11. Bölüm "Ölüm Taksisiyle Yolculuk(Ann Kustu)"

72 6 0
                                    

Altı ayda bir bölüm attık yine hahahaaha. İyi okumalar dileriz. <3


Alexandra

Annabeth ikinci dizeyi okurken gerginlikten yerimde kıpırdanıp duruyordum. "Gençlikten ölümü alacak."

"Bu ne demek şimdi?" diye sordum. Aklımda hiçbir şeyi birbirine bağlayamıyor, anlam veremediğim olaylar kafamda dönüp duruyordu.

"Bir tahminim var." dedi Annabeth. Elbette bir tahmini olurdu. O Annabeth Chase'di, her konu hakkında bir fikri olurdu. "Gençlik diye bahsedilenin Gençlik Tanrısı Hebe olduğunu düşünüyorum." Mesela bu nereden aklına geliyordu şimdi?

Bunun üstüne konuşmadan üçüncü dizeyi okudu. "Kocakarılar anlatacak."

Bir süre sessizlik oldu. Percy lafa girdi. "Kocakarılar dediği şu manyak taksiciler olmasın?"

Manyak taksiciler de kimdi? "Evet!" diye heyecanla atıldı Leo. "O zaman yolculuğumuza onlarla başlamalıyız."

Bu plan gözüme çok da harika gözükmemişti. "Toronta'ya taksiyle mi gideceğiz?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Önemli olan başlamaktır, yolculukta başına neler geleceğini hayal bile edemezsin." dedi Annabeth gizemli bir tavırla.

O sırada Ann bambaşka bir şeye odaklanmıştı. "Birisi sonsuz karanlığa hapsolacak." diye okudu. "Bu birisi ölecek mi demek oluyor?"

Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlarken ortama rahatsız edici bir sessizlik hakim oldu. Bir süre herkes birbirine baktıktan sonra Kherion ihtiyatla konuştu. "Kehanetler genelde çift anlamlıdır, önemli olan doğru anlamı görebilmektir." Sonra at ayakları üstünde geriye doğru gitti. "Toplantı bitmiştir."

******

Sonraki bir gün o kadar hızlı geçti ki ne olduğunu anlayamamıştık bile. Sabahtan akşama kadar kılıç arenasından bir saniye bile ayrılmamıza izin verilmemişti. O kadar çok antrenman yapmıştık ki her yerim tutulmuştu ve beynim dövüş taktikleriyle dolup taşmıştı.

Akşam sonunda biraz olsun dinlenebileceğimizi düşünürken Percy tarafından esir alınmıştık. Bizi zorla denize götürmeyi denemişti ama yarı yolda yere yapışınca vazgeçip lavaboyu suyla doldurarak su güçlerimizi denememizi istemişti. Bedensel yorgunluğun üstüne bir de sürekli odaklanıp suya hareket etmesini emretmek beni mental olarak bitirmişti.

Şimdi ise gece yarısını geçiyordu ve sonunda biraz dinlenebilirdik. Ancak bunun yerine Piper yanımıza gelmiş ve görevde lazım olabilecek birkaç şeyi de beraberinde getirmişti. O çıkınca çantamızı birkaç hafif malzemeyle doldurduk. Bir parça yedek kıyafet, ambrosia, nektar ve bir satirden hediye aldığımız konserve yiyecekler. Percy'nin verdiği drahmilerin yanında ne olur ne olmaz diye kendi cüzdanımı da attım çantaya, ölümlü parasına ne zaman ihtiyacın olacağı belli olmazdı.

Yedi haziran sabahı, geçirdiğimiz yorucu günün kalıntıları duruyor olsa da birazdan göreve gidecek olmamızın heyecanı yorgunluğumuzu götürmüş, ikizimi de beni de daha dinç yapmıştı. Tanrılar aşkına, sadece 3 saat uyumuştum ama yine de oldukça enerjik hissediyordum.

Hızlı bir duşun ardından şortumun kenarına hançerimi astım. Okçulukta idare eder yeteneklerimi gören Kherion bana hançeri tavsiye etmişti. Ben de bunu savaş malzemelerinin olduğu depodan bulmuştum. Hava esiyordu, bu yüzden tişörtümün üstüne bir sweatshirt geçirdim ve sırt çantamı taktım.

Percy'nin yanında buluşma noktamıza doğru yürürken üçümüz de oldukça sessizdik. Percy dünden beri bulduğu her boş saniyede bize öğütler vermekle meşguldü bu yüzden artık konuşacak pek bir şey kalmamıştı.

Denizin İkizleri|Kayıp Güvercin  [PJO FANFICTION]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin