Medyada Nico vaar.
Alexandra
Percy takımları okurken odaklanmaya çalıştım. "Mavi takımda, Zeus, Poseidon, Demeter, Afrodit, Hypnos, İris, Nemesis, Nike ve Tike kulübeleri, Kırmızı takımda ise Ares, Apollon, Hebe, Hephastios, Hermes, Dionysos, Athena, Hades ve Hekate kulübeleri var."
İsimler kafamda uçuşuyordu ve onları yakalamak çok zordu. Meg bize küçüklüğümüzden beri mitolojik hikayeler okurdu ama bir gün bu kadar içine düşeceğimiz hiç aklımıza gelmediği için bunu bir ders olarak değil, sadece uyumadan önce dinlenen masallar olarak görürdük. O yüzden Percy'nin söylediği tanrıların adları tanıdık gelse de çoğunun özelliklerini hatırlamıyordum.
"Plan yapmak için 5 dakikanız var." Percy tırmandığı sandıktan indi ve mavi takımın, ki bu biz oluyorduk, toplandığı yere geldi. En azından kulübeler ayrılmıyordu, yani onunla aynı takımdaydık.
"Pekala, ne yazık ki Athena kulübesi bizim takımımızda değil." diye lafa daldı. "Bu yüzden plan yapmak zor olacak." Herkes beklentiyle ona bakınca ellerini kaldırdı. "Bana hiç bana bakmayın. Zorda kalmayınca plan yapmam genelde. Bir fikri olan var mı?"
Kimseden ses çıkmadı.Herkes birbirine bakmakla meşguldü.
Demeter kulübesinden bir çocuk, "Hypnos kulübesinden bir grubu saldırıya yollayabiliriz, böylece herkesi uyutarak ilerlerler." dedi.
Herkesin gürültülü bir şekilde konuşmasını fırsat bilerek "Saçmalık." diye mırıldandım. Aslında konuştuğum ses tonunu gürültülü olmayan bir ortamda bile duymak imkansızdı ama tam benim şansıma birden herkes susmuştu. Kuş cıvıltıları bile kesilmişti. Doğal olarak söylediğim minicik kelime bağırmışım gibi bir etki yarattı ve bir anda herkes bana döndü. Andrea'nin kaldığım saçma sapan duruma sırıtması da moralime pek katkıda bulunmadı açıkçası.
Demeter klübesindeki o çocuk "Neymiş saçmalık olan? Daha iyi bir fikrin varsa duyalım," dedi. Sinirli gözüküyordu, belki de yeni gelen birinin böyle bir yorumda bulunması onu rahatsız etmişti. Gerçi saçmalık demem cidden saygısızlıktı ama ne yapabilirdim ki, sadece mırıldanmaştım. Herkesin duyması planlarımda yoktu.
"Sadece," dedim derin bir nefes alarak. Herkesin tepkisini üstüme çekmemek için sözcüklerimi tane tane seçmeye çalışıyordum. "Hypnos kulübesine savunmada daha çok ihtiyacımız olacak bence. Bayrağın etrafında nöbet tutup, yaklaşmaya çalışanları derin bir uykuya daldırabilirler sonuçta." Böyle bir yetenekleri var mıydı bir fikrim yoktu aslında. Sadece Nora'dan bir şeyler duymuştum.
Eh, umarım vardır yoksa gerçekten rezil olacaktım. Birden içimi bir korku kapladı. Söylediklerim çok mu saçmaydı? Birden herkes gülmeye mi başlayacaktı?
Anaokulundan beri plan yapma gibi işlerden itinayla kaçınırdım, çünkü hep bir hata olacağını ve sonucun benim başıma patlayacağından korkardım. Ayrıca liderliği elime alınca kendimi kaybediyordum ve bir yerden sonra insanların düşüncelerini umursamamaya başlıyordum. Şu anki olay üzerinden örnek verecek olursam, eğer benim planımı uygulayıp, daha sonra yenilecek olursak hem vicdan azabı çekerdim, hem de herkesin beni suçlayacağını ve dışlayacağını düşünürdüm.
Garip gelebilir ama bu korkum yüzünden kendimi bu tarz işlerde hep geri plana atmaya çalıştım; ne yazık ki benim liderlikle ilgili problemlerim var, bu yüzden kendimi tutmak için oldukça zorlamam gerekiyor. Bu yüzden, umarım benden planı bitirmemi beklemezlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin İkizleri|Kayıp Güvercin [PJO FANFICTION]
Fiksi PenggemarDenizin İkizleri serisi, ilk kitap. Kayıp Güvercin. Biz yarı-tanrıların da bir zamanlar insanlar gibi yaşadığı olmuştu. Bir yetkili ya da canavar kapıya dayanana kadar kim olduğumuzu, biyolojinin işlemediği yerde biyolojik ebeveynimizi, o zamana ka...