10. Bölüm "Delfi Kahinleri Yeşil Şeyler Kusar."

117 6 2
                                    

Medya, Ann ve Alex.

Andrea

"Andrea uyan." Gözlerimi Percy'nin sesiyle açtım. Uykum ağırdır, kim bilir ne kadar seslenmişti.

O gördüğüm rüyadan sonra karşımda Percy'yi görmek rahatlamamı sağlamıştı. Bir yanım ona rüyamı anlatmam gerektiğini söylüyordu ama belki de dikkat çekmek için yaptığımı düşünebilirdi. Üstelik dün konuştuklarımızdan sonra bir de saçma sapan rüyalarımı anlatarak onu sıkmak istemiyordum. O yüzden fikri kafamdan attım.

Percy'yi daha fazla bekletmeden yatağımda doğruldum. Kafamın yarılmasından dolayı bir sarsıntı, göz kararması bekliyordum ama hiçbir şey olmayınca başımın iyileştiğini anladım. "Ne oldu?"

Sorduğum sorunun saçmalığını bana fark ettirecek bir ses tonuyla, "Sabah oldu Andrea." dedi.

"Pardon. Daha yeni uyandım, o yüzden kafam yavaş çalışıyor." diye açıklamamı yapınca güldü ve ranzaya tırmanıp Al'i uyandırmaya başladı.

Percy'nin ikimizi de uyandırması çok sevimliydi. Abimiz olarak bizimle ilgilenmesi o kadar hoşuma gidiyordu ki şımarıklık yapabilirdim. Ama bu, dün konuştuklarımızdan sonra imkansız olmuştu. Bizimle zorunluluktan mı ilgileniyordu? Bu düşüncenin aklımda yer etmesi için fazla bile zaman geçmişti. Bir gün patlamasından ve bizi bir daha görmek istememesinden korkuyordum.

"Ben duşa gireceğim." dedim Al'e ve onu çoktan uyandırmış Percy'ye. Başındaki sargıdan dolayı duş alamamıştım ama iyileştiğine göre artık alabilirdim. Zamanı da gelmişti yani, kendime bile kokuyordum.

"Andrea, başın..." dedi Percy. Yanındaki Alex de endişeli görünüyordu.

"İyileşti," diye kestirip attım. Sesimden daha fazla bu konuda itiraz kabul etmediğimi anlamış olmalılar ki bu konuda bir şey demediler.

"Sensiz mi gidelim?" diye sordu Alex emin olmak için.

"Evet." dedikten sonra kapıdan çıktım.

******

Duştan çıktıktan sonra koşarak kahvaltıya gittim. Yolda kahvaltıdan dönen Nora'yla karşılaştım. Kafamla selam verip yoluma devam ettim.

Nora'yı tanıyalı çok olmasa da tatlı bir kız olduğunu düşünüyordum. Alex'le hep hayal ettiğimiz ama hiçbir zaman sahip olamadığımız en yakın arkadaşımız olmaya adaydı. Hatta o yolda emin adımlarla ilerliyordu. Bir tek fazla sosyal olması beni biraz korkutuyordu.

Poseidon masasına oturup yemeğimi istedim ve adağımı adadım. Geri döndüğümde Alex bakışlarıyla Ares masasını gösterdi. "Kahvaltıda nasıl domuz yiyebiliyorlar anlamıyorum." dedi gözlerini devirerek. Percy elindeki çizburgere baktı ve yavaşça bir ısırık daha aldı.

Alex domuz deyince aklıma tekrar gördüğüm tuhaf rüya geldi. Eğer tam zamanında uyanmasaydım ne olacaktı? Domuz ve boğa arasında sıkışacak mıydım? Yoksa yön değiştirecekler miydi? En önemlisi rüyanın anlamı neydi? Mutlaka bir anlamı olmalıydı. Percy melezlerin rüyalarının tanrılardan işaret olduğunu söylemişti laf arasında ama her rüyanın öyle olacağı anlamına gelmezdi bence. Benim rüyam normal bir rüya olmalıydı. Bilinçaltımdan gelen tuhaf bir mesaj olması daha mantıklıydı.

Bilinçaltımı sorgularken Annabeth bizim masaya yaklaşıp, "Bugün kulübeleri kontrol edeceğiz. Unutma Yosun Kafa." diye hatırlatma yaptı.

Gözlerimi kırpıştırarak Percy'ye baktım. Kulübemiz gerçekten çok dağınıktı. Daha dün çamurlu pantolonumu yere fırlattığımı hatırlıyordum. Percy ikimize birer bakış atıp boğazını temizledikten sonra bir komutan edasıyla söze girdi. "Kızlar ne yapacağınızı biliyorsunuz."

Denizin İkizleri|Kayıp Güvercin  [PJO FANFICTION]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin