"Bulutların arasında dolaşan minik bir kuş olmak isterdim ama onlar gibi olamazdım, benim kanatlarım yoktu."
***
Fosilleşen bedenime rüzgârın ağır darbeleri çarparken karşımda beni bekleyen büyük yapıtın tüylerimi ürpertmesine izin verdim. Sorun binanın büyüklüğü, nerede olduğu, nasıl olduğu değidli; asıl sorun buraya neden geldiğimdi. Sahi, ben buraya neden gelmiştim? Ne diye gelmiştim? İsteklerime bir yenisini eklemek sadece onları çoğaltırdı, bunun yeterince farkındaydım. İstanbul benim asıl mezarlığım değildi sonuçta; buraya alışabilirdim, tıpkı Berlin'e alıştığım gibi. Burasıyla orasının arasında bir fark yoktu, ikisi de aynıydı; büyüklerdi, karmaşıklardı ve bana kalırsa sinir bozucu yanları vardı.
Zorlanarak adımlarımı okulun girişine yönlendirdiğimde güvenlik görevlilerinden birisi beni gördüğü anda kaşlarını çattı, yüzüm tanıdık gelmiş olmalıydı. Gazeteler Uluyıldız ailesinin geri dönüş kararıyla çalkalanıyordu resmen, bu bakışları doğal buluyordum; senelerdir uğramadığımız ülke yeniden evimiz oluyordu, insanlar elbette konuşacaktı. İnsanlar hep konuşurdu, ben de buna alışmaya çalışmalıydım; fakat alışması kolay olan bir şey değildi, sürekli hakkımda yapılan dedikoduları dinlediğim Berlin kadar da kötü değildi.
İç geçirerek öğrenci kartımı avucumun içinden parmaklarımın arasına kaydırdım ve kartı girişte ekrana göstererek içeriye geçtim. Öğrenciler kampüste dolanıyor, kendince eğleniyor, umursamaz tavırlar sergiliyordu ama ben buraya yeni gelmenin hüsranıyla kavruluyordum; Berlin'in yağmurları bile böyle çarpmıyordu ruhuma. Öğrencilerin gözleri girişe kayıyordu arada bir, nedenini tam olarak anlayamasam da kendi kendime gülesim geldi. Birini bekliyorlardı galiba.
Savsak adımlarla okul binasına ilerlemeye başladım, giydiğim kahve tonlarında kısa botların sesi kulaklarımda yankılanırken gürültünün arasında yutkundum sessizce. Kalp atışlarım nedensizce hızlanmıştı ve buraya ait olmadığımı haykırıyordu: Ben buraya ait değildim. Hukuk okumak isteyen bütün hücrelerim kontenjanın dolu olmasına açık bir şekilde lanet okuyordu, babam özellikle bu okulda okumam için ısrar etmemiş olsaydı gelmezdim de. Okulun müdürü bana çok net bir açıklama yapmıştı, şimdilik istediğim bir bölüme girebilirdim ve bir sonraki sene bölümü değiştirebilirdim; fakat bu, benim gözümde bir yıl kaybetmekle eşitti.
İsyan edercesine üfledim nefesimi çünkü kontenjanı boş az bölüm vardı ve çoğu da yetenek isteyen bölümlerdi. Ablamla yaptığımız kısa bir müzakerenin ardından beni konservatuar bölümüne gitmeye ikna etmişti; küçüklüğümden beri bale yapardım, piyano gibi pek çok enstrümanı da çalabileceğimden kendimi eğlendirebileceğim bir bölüm gibi geliyordu. Ayrıca ablama kalırsa onun seçtiği Tıp bölümüne de gelebilirdim ama kontenjanı elbette boş değildi.
Titreyen bedenimle düşüncelerimden kaçarak sıcak havanın barındığı okul binasına giriş yaptım; öğrencilerle dolu okul koridorları, dışarıda gezinen öğrencilerin iki katını içerisinde barındırıyordu. Koridorların belirli derecede boş olmasını beklerken doluluğuyla karşılaşmak zordu benim için, gidip dans salonunu aramalı ve Alara denen öğretmeni bulmalıydım ama burası fazla kalabalıktı. İnsanların çok olduğu, gürültülü yerler hoşuma gitmediği için etrafa bakınmakla yetinmek zorunda kalıyordum; panolara asılan tonlarca şeye gelişigüzel bakarken kendimi cesaretlendirmeye çalışıyordum, bir yerden başlamak gerekiyordu sonuçta.
Adımlarım merdivenlere yönelirken bakışlarımı çevremde gezdirmeye devam ettim; kenarda köşede saklanmış, yardımsever birini arıyordu mavi gözlerim ama gördüğüm tek şey kendi halinde takılan öğrencilerdi. Kimisi panolara bakıyor, kimisi boş kalmış olmalı ki geziyor, kimisi de arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Kendimi yabancı bir ortamda, gereksiz hissediyordum. Ya da bir köşeye kıvrılmak isteyen kedi yavrusu gibi hissetmeliydim daha çok ama burada bir kedinin kıvrılabileceği fazla uygun yer yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilmişler
FantasíaBilgeler'in aldığı karar binlerce, belki de yüz binlerce yıl sürecek bir savaş daha başlattı ve onları yarattı: Seçilmişler'i. Güçleri diğerlerini geçen bu melezler kendilerini hiç ummadıkları bir savaşın ortasında bulduklarında her şey için çok geç...