Bölüm 6: Sen Kırıkları

71 12 37
                                    


" Yine ellerime düştün sevgilim. Hiç düşmeyeceğini bildiğin hâlde savunman yok olup avuçlarımın içine seni bıraktı. İplerini boynuna mı dolamalıyım yoksa o güzel gözlerine mi?

Ben söyleyeyim: ne ellerin ne de o güzel gözlerin. Dolanacağı yer senin canını yaktığın insanların hayatları. Avuçlarımın içinde bir savaşa düştün. Her bir parmağıma fısıldadığın o acı isimler...

Ölümü tadacaklar. Hepsi ölümün cehenneminde kavrulacak, liğme liğme edilecek. İzleyeceksin. Hepsinin nasıl acılar içinde haykırdığını izleyeceksin ve hatırlayacaksın.

Çünkü sen kötü olarak anılmayı hak ediyorsun. "

Saatler içinde dolanan kötü kabuslar birleşerek zihnimin içini işgal ediyordu. Her gün, her gece ve her gün doğumunda korkuyla uyandığım o uykular beni bitiriyordu. Uzandığım yerden kalkarak saate baktım. Alarmın ötmesine az kala bir vakit uyanmam ve bunu son bir haftadır her gün yaşamam sıkıcı bir durum haline gelmişti.

Bu işkenceden kurtulup hayatıma kaldığım yerden devam etmek istesem de peşimdeki ruh hastasının beni bırakacak gibi niyeti olmadığını da biliyordum.

Omuzlarımdan dökülen saçlarım giderek kabarıklaşıyordu. Gözlerimi ağır bir şekilde devirdikten sonra yatağımdan uzun uğraşlar sonucunda çıktım.

Aynı rutin birbirini kovalayadururken telefonuma art arda bildirim sesleri gelmeye başladı. Derin bir nefes alarak komidinin üzerine bıraktığım telefonumu elime alıp ekran kilidini kaydırdım.

Gizli numara: Tik tak tik tak. Zaman doluyor Rose.

Gizli Numara: Yeni kurbanımız çok ama çok yakınımızda.

Gizli Numara: Ölümü tadacak olması ne kadar kötü değil mi? Yanacağı cehennemden daha kötü olmalı.

Gizli Numara: Ellerin titriyor değil mi Rose? Vücudun titriyor ve sinirlisin. Oyunun yeni hamlesi sana güvenmem olacak. Sana güvenebilirsem bir can bağışlayacağım. Belki de yapmam.

Son cümleyi okurken kesilen nefesimle birlikte başım hafifçe döndü. Toparlanmaya çalışırken üzerimden atamadığım adrenalinle birlikte ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Başıma vuran rüzgarı umursamadan arabama binip iş yerime doğru sürdüm. Tyler'ın yüzünü görecek olmam her ne kadar beni rahatsız etse de buna mecburdum. Tek yapman gereken duymamak, umursamamaktı çünkü o beni umursamayıp incitmişti. Kolay darbe alabilen, iyileşemeyen bir noktama basmıştı.

Derin bir nefes alarak kendimi kontrol altına almaya çalıştım. Ama ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı. Arabamı park ettikten sonra seri bir biçimde çantamı elime aldım. Camlarını kapattığıma emin olduktan sonra şirkete doğru yürüdüm.

Nabzım git gide hızlanıyordu. Adımlarımı yavaşlatırken, yüzüme umursamaz bir gülümseme kondurdum. Ardından şirketten içeri adımlarımı attım. Henüz etraftan bir ses seda çıkmıyordu. İstediğim de buydu.

Asansöre doğru ilerlerken arkamdan seslenen birinin sesini duydum.

"Lilium Rose Arcy siz olmalısınız. Ben Nicholas Kjan. Kısaca Nicho diyebilirsin. Tanıştığıma memnun oldum. Gözümüz yollarda kalmıştı."

Adamı baştan aşağı süzdüğümde giyim zevkinin hoşuma gittiğini fark ettim ve uzattığı elini sıktım. Yüzü tanıdıktı.

"Ben de memnun oldum. Odama geçebiliriz. "

Adam hoşnut olmuşçasına başını salladı ve peşimden asansöre doğru yürüdü.

"Öncelik sizin, lütfen."

Kızıl Senfoni #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin