Gerektiği kadar vermeli insan...

48 4 0
                                    

   Yok arkadaşım evlendikten sonra baş başa kalamıyorsun.Buna balayında dahil. Zaten nişanla düğün arası 2 ay 11 gün.Biz ne ara evlendik,  niye böyle hızlı oldu, kimden ne kaçırdık bilmeden düğün dernek faslı bitti. O kadar dedikodu, gıybet arasında yorulduk, gerildik, delirdik, geberdik ama kazasız belasız evlendik.Attık kendimizi Antalya'ya balayına..

   Güzel kardeşim o telefon hiç mi susmaz? Aman Allah'ım her gün kıymetli kayınvalidem ve muhterem görümcem bizi arıyor. İkisinin de derdi başka.. 

   Balayından döndüğümüz akşam kayınvalidem bizi yemeğe çağırıyor.Daha 10 gün var balayının bitmesine üstelik.Sabah otele gelmişiz. Benimkine diyorum ki " 8 saat yoldan geleceğiz yorgun oluruz başka akşam gidelim". Adam diyor ki "Olmaz annem davet etti." Diyorum ki "ne gerek var şimdi balayı dönüşü sırası mı ananlara gitmemiz. Adam diyor ki " annem bizi özlemiş." Diyorum ki daha dün akşam düğünde beraberdik ne ara özlemiş." Adam diyor ki "öyle deme annem üzülür." Lannn madem anandan bu kadar ayrı kalamıyorsun niye benimle evlendin de başımı yaktın. İki yıldır beraberiz anneni markete götürmedin. Daha düne kadar ananın adını ağzına almıyordun ne ara kıymetli oldu?. Annen "beni babaannene götür"dese "taksiye bin git" derdin. Sevgili eşim sen ne ara anana bu kadar düşkün oldun.. Üstelik  bir sor bakalım bana ben özledim mi senin ananı... Yok yok yok.. O telefon her gün çalıyor ve biz her gün aynı konuyu konuşuyoruz. Ana gündem maddemiz döndüğümüz akşamki yemek...

   Arkadaş balayındayız biz. Kocamla baş başa olmak istiyorum. Dinlenmek istiyorum. Romantik bir şeyler yaşamak , duymak istiyorum.Senin "ananla" başlayan cümlelerin içinde olmak istemiyorum. Şeytan diyor ki tut ümüğünden, sık gırtlağını, sürt kafasını betona, at havuza.. Sen de kurtul bende ama balayında dul kalmayayım diye şeytana uymuyorum...

 Sürüyorum havuç yağını, alıyorum deniz yatağını havuzda uyuyorum. Hala oradan diyor ki "o yemek annemde yenecek" ... O sana gölge olan şemsiyeler kafana  devrilsin emi...

   Kayınvalidemden iyi olmasın, pek muhterem görümcem,  sabah akşam bizi arıyor kurban olduğum.. Sorduğu soru şu: "Ne yapıyorsunuz"... "Akşam ne yaptınız"... " Akşam planınız ne"??... Balayındayız.Eylülün 16 sında Antalya da her şey dahil bir otelde konaklıyoruz. Sence ne yapıyor olabiliriz?? Ne duymak istiyor bilmiyorum ama kendisi bizim sadece akşam seviştiğimize odaklanmış ki hep akşamı soruyor.Demek ki ona öyle öğretmişler.. Neyse..

Benimki de ablası her aradığında ne söylesem diye kıvranıyor.. Misal , ablası soruyor "Ne yapıyorsunuz " , benimki " yemek yedik,  oturuyoruz,  hatun uyuyor" diyor... Yani demek istiyor ki birbirimize temasta bulunmuyoruz , aklın kalmasın rahat ol. Yaaaa ne uyuyacağım,  ablası aramış, onları  dinliyorum, hiç boş bırakır mıyım, gözüm , kulağım üzerinde..

   Eğer bu telefonlar biraz daha uzarsa ya koca katili olucam ya da gazetelerin 3.sayfasında haber.. Şöyle bir manşet.."Yeni gelin balayında çıldırdı", " Balayında cinnet geçiren kadın cep telefonunu kocasına yedirdi"...gibi bişey.. Telefon olayından rahatsızım, her gün aramaktan bunaldım, illaki çözmem lazım. Çünkü benim bu yanımdaki kocam bu işi çözemiyor...

   Akşam üzeri telefon çalıyor ve kıymetli ablası akşam tekmili almak için bizi arıyor. Benimkine diyorum ki "ben açayım telefonu görümcemin sesini duyayım"!! Benimki de kuzu kuzu veriyor telefonunu... " Efendim ablacım" dediğim anda karşı taraftan muzipçe bir ses tonuyla o malum soru geliyor "ne yapıyorsunuz" ... Diyorum ki "iyiyiz ablacım,  yemek yiyiyoruz, güneşleniyoruz, sevişiyoruz, uyuyoruz. Yatakta, duşta ve havuzda sevişmekten sıkıldık. Şu an çıplağız, otelin çatısına çıkıyoruz. Sabah lobide sevişecektik ama kalabalıktı, kardeşin yapamadı" !!!... BİNGO... Cümlenin sonunda  siz napıyorsunuz diyemeden telefon kapandı.. Aaa ne güzel konuşacaktım görümcemle, lafı ağzıma tıktı...Tatil bitene kadar bir daha bizi kimse aramadı. Benimki bana küstü 2 gün konuşmadı.Üstelik beni otelde bırakıp maç izlemeye gitti. Ben mi?? Haklı zaferimi havuz başında kendime viski ısmarlayarak kutladım..Ama balayı dönüşü akşam yemeğimizi seve seve (!) anasında yedik.. Çayı da bizimkilerde içtik...

