Evlilik teklifini, alyanslarımızı seçmeye gitmeden önceki akşam telefonda aldım. Ne oldu şaşırdın mı? Benim kadar hayal kırıklığına uğramadığına eminim.Adama seninle evleneceğim garantisini nasıl verdiysem artık, özel bir organizasyona bile gerek duymadı yani o derece.. Öyle tek taş, loş ışıklar, romantik yemekler, diz çökmeler,süprizler falan da olmadı yani... Öyle dümdüz, öyle sıradan, öyle alalade gelin oldum... Bu uhde eğer tekrar evlenme teklifi eden olmazsa ölene kadar içimde kalacak...
Kocam sağ olsun balayında da özel bir organizasyon yaptırmadı. Bizim gibi balayında olan çiftler etrafımızda şampanya patlatıp, başlarından gül yaprakları döktürürken, her akşam özel ayrılmış masada yemek yerken, biz kenarda oturup onları izlemekle, "bak bunlarda yeni evliymiş" demekle yetindik.
Flört ettiğimiz dönemde yılbaşını, gidecek bir evimiz olmadığından otelde geçirirdik. Doğum günümde bana çiçek almayı unutma diye hatırlatırdım. Sevgililer gününü de o gün çiçekçilerde, restoranlarda pahalı olur diye kutlamazdık. Evlendikten sonra hayatımızda pek bir şey değişmedi. Hayatımızın hiç bir döneminde hediye alıp gelen bir adam değildi benim kocam.Ya da dışarda dolaşırken vitrinde gördüğümüz her hangi bir şeyi "beğendiysen alalım" da demezdi. Hatta bir gün Avm de dolaşırken ben mağazaların vitrinlerine bakmak için duruyorum, kocam beklemiyor, yürümeye devam ediyordu. Bende arayı açmayalım diye arkasından yetişmeye çalışıyordum. Bir oldu, iki oldu, üç oldu derken yapıştım adamın koluna dedim ki ;" aşkım biz buraya niye geldik? " kocam dedi ki :" gezmeye geldik, geziyoruz işte" dedim ki:" kocam insanlar köpekleriyle gezerken bile köpek durunca sahipleri de durup hayvanı bekliyor, sen niye beni beklemeden yolu tutup gidiyorsun, zaten avm deyiz, yolun sonu belli, nereye yetişiyoruz?"... Hazır cevaplılığımı hep sevmişimdir. Kurban olsun bana... Hiç altta kalmam, olduğu yere çivilerim adamı, ağzını açamaz, balık gibi bakar sonra bana... Neyse bir daha kocamla hiç avm, mağaza, dükkan gezmek içimden gelmedi, bende gezmedim zaten...
İlk yılbaşımızı artık bir evimiz olduğu için evde geçirdik, Yılbaşı masamızı hazırladım, hediyemi aldım, kırmızı bir elbise giydim, saçımı yaptırdım. Kocamla toplam 12 yılbaşı geçirdim, içlerinden en güzeli o yılkiydi diyebilirim. Dışarda kutlamayı sevmezdi, pahalıydı, uykusu gelirdi, kimseye gitmezdi. Bu nedenle her yıl birilerini davet ederdim farklı olması için..
Şubat ayında sevgililer günününden sonraki gün doğum günüm. İlk kez evli olarak kutlayacağım her ikisini de. Bu nedenle çok heyecanlıyım. Sonuçta yapabilecekleri sınırlı bir adamla kutluyorum ama olsun yine de heyecanlıyım. Aslında benim için böyle günlerin özel olduğunu biliyor. Zaten bunu bildiği halde bir şeyler yapmaması daha çok acıtıyor. Ben de o üzülecek, tadımız kaçacak diye acıttığını belli etmiyorum.
14 Şubat... Evdeyiz, çünkü her yer bizi kazıklayacak.. Çiçekçi, tanesi 1 lira olan gülü 10 liraya satıyor, gereksiz masraf.. Hafta içi, işten yorgun geliyor, geç geliyor.. Başka zaman gideriz diyor.. Eee 15 Şubat doğum günüm.. Yine hafta içi, yine işten geç geliyor, yorgun oluyor... Olsun ümidimi kesmiyorum.
Sevgililer günü akşamı evde yemek yerken bunun anası arıyor. Daha haftasonu görüştük ama bizi oturmaya çağırıyor, "yarın akşam" bize gelin diyor.. Bu benim kocamda "geliriz" diyor.. Lannn öküzzz adam, hani hafta içi işten yorgun geliyordun, hani geç çıkıyordun işten.. Lan yarın akşam doğum günüm, niye anana götürüyorsun beni!!!! Bencil pislik... " Hayatım yarın benim doğum günüm bilmiyor musun? " diyorum, "biliyorum" diyor. "Ben doğum günümde yemeğe gidip seninle başbaşa vakit geçirmek istiyorum" diyorum." O benim annem görmeye de mi gitmeyelim " diyor... Lan diğer günleri kiraya mı verdin, yarın akşam benim gönlümü yap, başka gün ananlara gidelim ne var yani, emzikli bebek misin??? Lan bana bak o önündeki çorba kasesinde seni önce boğarım, sonra ilk yardım yapar geri döndürür bir daha boğarım...
Biz o akşam bu adamın duyarsızlığından dolayı birbirimize giriyoruz. O bana saydırıyor, ben ona saydırıyorum. O evin bir odasında oturuyor, ben bir odasında oturuyorum. O yatağın bir ucunda yatıyor, ben diğer ucunda yatıyorum. Sonuç.. Ertesi akşam yemek hazırlamıyorum, kahvaltı koyuyorum önüne.. Daha sonra çaya annelerine gidiyoruz... Anası doğum günüm olduğunu oraya gidince öğreniyor, dolabından kendisine hediye edilmiş bir kapaklı borcam veriyor bana, ve bir tek o yıl kutluyor doğum günümü... Oğlununkini her yıl kutlamasına rağmen, benimkini hiç bir zaman kutlamıyor..
Bir yerde hata yaptım, farkındayım. Ama nerde olduğunu bulamıyorum. Bu güne kadar kimseden kendim için, karşındakini zora sokacak bir şey istemedim. Benim için gönülden bir şey yapmaları daha önemliydi. Acaba sevmiyor muydu diye düşünüyorum ama sevmese evlenmezdi ki. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadı, bilmiyor desem; insanın sevdiğini mutlu etmek istemesi, onun mutluluğuyla mutlu olması kitaplardan okunarak öğrenebilinecek bir şey değildi. İçinden de mi gelmedi? Diyelim ki ailesinde görmedi; çevresinde ilişki yaşayan birileri de mi yoktu? Hiç film ya da televizyonda da mı görmedi?
Yoksa tüm suç bende miydi? Evlenme teklifi böyle mi olur diye alay mı etmeliydim? Tek taşım olmadı diye nişan mı bozmalıydım? Yada doğum günümü kutlamayı beceremediği için evi mi terk etseydim? Yada evden mi atsaydım? Hediye almayınca camı çerçeveyi mi indirseydim? Ne yapsaydım? Çünkü konuşarak, kendi ağzımla, güzellikle söyleyip, rica ederek , istiyorum diyerek yaptıramadım..
Yıllar sonra boşanmak istediğimi söylerken kocama "yaşamak istediğim çok şey vardı, seninle yaşayamadım. İkimiz de daha genciz, yaşıtlarımız bekar, yeniden bir hayat kurabiliriz. Bunları yaşamadan yaşlanıp, ölmek istemiyorum." demiştim. Boşanmadan iki ay önce 10. Evlilik yıldönümümüzdü. İlk kez bana kendi başına hediye almıştı. "Bu akşam yemek yiyelim, başbaşa olalım " dediğinde fark ettim artık bunlar için içimde hiç bir heyecanın kalmadığını.. Ne kadar acı.. Çöpe atılmış 10 yıl... Bir doktorun, hastasının öldüğünü bildiği halde canlandırmaya çalışması kadar boş bir çabaydı artık eşiminki... Biz o akşam yemeğe gitmedik, mutfakta yalnız başıma otururken yanıma gelip hediyesini verdi. Ben o hediyeyi hiç kullanmadım. Ama hala saklıyorum. Özel olduğu için değil, bana insanları, yaşamı, hayatı tüketmeden önce çabalamam gerektiğini hatırlatması için...
Ve ben hala nerede yanlış yaptığımı bulamıyorum...