Fazilet Atabey.

8.5K 808 85
                                    

Büyük yatak odasının en ferah ve güneş alan yerine,  camın hemen kenarına yerlestirilmis olan heybetli ve koyu renk ahsaptan yapılma konsolun önünde ayakta dikilmiş  olan kadın,karşısındaki yüksek  , görkemli rum işi  aynada sakince kendine bakmaktaydı.
Mobilya emsallerinden o kadar farklı, öyle güzeldi ki ...
Ileri yaşından dolayı kırış ķırış olmuş elini uzatıp parmaklarını konsolun buz gibi damarlı mermerden  yüzeyinde gezdirdi.
Beyaz porselenden çekmece kulplarını tek tek sevdi.
Gözleri ağır ağır aynadaki kendi yüzünden ayrılıp  çerçevenin  güzelim ahşap işçiliğinde  ,sütunlu kenarlarında , rustik tarzda yapılmış yüksek alınlığında dolaştı.
En iyi kalite cevizden ....
Kıymetli...
Hem ne kıymetli.
Şimdi kimsenin evinde kalmamıştı böylesi,..
Konsolu, Aydınlı daki koca evinden buraya  geri döndüğü gün ,beraberinde  konaktan alıp getirmişti.
Efendilerden hatıra olarak.
Konsol Ali çavuş un hanımına , Ayşe  haminneye yapılmış zamanında  .. iki asır önce ... Istanbul da. ...
..iki kenarı pembe fernozlu...
opalden yapılma güzelim gaz almalarıyla süslü ..
Ikisi de kırılıp gitmişti şimdiye ...
Gene de güzeldi.
Neyse ki dökme sarı  pirincten yapılma büyük ve görkemli karyolası duruyor  hala ..baş ve ayak ucu  ,sıcak yaz gecelerinde üstüne   cibinlik tül örtülebilmesi için gayet  yüksek tasarlanmış ....
Gençler ,
'"Pas içinde kaldı bu ,teyze tetanoz olucan  vallaha  ,  şunu atalım da yerine bazalı yatak koyalım .."
Deseler de, 
Fazilet hanımın ölene  kadar başka yerde  yatmaya niyeti yoktu....
.....

Gri krep döşin kumaştan eşarbını omuzlarına doğru indirip yavaşça çözdü  topuzunu.Çekmecesinden buldugu fildişi tarakla usul usul taranmaya başladı.
Bu da rahmetli kaynanasından kalma bir şey olmalıydı.
Konsolu eve getirdiğinde çekmecelerin dibinde,  eski püskü gazete kupürlerinin ve daha  bir cok şeyin yanında bir yerlerden  bu da  çıkmıştı.
Bir de sonbaharda kurutulup kibrit kutularında yahut  ipek çoraplar  icinde muhafaza edilen domates, biber,  kabak  tohumları....
Konağın sahiplerinin nesillerdir bu usulle ekim dikim yaptığı belliydi..
Mis gibi yerli tohumlarla....
.....
Pamuk gibi bembeyaz olmuş saçlarını yandan ayırırken bir zamanlar ne kadar gür ve güzel olduklarını hatırladı.
Gümrah gümrah sırtı boyunca uzanan bir kahverengi...
Buğday tenli soluk yüzlü onaltı yaşındaki kızın belki de en büyük süsü....

Bir yaz günü yokuşları cıkmakta zorluk çeken eski bir kamyonetin  tepesinde, yanında   bir sandık çeyizle ve büyük heyecan icinde  gelin geldiği   Efendilerin konağından ,on sekiz ay sonra yine bir kamyon tepesinde ayrılıncaya kadar  oranın  gerçek hanımı, kalan bir kaç  yetimin de anası  olmuştu.
Büyük hanım uzun zamandır yatalaktı.
Kadının büyük mahdumu Hasan efendiyi  bir defa bile görmemiş olsa da askerliğini yapmış ve köyün kızlarından soyu sopu belli bir tanesiyle evlenme çağına gelmiş olduğu söylenmişti.
Eh. ..mal mülk de cuvallaymış .
Bulunmaz nimet...
Bunlar iki kardeş nicedir   para da  gani olduğundan daha çok  Istanbul da fazla   vakit geçirir olmuşlar .
Oralarda okumuş etmisler zaten .
Babaları Ismail efendi bu dünyadan cabucak göçüp gidince iyice bi ipsiz sapsız kalmış ikisi de ...
Karıya kıza,  taverna pavyon,  bi yerlere dadanmışlar eve barka uğradıkları yokmuş.
Nasılsa yetimhane kendi kendini döndürüyor....
Doğup büyüdükleri evi felçli analarını pek  ihmal eder olmuşlar.  

Hısım akraba ,eş dost  ,çözümü bunları buralardan birileriyle  baş göz etmekte  bulmuş olmalıydılar...
Araya birileri sokulmuş uygun yasta kızlar gözden gecirilmiş...
Fazilet için  üvey anasına görücü bile gidilmiş hatta.

Oğlanlar bu işten haberdar edildiğinde  , Hüseyin , ani bir kararla ,   konaga bebekken  getirilmiş olan  birlikte  büyüdüğü ve büyük hanımın ayak  işlerine koşan  besleme kıza nikah yapınca  Hasan a da Fazilet le evlenmek düşmüştü elbet..
Kızcağızın evlilikten pek fazla bir şey beklediği yoktu sonuçta , rahat ederim karnım doyar diyerek kabul etmişti yüzünü bile nikahta gördüğü kısa boylu taknaz ağzı bozuk  kocasını..
Olsun be ,dedi büyük bir iyi niyetle....
Ben de Keriman Halis değilim neticede...
Üvey ana elinde horlanmaktan iyidir.
O da biraz gayret ederse geçinir gideriz ..
Herkesinki altından mı sanki...

Efendilerin KonagıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin