Buradan çıkmak benim için hiç de zor olmayacak. Tek bir arkadaş bile edinmedim. Doktorlarla gerekmedikçe konuşmuyordum. Atilla'nın gelişinden bir ay sonra bavulumu toplama vakti gelmişti. Bavulumu sıkı sıkı kapattığımdan bu yana iki gün geçti. Doktor Engin, odamın kapısını iki kere tıklatıp içeri girdi. Çıkmaya hazırsam, beni almaya geldiklerini haber verdi. İki gündür hazır olduğumu gayet iyi biliyordu. Tıpkı tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlığım olmadığını bildiği gibi. Ona hazır olduğumu söylüyorum. Bavulumu alıp önden yürüyor ve bana eşlik ediyor. Çıkarken birkaç hemşireyle karşılaşıyorum ve onlara ayaküstü veda ediyorum. Bahçede beni bekliyorlar. Atilla ve Ufaklık. Atilla doktordan bavulumu alıp onunla el sıkışıyor. Doktor benim de elimi sıkıp veda ediyor ve hastanesine geri dönüyor. Ufaklık, Atilla'dan önce davranıp patilerini dizlerime koyuyor ve bana kendince "hoş geldin" diyor. Atilla'ysa sadece elimi sıkıyor. Annesi ve Emel Teyze evde hazırlık yapıyorlarmış. Onlar benden bile heyecanlılarmış. Tüm yol boyunca herkesin beni ne kadar özlediğinden bahsedip duruyor. Ona normalde söyleyeceğim şeyleri söylüyorum. Düzeldiğimden emin görünüyor. Oysa o da biliyor. İçimdeki kırgınlık, asla geçecek gibi değil.
"Kurt ulumalarını ne zamandır duyuyorsun?"
Şaşırdığımı görüp sorusunun yerinde olduğunu anlıyor.
"Bir süredir. Ya sen?"
"Uzun bir süredir. Peşimizde, değil mi? O her neyse bizim peşimizde."
"Onu gördün mü? Peki neden beni almaya gelmedin?"
"İçeride daha güvende olacağını düşünmüştüm."
"Ama beni orada da buldu."
"Ben de bundan korkuyordum. Ne yapacağız? Ne yapabiliriz?"
"Aslında hiçbir şey. Artık sana güvenmiyorum, hem de hiç."
"Aslı lütfen..."
Bavulumu alıp arabadan indim, Ufaklık da peşimden. O sadık bir arkadaş. Karşı evden Emel Teyze camdan bize bakıyor. Ona el sallayıp peşimde Ufaklık'la kendi evime girdim. Bu Atilla'yla ittifakımızın sonuydu. Ve büyük ihtimalle arkadaşlığımızın da. Bu evi özlemiştim. İlk geldiğimde, yani dedemin vefatını öğrenip geri geldiğimde bu "mezarlıkta" tek başıma yaşamak istemiyordum. Ama şimdi anlıyorum. Bir ölünün mezarına ait olması gibi ben de buraya aitim. Bunu hiçbir şey değiştiremez. İster intikam peşindeki bir kurt sürüsü ister onları kontrol eden ölü bir çocuk... Ben bu evde kalacak ve tek başıma bile olsa savaşacaktım...
Görünüşe göre gerçekten de yalnızdım, ailem yerine koyduğum insanlar beni tek laflarıyla bir hastaneye göndermiş aylarca evimden, köpeğimden uzakta kalmama sebep olmuşlardı. Ne için! Beni duymakla itham ettiği o sesleri duyan Atilla beni ne için ruhumu daha da zedeleyecek o yere gönderdi! Kendi korkularını bastırmak, duyduklarını yoksaymak için. Artık kimsem yoktu ve buna alışmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASABA : KİTAP 2
ParanormaleSorunlar devam ediyor. Aslı nereye gidecek? Atilla onu bulabilecek mi?