"Susup içimde biriktirdiklerimden sonra bile bana hala deli diyorlar. Oysa onları ikna etmek için bürünmüştüm akıllı görüntüsüne. Kim, en yakın arkadaşı tarafından tımarhaneye tıkılmış bir kadının söylediklerine güvenirdi ki? Yanıtın bu kadar kesin ve değişmez olması acımasızlıktı. Hiç kimse güvenmezdi. Hiç kimse güvenmedi zaten. Söylediklerimde diretmekten vazgeçtim. Hayaletlerden anlatmıyordum. Artık hayaletlere anlatıyordum gizlice. İnsanlarla işim bitmişti. Kendi uydurduğumu söyledikleri karanlık ve küçük dünyamda huzurluydum. Doktorlar odaya gelip gidiyor susturmaya çalıştıkları beni konuşturmaya çabalıyorlardı. Oysa konuştuğum ve konuşacağım tek kişi Atilla'ydı. Beni buraya tıkan tek ve biricik arkadaşım. Beraber şahit olduğumuz tüm o deliliği yok sayabildiği için özgürdü. Bense inatla gördüklerimi savunduğum için buradaydım. Dinlediğim tüm o hayalet hikayeleri; kurtların insanlara olan nefreti ve intikam isteği, gördüklerim... Gördüklerimi zannettiklerim. Kasaba gerçekten lanetliydi ve lanetler çok inatçı olabilirler. Peşinizden gelebilir ve siz kurtulduğunuzu düşündüğünüzde başınıza dert olabilirlerdi. Ve benim peşimden gelmeye karar veren bir lanet vardı. Bunu, tımarhanede geçirdiğim ilk ayımda her gece kurt ulumalarıyla yattığımdan beri biliyordum."
ASLI"Tımarhaneden mi bahsediyor bu? Yanlış anlamadım değil mi?"
"Eğer biraz dinlersen..."
"Orada olanları sen de gördün. Nasıl inkar edersin?!"
"Bize bir hayalet hikayesi anlattılar ve sen de bu hikayeye saplanıp kaldın. Farkında mısın ne kadar zayıfladın? Yemek yediğinden uyuduğundan bile şüpheliyim."
"Ben deli değilim Atilla. Ve bunu sen de biliyorsun."
"Aslı..."
Emel Hanım Atilla'yı susturup Aslı'nın yanına oturdu. "Aslı kuzum; sen bana dedenin emanetisin. Hastalanacaksın diye korkuyoruz. Durumun ciddileşmeden gidelim şu doktora. Tımarhaneyse tımarhane."
Bu anıyı rüyalarımda daha önce kaç kez görmüştüm kim bilir. Her defasında bu loş odada uyanıp gözyaşlarımı içime akıtıyordum. Ağlayamazdım çünkü. Uğradığım ihanet başlarda içimde bir ateş yakmıştı ama şimdi sönmeye başlıyordu. İşte yine dışarıda kurt uluyor. Aynı arkadaşımın uyardığı gibi, bazen lanet peşini bırakmazdı. Kelebek etkisi gibiydi. Merakımıza yenilip oraya gitmiş ve öğrendiklerimizle bir ruhu serbest bırakmıştık. Ve şimdi dünyada bağlantısının olduğu son insanların, bizim peşimizden geliyordu. Atilla ilk zamanlarda ısrarla inkar etmişti. Ama son gelişinde beni uyarmak istemişti. Hatta; "Kurtlar asla unutmuyor." demişti. En son bir hafta önce gelmişti. Yanında annesi ve anneannesi de vardı. Yarım saat konuşup gitmişlerdi. Atilla'ysa biraz daha uzun kalmıştı. Endişeli hatta üzgün görünüyordu. Bunun nedeni belki de yakında eve dönecek olmamdı. Çünkü yeniden "delireceğimi" düşünüyordu. Belki de çıktığımda olacaklardan korkuyordu. Oraya tekrar gitmeyeceğimi biliyor olmalıydı. Ama ya endişelendiği şey benim gitmem değil de oranın bana gelmesiyse? Birkaç hafta içinde bunu öğrenecektim.
Bu akıl hastanesi nasıl bir yer peki? Bir film hatırlıyorum; kardeşi öldürülen bir kızın atıldığı bir tımarhane vardı. Gotik tarzda inşa edilmiş bir binaydı. Buranın bahçesinde de orada olduğu gibi bir labirent vardı. Kesilmiş taşlardan yapılmış şahane bir labirent. Tabii bizim ki şimşir ağaçlarının dikilmesiyle oluşturulmuş ama yine de güzel. Bir iki kere kurt sesini takip edip orada kaybolmuşluğum vardır. Yakında buradan çıkacağım ve sanırım sadece bu labirenti özleyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASABA : KİTAP 2
ParanormalSorunlar devam ediyor. Aslı nereye gidecek? Atilla onu bulabilecek mi?