarsam ne hale gelirim bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var: İnsanlar doğuyor ve ölüyor. Gidenlerin arkasından bu denli kendimizi harap etmek bir işe yaramıyor. Güçlü kalmaya çalış lütfen. Dışarıya çıkmak ister misin? Hava almak iyi gelebilir."

O söylediklerimi gözlerimin içine bakarak dinledikten sonra başını sallamış ve teşekkür etmişti. Gülümsediğimde ayaklandım ve ona da kalkması için işaret ettim. Hoseok göründüğü kadarıyla çok duygusal biriydi ancak bu, onu benim gözümde aşırı tatlı biri yapmaktan başka bir şeye yaramamıştı. O da ayaklandığında sınıftan çıktık. Koridorda ilerlemeye başlarken sebili görmemle duraksamış ve bardağı alarak Hoseok'a su doldurmuştum. "Boğazın kurumuştur, su iyi gelir."

Hoseok bardağı elimden alıp suyu içtikten sonra teşekkür edip bardağı çöpe attı. İlerlemeye devam ettiğimizde göz yaşlarını sildiğini gördüm. Ona bakarken yüzümdeki sırıtışa engel olamıyordum. Kızarmış gözleri ve sulu dudaklarıyla küçük bir çocuğu andırıyordu. Bahçeye çıktığımızda gördüğümüz ilk bank'a geçip oturduk. Hoseok derin nefeslenerek etrafa bakmaya başladı.

"Teşekkür ederim Yoongi, yanımda olduğun ve benimle konuştuğun için." Minnettar ifadesi yüzünden okunabiliyordu. "Biraz daha iyi olmana sevindim Hoseok. Bu hafta benim sınıfımda olacaksın değil mi?" Bakışlarımı ellerime indirdim, sormak istiyordum. "Geçtiğimiz haftalarda seni hiç okulda görememiştim. Okula gelmiyor muydun?" Söylediklerimle gülümsemiş ve benden tarafa dönmüştü.

"Hayır sürekli okuldaydım sadece çalışma alanlarımız farklı seninle o kadar. Ben seni birkaç kez kafeteryada görmüştüm. Hem sen bana mı dikkat ediyordun?" Sırıttığında kaşlarımı çatarak başımı kaldırıp ona bakmıştım. "Yok canım onu da nereden çıkardın. Sadece ne bileyim, aklıma geldi bir an seni hiç görmediğim. Sorayım dedim." Kulağımın arkasını kaşıyarak söylediğimde, dilini iç yanağına bastırmış ve sırıtışını engellemişti.

"Hmm, anladım. Jungkook bana bir iki şey fısıldamıştı da, benim de aklıma onlar geldi. Her neyse ders zamanı başladı, gitsek mi artık?"

Ney ney? Jungkook bir şeyler mi fısıldamıştı ona? Şu bücür, Hoseok'a ne demiş olabilirdi ki? Bücür dediğime bakmayın Jungkook benden uzun, ama konu bu değil. Merakla, ayaklanan Hoseok'a bakarak ben de ayaklandım ve yanında yürümeye başladım. "Baksana Hoseok, Jungkook sana ne söyledi?"

Hoseok gözlerini kaçırmayı başaramayınca kahkaha atarak bana döndü. Aramızdaki mesafeyi azaltarak bana yaklaşıp sessiz bir tonda "Jungkook'a 'Hoseok nasıl bir afet?' diye sormuşsun. Sadece o kadar." Gözlerime bakarak göz kırpıp yanımdan gittiğinde şaşkınlıkla arkasından bakakalmıştım.

Pekala, o bücürü gebertecektim. Sarhoşken genelde yaptıklarımı hatırlayabiliyordum, Jungkook'a söylediğim bu sözleri de hatırlayabiliyordum. Demiştim, evet. Hoseok tam anlamıyla bir afetti. Ancak bu söylediğimi, o gerizekalı çocukluk arkadaşım Jungkook'un gidip Hoseok'a ispitlemesi kabul edilebilir bir şey değildi.

Hoseok'un arkasından bakmayı kesip koşarak mesafeyi kapatıp yanına ulaştım. Yürümeye devam ederken Hoseok'a bakmadan kendimi savunmaya geçtim. "Hoseok böyle bir şey söylemiş olabilirim ancak sarhoştum, bilirsin sarhoşken insanlar ne dediklerini bilemezler. Yani beni yanlış anlamanı istemem. Unutsak mı söylediğim şeyi?" Söylediklerimle Hoseok duraksamış ardından ben de duraksamıştım. Bana dönüp "Yoongi sorun değil. Yanlış anlamadım. Unuttum bile, hadi gel sınıfa geç kalacağız."

Kolumdan tutup beni sınıfa sürüklemeye başlamıştı. Hoseok ya beni başından savmak istiyordu ya da çok inekti. Her neyse, bir sorun olmadığını söylemişti ve o beni kolumdan tutmuş sınıfa sokarken hiçbir problem yoktu, ben memnundum onun beni çeken eliyle.

Sıramıza geçtiğimizde anında hoca gelmiş, ben Hoseok'a tek laf edemeden derse başlamıştı. Hocaya sövmek bir işe yaramazdı, bu yüzden gıkımı çıkarmadan dersi dinlemeye koyulmuştum. Ben ve Hoseok'un poposuna değen popom, oldukça mutluyduk. Konu sinir sistemiydi ve ben bu konuyu çok seviyordum. Dersin iyi geçtiğini söylemek bunlarla kaçınılmazdı.

Doctors | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin