Karanlığa Bürünen Kuş

104 7 10
                                    

Bölüm şarkısı: Nightcore - Léquilibre.

“Parıltılar gökyüzüne yayılırken yıldızlar şarkılarını söylerdi; karanlık etrafa yayıldı, şarkılar sessizlikte kayboldu.”

***

Oturduğu yerden insanların konuşmalarını dinleyen kadın elinde tuttuğu kılıcın kınını kenara çekti; gerginlik ortamı bozuyordu, dakikalardır gelmeyen haber de öyle. Derin bir nefes alarak duvara yaslanan adama gözleri kaydı, bekledikleri iki duvar arası geçidin üst kısımlarına aralıklarla bırakılan ışıklardan dolayı rahatsız olduğu için önüne döndüğü sırada nefes nefese kalmış bir adam koşarak geçide girdi. Geçitte bekleyen herkesin gerginliği artarken kadın oturduğu yerde dikleşti, geçidin biraz ilerisinde yere oturan iki kadın aniden kalktı. Nefes nefese kalmış adam ellerinden birisini sol duvara yaslayarak yerde kalan gözlerini hâlâ oturan kadına çevirdi.

“Yeelas,” dedi yutkunarak. “Haberler iyi değil.”

Duvara yaslanan adam boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti. “Sakin ol bir... Ne iyi değil?”

Yeelas kını önüne çekerek ayağa kalktı, sert duruşu nefes nefese gelen adam geçide girdiğinden beri oturan son kişinin de kalkmasını sağladı. “Fenis,” dedi sakin bir tonlamada. “Ne iyi değil anlatacaksın tabii ama önce sakinleşmelisin.” Fenis ona bakarak derin nefesler almaya devam etti, gözleri öne düştüğünde Yeelas işlerin iyi gitmediğini anladı. “Ne oldu?” İnsanlardan yükselen sesler artarken Fenis başını kaldırıp herkese baktı, araya beyazlar serpilmiş siyah saçları koştuğunu belli edercesine dağılmıştı; irislerinin çizgileri beyazlaşmış, siyah gözleri beyaz çizgilerle şekillenmişti. Yeelas ona gücünü kullandırtacak ne olabileceğini merak ederken Fenis duvardan elini ayırıp yanından geçti, az önce onun oturduğu tahta sandığa kendisini bıraktı.

“İnsanlar...” dedi gözleri irileşirken. “...güçlerini kaybetmişler. Daha da kötüsü Seçilmişler’in yarıya yakını ölmüş, bu konuyla bir ilgileri olduğu kesin. Bebiller açıklama yapmıyor, herkes birisini suçlama peşinde. Acilen onlara engel olmalıyız, yoksa...” Sözlerine devam edemedi, herkes sonrasında yaşanabilecekleri biraz da olsa tahmin edebiliyordu.

Buz mavisini andıran kısa dalgalı saçları, açık mavi gözleri insanları büyüleyen kadın öne çıkarak Fenis’e doğru eğildi. “Başka bir bilgi yok mu?” Kadının nazik sesi geçitte yankılanırken Fenis’in üzgün gözleri her şeyi açıklıyordu.

“Üzgünüm, Zela...” dedi kadına bakarak. “...ama hepsi bu kadar.” Öne doğru eğilip saçlarını elleri arasına aldı, herkese bakarken gözleri Yeelas’a değdi. “Peki, Jezil nerede?” Ortama yayılan sessizlikle herkes Yeelas’a baktı, sadece Zela ona bakmak yerine Fenis’le ilgileniyordu.

Yeelas derin bir nefes aldı. “Büyük bir güç sezdik, o da kontrol etmeye gitti. Bahsettiğiniz konularla alakası var mı bilmiyorum ama epey büyük bir güçtü.” Kılıcın kınından uzanan ip parçasıyla oynayan elleri endişesini ele verse de yüzü bütün ifadesizliğiyle oradaydı, Fenis onun söylediklerini birkaç saniye algılamaya çalıştı.

“Nasıl yani?” Sakin kalmaya çalışmaktan çok, dehşete düşmemeye odaklanmış bir ifadesi vardı. Zela’ya değen gözleri şaşkınlığın izlerini taşıyordu. “Siz bu büyü gücünü hissettiniz ama ben hissetmedim mi?”

Kılıcın kınından salınan iple oynamayı kesen Yeelas Fenis’in gözlerinin içine baktı, insanların sesleri giderek yükseliyordu. Kını tutmayan elini öne uzatıp avucunu gösterdi, iki karanlık küre birbirinin etrafında dönüyordu. Fenis’in gözleri irileşirken Yeelas fısıldayarak, “Anladın mı şimdi?” diye sordu. “Dünya’ya gizlice giren kişiler harekete geçti, bu onların büyü gücüydü. Küreler çağrı yaptığında burada değildin, Jezil de gitmeye gönüllü oldu. Üstelik başkalarının da büyü güçleri işin içinde, Fenis. Gerçekten, şimdi yapmamız gereken kavga etmek yerine insanları sakinleştirmek.” Parmaklarını avucunun içine çektiğinde küreler kayboldu, ortamın sessizliğini duvara yaslanıp dakikalardır onları dinleyen kadın bozdu.

SeçilmişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin