Geçmişin Tozları | 32 |

396 25 36
                                    

/1.30/

Saniyeler bile sürmemişti, ağabeyimin ölümünü öğrenmem, hayatımdan bir kişi daha kopup gitmişti. Her geçen zaman beni daha da korku sarıyordu ya onları da kaybedersem? Şuan hastanedeydik, morga girip ağabeyime bakacaktım, tam bir kabustu. Doktorların izniyle gözü dolu bir şekilde adımımı attım morga. İçerinin soğukluğu içimi ürpertmişti, ağlayacaktım son raddeye gelmiştim, içimde şarıl şarıl akan şelaleyi dışa vurmamak çok zordu. Hele ki sevdiğini kaybettiğini bildiğin halde. Doktor ağabeyimin yüzünü açtığında bir an kafamı çevirdim ve gözyaşlarımı içime akıttım, elim alnımda zorluyordum. Yanına yaklaştım, doktor çıkmıştı, o ve ben vardık, ne korkutucu değil mi bir ölünün yanında yalnız kalmak? Elimi yavaşça vurulduğu yere götürdüm, beyni yoktu, dağılmıştı, kusmak geldi tuttum kendimi. Vurulduğu yere doğru daha iyi bakmak için eğildim, bir şeyler farklıydı burada, anlam veremiyordum ama çözecektim, şimdi değil. Tekrar gözlerimi onun yüzüne diktim, o kadar masum duruyordu ki, yaptıklarını şimdiden unutmuştum.

Yağız : Yekta... ağabey! Yarım kaldı seninle yaşayacaklarımız.. Yine bırakıp gittin, biliyorum özür diliyorsun ama yine bile bile yanlışı seçtin. Arkanda bıraktıkların acı içerisinde, sen mutlu musun?! Ben bir baba sevgisi görmesem de ağabey sevgisi hissetmiştim, sen bana bunu yaşattın ama şimdi terk edip gittin, öbür tarafa. Üşüyor musun? Çünkü ben şuan donuyorum..

Ellerimi vücudunun bir köşesine yerleştirip çekiştirmeye başladım. O sırada doktorlar içeri girdi.

Doktor 1 : Ne yapıyorsunuz siz?

Yağız : Burası soğuk benim ağabeyim alışkın değil, bırakın sıcak bir yere götüreyim..!

Doktor 1 : Bırakın Yağız bey!

Yağız : Lan bırakın götüreceğim onu, üşür o burada (ağlamaklı bir tonda.)

Doktorlar beni çekiştiriyordu ben ise ağabeyimi sonra bir ses duydum, Hazana ait bir ses.

Hazan : YAĞIZ BIRAK ARTIK, O ÖLDÜ!

İşte o an bırakmıştım ağabeyimi, almışlardı benden, kollarım yere ellerim yere bakıyordu, ben ise sulu gözlerle ağabeyime bakıyordum, kapattılar yüzünü. Hazan beni kolumdan çekip dışarı çıkardı, çekti kendine ve sarıldı, ben ise karşılık dahi veremedim, gücüm yoktu, halsizdim. Polisler geldi yanıma.

Polis : Bu kadar yeterli, eve dönmelisiniz artık.

Hazan : Dönüyoruz polis bey, tamam!

Sesler vardı boğuk, kulaklarıma işlenen tek ses Hazan idi sadece, tek onun dediklerini duyabiliyordum. Gidelim, diyordu, gittik. Eve geldiğimizde etrafıma merakla çullananları takmadan odama çıktım, yatağa bıraktım kendimi, belki de yanlış yapıyordum şuan, çözeceğim bir gizem vardı belki de. Ben ne ara duygusal olmuştum bu kadar, neredeydi o eski Yüce Yağız Egemen, Hazan beni çok değiştirmişti. Ben böyle bir adam değildim. Ellerimi saçlarıma daldırıp iki yana salladım, kafamı boşaltmaya ihtiyacım vardı derken Hazan içeri adımını attı, kapıyı tıklatarak. Gözlerimi kapadım hemen, şuan hiçbir şey duymak görmek istemiyordum, sadece ben ve yalnızlık kalmalıydık.

Hazan : Yağız?..

Ses vermedim, yaklaştı yanıma uzandı, saçlarımla oynamaya başladı.

Hazan : Biliyorum uyanıksın, tamam anlıyorum yalnız kalmak istiyorsun lakin bir şeyi unutuyorsun, böyle günlerde birlikte olmaktan başka bir şey yapamayız ki, sen nasıl atlatacaksın bu yükü tek başına? Senin üzüntünü hisseden tek kişi sende değilsin, karnım kıpır kıpır.. İştahı yok gibi onunda, üzgün, depresyona falan mı girdi ne?! (güler hafif)

Geçmişin Tozları | YağHazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin