Yn:
Garip bir itiraf: Az önce bir önceki bölümün yorumlarını beş yüz ellinci kez okudum ve bir anda yorum yapanların -yani sizlerin gerçek insan olduğunuzu farkettim. O-haBaya baya zaman ayırıp okuyorsunuz, birde yorum yapıyorsunuz yani? Vay be
Yüz altmış beşinci bölümde bunu fark etmiş olmam iyi oldu
Neyse, İyi okumalar canım gerçekten insan olan okuyucularım!
&&&&
Herkes gergince Heeyoung'a bakarken Jimin Yunhee'yi arabasından çıkarıp kucağına aldı ve bir kolu ile bebeği sıkıca tutarken diğeriyle başını kapadı.
"Ne işi var bunun burada," diye homurdandı Yoongi boş bira şişesini sıkıca tutarken. Öyle sıkı tutuyordu ki kriz anında onu silah olarak kullanmayı planlıyormuş gibiydi.
Hoseok ve Taehyung da bir kavgaya hazırlanırcasına oturdukları yerde diklendiler.
Jungkook rahatça arkasına yaslandı, "Bu saatte burada ne işin var?" dedi yumuşak bir tonda.
Bu tavır Jimin'in kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
Heeyoung masadaki gerilime güldü, "Yarın şirkete gelecektim ama tesadüfen sizi görünce bir merhaba demek istedim," diye şakıdı.
Jimin Yunhee'yi Heeyoung'dan en uzakta oturan Hoseok'a verdiği sırada Heeyoung Jimin'e döndü, "Jimin nasılsın görüşmeyeli?"
Jimin çenesini kasarak bir süre Heeyoung'u izledi. Konuşmamak için kendini zorluyordu, çünkü konuşmaya kalktığı anda ağzından küfür ve hakaret dışında bir şey çıkmayacaktı.
"En son görüştüğümüzde eve gelmiştin," diye devam etti Heeyoung. "Jungkook'u arıyordun. Bulabildin mi bari?"
"Yok," dedi Jimin sinirden gülerken. "Bulamadım. Nerede Jungkook?"
Jungkook Jimin'e endişeyle baktı, "Jimin-"
"Görünüşe göre," dedi Heeyoung gözlerini kısarak gülerken. "Jimin ile o konuyu konuşmamışsın Jungkook."
Jungkook başını yana yatırarak Heeyoung'a baktı, "İyi niyetimi suistimal etme. Sabrımı zorlamaya devam edersen eski günlere döneriz Heeyoung."
Heeyoung cıkcıklayarak başını salladı, "Beni özlediğini biliyorum." Uzun bordo ojeli tırnaklarını hafifçe Jimin'in boynuna sürtünce Jimin oturduğu yerde kasıldı, "Eğer sıkılırsan gel diyecektim ama," Samimiyetsizce gülümseyerek eğildi ve Jimin'in yüzüne yakından baktı, "Ben olsam bu güzellikten sıkılmazdım," dedi Jungkook'a.
Jimin sandalyesini ittirerek ayağa kalkıp sertçe kızın kolundan tuttu, "Seni gerçekten öldürürüm Heeyoung. Çığlıklarını okyanusun ötesinden duyarlar."
Heeyoung pek korkmuşa benzemiyordu, "Bana çığlık attırmak istiyorsan başka yollar deneyebilir-"
"Heeyoung!" Jungkook da ayağa kalkmıştı. Yunhee ortamdaki gerilimi hissetmişcesine ağlamaya başlayınca ses perdesini düşürdü Jungkook. Ama ne kadar kısık sesle konuşsa da içindeki tehditkar ton tüm benliğiyle oradaydı, "Hemen şimdi buradan gitmezsen Jimin'i yormak yerine seni bizzat ben öldüreceğim. Elindeki son şansı da sonsuza kadar kaybedeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Like a Theater| Jikook
FanficTAMAMLANDI| "Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi." -William Shakespeare/Romeo and Juliet