42. Bölüm

42.6K 2.3K 5.2K
                                    


ÖNCESİ

"Kaç saattir dersteyiz biz?" diye mırıldandı Jungkook oturduğu sırada geriye doğru uykulu bir şekilde gerinirken. Başını çok geriye attığı için üst sırada oturan ve ona hayran hayran bakan kızla göz göze gelmişti. Kıza kısaca gülümsedikten sonra yanında oturan arkadaşına döndü.

"On dakika falan oldu Jungkook,"diye fısıldadı Namjoon. "Ve bu soruyu onuncu soruşun. Susacak mısın artık?"

Jungkook kaşlarını çatarak devasa tahtanın önünde büyük bir aşk ile William Shakespeare'den bahseden hocasını on saniye kadar dinledi.

"Konuyu yine Romeo ve Juliet'e getirecek ama. Sevmiyorum biliyorsun."

Namjoon gözlerini devirdi. "Ders çıkışı Heeyoung ile buluşacaksın ve sen bu dersin bitmesini mi istiyorsun?"

Jungkook acı ile inleyip başını sıraya koydu, önündeki birkaç kişi arkasını dönüp Jungkook'a bakmıştı.

"Yok olmak istiyorum."

"Evet!" diye şakıdı profesör bir anda coşku ile. "Biraz da Romeo ve Juliet'den bahsedelim!"

Jungkook başını kaldırıp boş boş hocaya baktı, "Yeter ama," diye fısıldadı Namjoon'a doğru.

Jungkook'un aksine sınıfta geriye kalan yaklaşık olarak yüz kişi gayet memnun gözüküyordu.

Profesör "Orijinal adı?" diye sorunca bir kaç kişi cevaplamak için elini kaldırdı.

"The Most Excellent and Lamentable Tragedy of Romeo and Juliet," diye mırıldandı Jungkook kendi kendine.

"Hani sevmiyordun?" dedi Namjoon meydan okurcasına. Bir yandan da tahtadaki notları karışık el yazısı ile defterine geçiriyordu. Bu çaba boşunaydı çünkü akşam eve gittiğinde kendi yazısını okuyamayacaktı bile.

"Bir şeyi sevmemek için ilk önce o şeyin ne olduğunu öğrenmek gerekir."

Namjoon ikna olmamıştı, "Bu kadar ayrıntıya ihtiyacın yok."

Jungkook omuz silkti ve profesör, oyunun ilk gösterimi, ilk yayıncısı gibi ilkleri sormaya devam etti.

Jungkook hepsinin cevabını biliyor olsa da Namjoon'dan laf yememek için sessizliğini ve ilgisizliğini korudu.

"Ne büyük bir aşk hikayesi değil mi çocuklar?" dedi profesör. Dersin bitmesine az kalmıştı ve muhtemelen bunlar da Shakespeare hayranı hocanın kapanış sözleriydi ama Jungkook'un arka taraflarda olmasına rağmen duyulan homurtusu yüzünden profesörün dikkati ona kaydı.

"Katılmayan biri mi var?" dedi merakla. Herkes nefeslerini tuttu çünkü Shakespeare'in günlük hayattan çok farklı olan ağır ve zor anlaşılan dilini anlayabilmeye yıllarını vermiş biriyle hiç kimse tartışmak istemezdi.

Jungkook böyle düşünmüyordu anlaşılan.

"Ben katılmıyorum," dedi Jungkook oturduğu yerden sesini biraz yükselterek. Namjoon şapkasını biraz aşağı indirerek Jungkook'dan uzaklaştı. Bu dersten kalmak istemiyordu.

Amfinin başka taraflarından birkaç kız Jungkook'un asiliğine ağızlarının sularını akıtarak bakmaya başlamıştı bile. Oysa Jungkook asi olduğu için karşı çıkmamıştı.

"Romeo, Capulet ailesinin verdiği maskeli baloya Juliet için değil, Rosaline için gizlice katılıyor. Ondan hoşlandığı için ama Juliet'i görünce bir anda fikri değişiyor. Sizce bu ilk görüşte aşk mı yoksa dış görünüş ile ilgili bir şey mi? Romeo hoşlandığı kızı sırf daha güzelini gördü diye oracıkta unutuveriyor." Sinirden kıpkırmızı olan profesöre bakmak yerine bakışlarını masasının üzerinde duran çizim defterine indirdi Jungkook. Kapağını açınca tanımadığı ama ilk gördüğünden beri unutamadığı yabancının öylesine, farkında bile olmadan çizdiği resmini gördü.

Like a Theater| JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin