Bölüm şarkısı: Billie Eilish - Fingers Crossed.
“Dünyanın kalbinde nefes alan bir şeyler var, damarlarında akan kırmızı bir ateş parçası; gözlerinden damlayan yaşlar, içinde yaşayan milyarlarca canlı var.”
***
Güneş bütün ihtişamıyla gökyüzünü aydınlatırken turuncunun tonlarından kırmızının koyuluğuna ilerleyen yolu takiben ilerleyen kuşlar kanat çırparak uzaklaşmaya başladı, ağaçların arasından yükselen bir martı onlara katılırken bulutlar dağıldı; güneş hepsine tuhaf bir kızıllık katıyordu, o kızıllığın arasında batanın kurtuluş çanları olduğunu herkes biliyordu. Kuşların seslerinin yankılandığı gökyüzü giderek kızıllığın arasında kaybolurken denizin dalgaları turuncuya parladı, dalgaların çarptığı kayalıklar güneş aydınlatmadığından yosun tutuyordu. Karanlık bir umutsuzluk kayalıkları sararken uçan kuşlar birbirlerine eşlik ederek gökyüzünde süzüldü; bu güzel manzaraya yansıyan turuncu gökyüzü onların elinden tutup uzaklara götürdü.
Sakin bir akşam saatinin birazdan gürültüyle kaplanacağını bilerek elime yasladığım başımı hafifçe kaydırdım; kuşun gagasının bulunduğu kısımdan dışarıyı, gökyüzünü izlemek gerçekten güzel hissettiriyordu. Saçlarımı savuran yeni bir rüzgâr dalgasıyla yüzüme yayılan gülümseme genişledi. Mavi gözlerim gökyüzünü saran turunculuğu arkasına alarak süzülen kuşları takip ederken yapraktan merdivenlere yayılan bedenim kıpırdandı. Geri dönüş yolunda sıcaklık konusunda bana destek çıkıp büyünün yarısını devralan Berk sayesinde dinlenmek için vakit bulabilmiştim ama Berrin iki saattir uçurduğu kuş yüzünden yorgun düşmüştü. Abebil’in bize verdiği adrese git gide yaklaşmamız onu geriyordu ve kardeşini düşündüğümde ben de geriliyordum.
O çocuğun onların yanında neler çektiğini, nasıl bir muamele gördüğünü düşünmek bile tüylerimi ürpertiyordu. Omuzlarımı geriye yatırıp titrediğimde ellerimi merdivenin son basamağına yaslayarak bedenimi dikleştirdim, kuş süzülerek bizi bekleyen noktaya yaklaştığında gerinip merdiven basamaklarından aşağı indim. Kum saatini Berk büyüye yardım ettiğinden çıkarmadığımız için masada kapalı bir halde bırakılan parşömenle Berrin’in telefonu duruyordu. Yeşil gözleri telefondan ayrılmayan Berrin yol tarifine dikkat ederek kuşun yana dönmesini sağladı; yeşil parıltıların saçıldığı parmakları hareket ederken başımı çevirip ayakta kaldığımda kuşun gagasından dışarıyı görebildiğim için gökyüzüne baktım, fazla turuncu görünmesi sinirlerimi bozduğunda da önüme dönüp çantamı koyduğum kısma yaklaşarak montumun fermuarını çektim.
Kuş hafifçe alçalmaya başladığında Berk parşömeni eline alıp kalktı, ben de çantamın kayışını yakalayarak Berrin’e döndüm. Dikkatini hiç ayırmadan yaptığı büyüye devam ederken kuş yavaşlayarak konmaya hazırlandı, kanatlarını yavaşça çırparken yere değdiğimizi hissettim. Yapraklar gökyüzüne saçılarak dağılmaya başladığında gördüğüm her seferde beni etkileyen somut büyünün soyut büyüye dönmesini, yeşil renginin Berrin’in oturduğu toprağa yerleşip altında belirmesini izledim; yaprak şeklinin oluşmasıyla Berrin’in elleri kucağına düştü, derin bir nefes alarak yanında onu bekleyen çantasına uzanıp parmaklarıyla sıkıca tuttu. Berk’le birbirimize baktığımızda derin bir nefes alarak elimi ona uzattım, hiçbir şey söylemeden elimi tutarak ayağa kalktı.
Birlikte uçuruma doğru döndüğümüzde karşılaştığım görüntüyle nefesim kesildi, hepsi gelişigüzel bir şekilde sıralanmıştı. Debebil en başta duruyordu, yanında Berrin’in küçük kardeşi vardı. Debebil’in yanında dikilen Cebebil tırnaklarını törpülüyordu. Bebiller için bakılırsa ortada dikilerek bekleyen Abebil sakindi, onun yanında bizi izleyen Bebebil’in giydiği yeşil eteğin savrulmasıyla dikkatim dağıldı. Ebebil, Bebebil’in hemen yanında duruyordu; Ebebil’in yanında buz mavisi elbisesinin üzerine geçirdiği koyu mavi pelerini savrulan Urin gökyüzüne bakıyordu. Duruşlarından asalet akan bu altı kadının düşmanımız olarak karşımıza çıkma nedenini elinde taşıyan Berk öne çıktı, ona bakarak ben de yürümeye başladım. Berrin son kalan gücünü yürümeye harcarken üst üste yaptığımız yolculukların ona iyi gelmediğini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilmişler
FantastikBilgeler'in aldığı karar binlerce, belki de yüz binlerce yıl sürecek bir savaş daha başlattı ve onları yarattı: Seçilmişler'i. Güçleri diğerlerini geçen bu melezler kendilerini hiç ummadıkları bir savaşın ortasında bulduklarında her şey için çok geç...