   Ben bazı şeyleri anlayamıyorum. Çocuklarınızı evlendirmek için çıldırıyorsunuz. Hayırlı biri çıksa da mürvetini görsek diye. Evlendirdikten sonra da eziyete başlıyorsunuz. Onun artık yeni  bir ailesi olduğunu, evinin ayrı olduğunu, koca olduğunu, eş olduğunu neden kabul etmiyorsunuz? Neden uzaklaşmıyorsunuz yada haddinizi aşıyorsunuz? Bir yük gibi hala sırtına binip o gençleri yoruyorsunuz? 

    Daha evlilik hayatına alışamadan, düzen kuramadan kocanla birlikte ailesiyle de evleniyorsun. Mobilyanı seçmene bile müsaade etmiyorlar ama imzayı atınca senden tecrübeli gelin olmanı bekliyorlar. Saygı ve sevgi bekliyorlar. Peki siz ne verdiniz de ne bekliyorsunuz? Büyük olan sizsiniz. Tecrübelisiniz. Kucak açacağınız yerde, sizin adım atmanız,  sabırlı olmanız gerekirken büyüklüğünüzü ve tecrübenizi onları ezmek için kullanıyorsunuz. Çekin elinizi,  eteğinizi şu yeni evlilerin üzerinden mutsuz ediyorsunuz, görmüyor musunuz? Size kötü davrandılar, eziyet ettiler diye siz de aynısını yapmayın ya ne olur... Evlat kaybediyorsunuz. Yuva yıkıyorsunuz. Kin ve nefret büyütüyorsunuz sadece..

   Geriye dönüp bakmak hala canımı yakıyor. Çünkü en güzel günlerimi tartışmalarla,  küslüklerle geçirdim. Önce iki kişilik,  oğlum doğduktan sonra da üç kişilik bir aile hiç olamadık. Bir bitmediler ki...

    Tek suçlu ailesi de değildi. Eşimde de çok hata vardı. Ya adam; gönlüne göre bir kadın bulup evlenmişsin. Ailen sana hiç söz hakkı vermemiş, müstakbel eşinin yanında bile itilip kakılmışsın, buna rağmen bu kadın seni koca bilecek, saygı duyacak, sevecek , evlat verecek... Sadece ailene artık "durun" diyeceksin... Balayında açmayacaksın o telefonu... Balayı dönüşü yemeğe sürüklemeyeceksin karını eğer istemiyorsa.. Yaa çocuk; adam olmaya gayret edeceksin bir kadın ağzından çıkan söze bakıyorsa... Ailene dur diyebileceksin ki o kadın kötü olmasın onların gözünde...

   İki yıl vakit geçirmişim seninle... Ve yıllarca o flört ettiğim adam olmanı bekledim.Bende senin kadar gençtim. Hayallerim vardı sadece senden farklı.

   Flört ile evlilik başka dünyalarmış, apayrıymış. Evlenince anladım... Evlenince hep bir taraf fedakar olmalıymış.O kişi hep ben oldum.Hayatını ve hayallerini bir adamın kalbine, vicdanına , duygularına  emanet etmemeliymiş kadın... Kocasının iki dudağının arasına sıkıştırmamalıymış kendisiyle ilgili kararlarını ..Fedakar olmamalıymış mesela.. Verdiği kadar da istemeliymiş..Kadın gerekirse küs de girmeliymiş o yatağa... Canı isterse yemek yapmalıymış, çamaşır yıkamalıymış... Mutluysa güler yüzle karşılamalıymış kocasını, mutsuzsa kapıyı bile açmamalıymış... Çünkü anahtarı var cebinde...

   Kendini sevmelisin önce.. Kendine değer vermelisin.. Önce kendine saygı duymalısın, önce sana saygısı olmalı kocam dediğin adamın.. Davranışların onun sana davranışlarıyla eşit olmalı. Onun sana baktığı ölçüde sende ona bakmalısın sevgin ve şevkatinle.. Daha fazla değil.. Prensesi olduğun babanın evinden vazgeçip ,  kocanın evine adım atmaya karar verdiysen bu fedakarlığa değecek biri olmalıymış o kocam dediğin.. Ve bu kararı verirken ilerde doğacak çocuğuna da doğru bir baba seçebilmelisin...

    Ben mi??  Sonuç ortada ben sınıfta kaldım...

   

   

Melekler Dokunsun ÖmrümeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin