Bu tablo bana Kürk Mantolu Madonna'yı hatırlatmıştı. Evet, Sabahattin Ali okuyordum. Her edebiyattan kitap okumayı severdim cidden. Tabloda anlamlandıramadığım şeyler vardı. Neden mesela kadın baş aşağı duruyordu? Hayatı alt üst falan mı olmuştu?
İyice saçmalıyordum. Yediğim kanepeler sanırım kafa yapmıştı bende.
Kollarımı birleştirmiş gözlerimi kısarak tabloyu süzmekle meşguldüm. Uzaktan bakılınca çok bir şey anlıyor gibi gözükebilirdim ancak hiçbir şey anladığım yoktu. Ressamın iç dünyası karman çormandı.
Gözlerimi devirip bıkkın şekilde yüzümü tablodan çevirdim. Ben en iyisi şu kanepeleri yemeye devam etmeliydim. Yakınımdaki uzun yuvarlak masaya ulaştığımda kanepe tabağının bomboş olduğunu gördüm. Üzülerek elime limonata bardağını alıp ilerimde bulunan puf şeklindeki bank'a benzer yere adımladım. Limonatayı yudumluyordum. Arka fonda çalınan keman gayet hoşuma gitmişti.
Oturup önümde koskocaman bulunan ve Kaplumbağa Terbiyecisi resmini andıran ihtişamlı tabloya baktım. Evet, dediğim gibi farklı dillerden eserler dikkatimi hep çekmiştir. Fakat şu an cidden, sergisinde bulunduğum ressamın resimlerini anlamış değildim. Neden şu sanat galerisine geldim diye düşünmeden edemedim. Geçtiğimiz 2 gün önce küçük bir kız beni yolda yürürken durdurup elime serginin reklamı olan afişçikler vermişti bana. Evet, ilgimi çektiği ve minik kızın tatlı bir şekilde "Sergimize gelirseniz çok memnun oluruz." deyişi beni kandırmıştı.
Sanırım resimleri anlamak yerine sadece onları yaratmak benim ilgi alanımdı. Bunu bugün tam anlamıyla kavramıştım. Limonatam dibi görürken ve ben çokça sıkıntıdan patlayacakken yanımda bir hareketlenme fark ettim.
"Selam Yoongi." Kim olduğuna bakmam gerekmiyordu çünkü çok sevdiğim bu sesi nerede olsam tanırdım ve tanrım, şu an kalbim çok hızlı atıyordu! Gittiğim her yerde Hoseok ile karşılaşmak zorunda mıydım? Durup dururken çıkageliyordu ve benim elim ayağıma dolaşıyordu. Geçen günlerde de ben laboratuvardayken arkamdan sinsice yaklaşmış ve beni gafil avlamıştı. Elimdeki sıvı olmadık yere damlamış ve araştırmamın farklı yollara sapmasına neden olmuştu.
Pekala, sadece kan grubumu kontrol ediyordum. Fakat yine de Hoseok'un böyle yapması işten değildi. Beni fazla heyecana sürüklüyordu.
Şimdi ise yanımda belirmişti. Acaba bana GPS falan mı taktırmıştı? Yoksa biz birbirimizi mi çekiyorduk?
İkinci seçenek daha mantıklı gelirken dudaklarım istemsizce iki yana kıvrılarak sırıtmamı sağladı. "Yoongi beni duyuyor musun?" O adımı seslenirken ben biraz sonra kendime gelmiş ve yutkunarak ona dönmüştüm. "Oh, üzgünüm. Merhaba Hoseok." Gülümseyerek yüzüne bakarken o da beni izliyordu. "Çok şaşkınsın. Ne yapıyorsun?" Gülerek dudağımı ısırdım.
"Tabloyu seyrediyordum ama artık gerek kalmadı." Çünkü seni seyredeceğim şirin şey.
"Tablolar çok güzel değil mi? Her birindeki anlam çok farklı ve güzel. Tanıtımını yapan küçük kızın da birkaç eseri varmış. Cidden çok hoşuma gitti." Vay demek o minik kız da resim yapmıştı.
"Hiç bilgim yoktu. Küçük çocukların da böyle şeyler yapması çok güzel. Ne zamandan beri burdasın Hoseok?" Geldiğimden beri onu görmemiştim, yeni gelmiş olmalıydı.
"Açılış yapıldığından beridir burdayım, üst katı incelemekle meşguldüm." Buranın üst katı da mı vardı? Neden bu kadar gözlerimde at gözlüğüyle dolaşıyordum bilmiyordum ancak iyi ki Hoseok böyle değildi ve beni bulup yanıma geliyordu. "Oh, anladım. Güzel."
Gülümseyerek başını sallayıp önümüzdeki tabloya bakmaya başladı. Ben ise onun üzerinde olan gözlerimi çekmedim, çekemedim. O mükemmel yapılan bir sanat eseriydi. Jung Hoseok'u izlemek varken başka bir şey yapmam bu afete saygısızlık olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctors | Sope
FanfictionBeyin cerrahı Min Yoongi, kalp cerrahı Jung Hoseok'un kalbine beyninden vurulmuşçasına aşık olur. @btsfan01suga'ya ithafen ♥