Seni ilk gördüğümde içimden dedim ki kendime;
"Bu çok ukala, kendini beğenmiş , onu sakın sevme..."
Ama benim gibi gülüyordu,
İçin kırık gibiydi,
Yani anlatmak istiyorsunda,
Konuşamıyor mussun gibi.
Çok sıkılmıssın ama mecburmussun gibi.
Ben mesale yağmurda dolaşmayı severim.
Sen de seviyordun muhtemelen.
Çünkü gözlerin her an bir fırtına çıkacakmış gibi bakıyordu,
Yorgun ve öfkeliydin,
birşeyler anlatmak ister gibiydin.
Konuşamıyordun...
Sonra ansızın tutuldum işte sana...
Söyledim ya benim gibi gülüyordun.
Beni anımsatıyordun.
Bir süre sessizce sevdim seni,
Ama sona geldim galiba sende.
Benden gideceğini hissediyorum.
Herkesin gittiği gibi...
Şimdi bütün acılarım dindi.
Miladı geçmiş bir hikaye gibi gideceksin yüreğimden.
Bunun gerçekten olacağına inanıyorum.
Ben çok ağladım ey sevgili!!!
Yastığım, gözlerim ,
Kirpiklerim , dudaklarım o kadar çok ıslandı ki bilemezsin.
Çok yıprandım, çok halsiz düştüm...
Yokluğun sonu olmayan bir yol gibi geliyor bana.
Ödül müsün yoksa ceza mı?
Neden sessizliği düşünemiyorum?
Karanlık sokakların yok dimi senin?
Ya da kör kuyuların?
Kaybolmak istemiyorum sonunda...
Tutuldum işte sana,
Ben yağmurlu havaları severim.
Beni yalnız köşelerde terketme!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SONSUZ KAYBOLUŞTAN
PoetryAcıya zincirlendi ruhum, Yanık tenli yıldızlar iliştirdim yüreğime... Kan revan göğsümün kıyısında, Yemin içmiş kelimeler sensizliğe... Şafak ilmeklerini söktüğünde, Serçeler özgürce uçuştu gökyüzümde... ... Göğün dağarcığına hapsedilmiş mavi, Dikiş...