ESİNTİ

540 29 1
                                    

Geçen hafta kısalttığım saçlarıma baktım. O kadar kestirmeme rağmen hala şekilsiz duruyordu. Saçlarımı seviyorum. Belki de kendimde beğendiğim tek şeydi saçlarım. Uzun zamandan sonra kestirme kararı almıştım. Onları bile gözden çıkarmıştım. Omuzlarıma geliyordu. Pişman olacağımı düşünmüştüm ama şuan bu kararımdan gayet memnunum -sanırım-.

Tarağımı çekmeceden hızlı bir şekilde alıp üstün körü taradım. Çok fazla tarayınca elektrikleniyordu, sinir oluyordum. Ayna da tekrar kendime baktım. Zayıflamıştım. Oldukça zayıflamıştım. Dün sabahtan beri bir şey yemediğimi hatırladım. Bisküvi ve krakerlerle besleniyordum. Açlığımı yatıştırmaya yeterli oluyorlardı. Altıma dar siyah taytımı geçirdim. Üstüme açık mavi atlet giydim. Bir iki saat yürüyüşe çıkacaktım. Her sabah olduğu gibi. Bu aralar kendimi epey yormuştum. Çok sık spor yapıyor, yürüyüşe çıkıyordum. Bana iyi geliyordu. Özellikle bu saatlerde -7.00- etrafta kimse olmuyordu. Bu gerçekten bana huzur veriyordu. Beynimi boşaltmamı sağlıyordu.

Odamın kapısını yavaşça kapatıp merdivenlere yöneldim. Küçük adımlar atmaya çalışıyordum. Bu saatte evdekiler uyanık olmuyorlardı. Onları uyandırmak en son isteyeceğim şeydi. Kapıdan çıktım ve kulaklığımı takıp kendimi sabah esintisine bıraktım. Bugün hava çok güzeldi. Dün yağmur yağdığını düşünürsek bu kadar ılık olması hayret vericiydi.

Deniz kenarına geldiğimde durdum. Yaklaşık 20 dakikadır yürüyordum. Boş bir banka oturdum. Aslında çoğu bank boştu. İki bank ötede bir adam yatıyordu. Yanında bira şişesi vardı. Belli ki akşamdan kalmaydı. Büyük ihtimalle her akşam içiyordu. İçim acımıştı. Aynı adamı geçen haftada aynı yerde gördüğümü anımsadım. Yanına gittim. Cüzdanımdan 100 TL çıkarıp adamın yanına bırakıp ayrıldım. O parayla yine içki alacaktı ama paranın Sadi amcada durmasındansa bu adamın birasına gitmesini daha uygun gördüm.

Yürümeye devam ettim. Dingin denizi seyrederken önüme döndüğümde yüzümü buruşturdum. Karşıdan neşeli neşeli gelmesi sinirimi bozmuştu. Bu aralar her şey sinirimi bozuyordu.

"Yine mi Pınar?" dedim öfleyerek. Bu kız her sabah benimle spora gelmek zorunda değildi. Peşimden ayrılmıyordu. Aynı bölümdeydik. Üniversiteye başladığım ilk haftalarda tanışmıştık. Birbirimize oldukça benziyorduk aslında. Neşeli ve esprili tavırlarıyla beni gerçekten eğlendiriyordu. İlk haftalarımın kurtarıcısı olmuştu. Hakkını yiyemezdim. Ama artık değil. Onun aksine ben oldukça değişmiştim. "Bugün yalnız yürüyeceğimi söylemiştim." diye ekledim. Biraz yüzü düştü. Benim bu depresif halimden fazlasıyla payını alıyor gibiydi.

"Seni yalnız bırakmak istemedim." dedi gülümseyerek. Ne kadar da düşünceli bir arkadaşım vardı böyle. Başımı iki yana sallayıp durumu kabullendim. Başka yapabileceğim bir şey yoktu.

"Ama asıl gelme amacım bu değil. Sana telefonda anlatmak istedim ama açmayacağını bildiğim için sabah geldim." Yine ne olmuştu. Bu kızın aksiyon dolu hikayeleri bitmiyordu. Sürekli anlatacak bir şeyi vardı. Bana her sabah erkek arkadaşını anlatıyordu. Hikayelerini o kadar ayrıntıyla dinliyordum ki kendimi ilişkim varmış gibi hissediyordum. Bu durumlarda yine kendime küfrediyordum. Çünkü ona Anılı ben ayarlamıştım. Tanıştırmıştım sadece. Bu kadar ileri gideceklerini hiç tahmin etmemiştim. Anılın ona en fazla 1 ay falan dayanmasını bekliyordum. Ama durumları baya ciddileştirmişlerdi. Bu dünyada bekar kalacak tek insan ben olacaktım sanırım.

"Savaşın grubu dün Berkin mekanında kavga çıkarmış." dedi gülerek. Bunda gülecek pek bir şey yoktu ama Pınar hep böyle konuşurdu.

"Umurumda olmadığını biliyorsun." dedim kısık bir sesle. Gerçekten de öyleydi. Savaş için yanıp tutuşan ben artık yoktu. Her dakika onu düşünürdüm. Yanında olmak için ölüp biterdim. Onun o viski kokusu burnumun ucundan gitmezdi. O benim ilk aşkımdı. Bunu itiraf etmeliydim. Ona aşık olmak gerçekten çok zordu. Zor biriydi. Etrafında o kadar kız varken beni seçmiş olması hep garibime giderdi. Sonsuza kadar birlikte olabileceğimizi düşünmüştüm. Ama her şeyde olduğu gibi Savaşla olan ilişkimde düzgün ilerlememişti.

"Biliyorum. Ama asıl olay bu değil. Kavga ettikleri kişiler öyle sıradan birileri değil. Vural holding sahibinin oğlu ve tayfası. Aralarında büyük bir rekabet var. İşler oldukça kızışacak gibi. Yani eğlenceli okul günleri bizi bekliyor." dedi hızlı hızlı nefes alıp vererek. Söylediklerini bir an takip edememiştim. İki defa üstünden geçmem gerekti. Bu olay ilgimi çekmişti. Savaş uzun zamandır kavga etmemişti. Eğer o kavga etmişse gerçekten ortada büyük bir problem olmalıydı. Bunu içten içe merak etmiştim ama Pınara belli etmedim.

"Sanırım ben yoruldum. Eve gitsem iyi olacak.Bu arada akşam partiye geleceksin değil mi? Herkes seni bekliyor. Ortalığı çok boş bıraktın Erin haberin olsun." dedi.

"Tamam haber veririm ben sana." diyip gitmesini dört gözle bekledim. Ufak sırıtıştan sonra arkasına dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı. Saatime baktığımda sadece 10 dakikadır durduğunu fark ettim. Pınar bu sağı solu hiç belli olmuyordu. Her an beni hayretler içerisinde bırakabiliyordu.

Sadi amca ve Savaşla çıkmam beni okulda ve oturduğum muhitte epey bir popüler yapmıştı. Çoğu kişi beni tanıyordu. Sadi Soysal ın üvey kızı olmak baya bir ayrıcalıklıydı. Adam epey tanınan biriydi. Bu da benim oldukça işime gelmişti.

Ama sanırım son zamanlarda popüler olmamın sebebi farklıydı. Okulun son haftası Savaşla orta yerde kavga etmemiz ve ardından hiç bir yerde görünmeden teyzemin yanına Aydına gitmem biraz olaylıydı. Arkadaşlarımdan hiç birine haber vermemiştim. Yaz boyunca hiç biriyle konuşmamıştım. Savaş bir ya da iki kere aramıştı ama geri dönmedim. Hepsinden uzak kalmam gerekiyordu. Kimseyi görmek istememiştim. Olabildiğince uzak kalmak istedim. Ne var ki teyzemin yanına gitmek bana çok iyi gelmişti. Biraz da olsa kafamı toparla bilmiştim.

Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Durduğum yerde birden içimi hırs bürüdü. Gözümden bir damla yaş geldiğini fark ettiğimde bildiğim bütün küfürleri ardı ardına sıraladım. Ağlamayacaktım. Güçlü olmam gerekiyordu. Güçlü olduğumu herkes görmeliydi. Böyle saklanarak hiç bir yere varamazdım. Geri dönmeliydim. Sıfırdan başlayacağıma söz vermiştim. Bu sözü tutmalıydım. Yoluma çıkan bütün engelleri aşmalıydım. Yaşadıklarımın hesabını hepsinden soracaktım. Çünkü bu bendim. Böyle olmalıydım. Bunun başlangıcının da bu partiye gitmek olduğunu biliyordum. Telefonumu hızlıca elime alıp mesaj bölümüne girdim.

' Akşam 7 de bizim kapının önünde hazır ol' yazıp Pınarı rehberde buldum. Mesajı gönderdim. Yeniden başlama zamanı gelmişti. Bunun bedelini herkese ödetecektim.

BEYAZ KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin