Yetkin mekanda oturup faturaları incelediği gün, önüne konan o lokumlu kahveyi içtiğinden beri bu güne hazırlanıyordu.
Kafasının içinde dönüp duran, nefesini kesen o kelimeler hala kulaklarındaydı..
Uzun zamandır aklını meşgul eden kız gözlerinin içine bakıp şöyle demişti.
"....Ben melek değilim Yetkin bey,
Huysuzum ben...
Bencilim,
Hakkımı da ararım, sesimi de çıkarırım .
Şafak a falan benzemem, boyun eğmem, edepsizin tekiyim...
Ama belli etmesem de babama çok hayranım...
Size de hayranım...
Onun gibi olduğunuzdan...
Dağ gibi...yıkılmaz....
Size hayranım,memlekete dönmeye de niyetim yok....
Evim burası..."Evim burası
Senin yanın.....O sessiz ve utangaç kızın , gözlerini kaçırarak söylemeye çalıştığı şeyi anladığından beri , umut yüreğine yuvalanmış, durup durup kendi kendine gülümsüyor, yeniyetmeler gibi bir yanıyor bir donuyor, kalbini bir türlü yatıştıramıyordu.
Sersemlediğinin farkındaydı.
Miniminnacık yerden bitme bir garson kız tek bakışıyla ayarını bozmuştu.
Çok mu yalnız kaldım...
Ondan mı böyleyim.....Kahküllü kız iki yıldan fazladır pubdaydı, Yetkin önceleri kızı farketmemişti bile.
Son derece sessiz çalışıyordu zaten o da .
Tertemiz iş görüyordu.
Boyundan beklenmeyecek kadar dirençliydi.
Bütün kış gözünün önünde dolanmış ,adamı hiç rahatsız etmeden onun acıktığını ,susadığını başının ağrıdığını her nasılsa hissetmiş, sessiz yardımlarıyla ödüllendirmişti.
Onun tarafından önüne konanları farketmeden , her sefer nasıl kabul ettiğini düşündü.
Bazen limonlu soda , bazen suda eriyen aspirin...
Küçük hanım, adamın nezlesini de , migrenini de herkesten once hissediyordu.
Kahvesini sade içtiğini,
Yanında tatlı bir şeyler arandığını.....Bu kış ...
Geçen kıştan farklı olan neydi bilinmez , Yetkin Halide yi farketmişti.
ince ince...
Yavaş yavaş...
Ama bütün duyularıyla..
Onun tatlı silüetini ,kısacık kara kahküllerini ,mırıltılı konuşmasını,sonra sonra o kokusunu ...Minicik , gencecikti.
Her yerini delip ,metal bir şeyler asacak kadar genç...
Uzun yıllar boyunca kendi acısına gömülmüş , hayattan fazlaca bir beklentisi kalmamış olan olan adamcağız kimseye tahammül edemediğinden , garson çocuklara kahvaltısı yada kahvesini genellikle kapı önündeki tek kişilik masaya servis ettirip içerdeki ahaliye sırtını dönerek önüne açtığı laptop la ilgilenirken , artık barın yüksek sandalyelerine tüner olmuştu.
Sırf o kendisine hizmet etsin , gözünün önünde dolansın , dudaklarından ismi dökülsün diye...Sonra aileyi tanımıştı .
Önce saldırı gecesi,
Sonra Mirgün ün de zoruyla...
Güzel yürekli, Şafak la Sancak ı,
Zor sartlarda yaşasalar da anne babanın evlatlarına ne kadar düşkün olduğunu...
Kendi ailesini düşünmüştü.
aile denirse...
Milyonlarını evlatlarından önde tutan işkolik babasını , annelikten nasibini alamamış , yıllardır görüşmediği sosyetik annesini.O küçücük , yapraklarla dolu neşeli bahçede oturup onun heyecandan elleri titreyerek verdiği çayı içmiş ,kıza aşık olduğunu anlamıştı.
İşte o yüzden Kemal beyin gelecek için planlarını duydukları zaman Mirgün kadar onun da aklı başından gitmişti..
Aklı başına gelmişti ya da...
Oğlan sonraki iki gün kıvrım kıvrım kıvranmış , için için istediği kız elinden kayıp gidecek diye ödü patladığından saatlerce Yetkin e sarmış, boyuna adamı darlamıştı ."Abi, bi sey yapmam lazım..."
diyordu
"Duydun mu beni ...
Bi şey yapmalıyım.
Şafak ı götürecek ,diyorum ....
Kıbrıs , diyor......yurtdışı diyor ...ne yaparım ben....
Abi....
Yetkin...
Bi sey yapmam lazım ...."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efendilerin Konagı
Teen FictionYonca ,korüdordaki eski ankesörlü telefon kulağında , duyduğu şeyden emin olmayarak korku içinde dikilmiş ,sesi titreyerek konuşmaya çalışmıştı. "Ama...ama...Dönmezsin ki...." Demişti.. "Artık dönmezsin sen...dört yıl...hiç gelmedin.. Hiç gelmedin...