13. Bölüm: "Gökyüzü"

393 11 2
                                    

"Olgun bir meyve toprağa düşerken ufak bir çocuğun sevinç çığlığı yankılandı; hayat acılarla ve eğlencelerle çerçevelenmiş bir tabloydu."

***

Sessizlik içinde beklediğimiz büyük odada yankılanan çocuk seslerini dinlerken çöküp oturmak istedim ama mümkün değildi, Berrin pencereden dışarıya bakan Berk'in yanında ileri geri volta atıyordu. Saygınlar Listesi bir köşeye geçmiş konuşuyordu, onların beklediği kişi Eris'ti; işleri olduğundan onu alıp gitmeleri gerektiğini söylemişlerdi. Cadı, yani Queenzel odaya ilk girdiğimizde gördüğüm siyah tahta oturmuştu; dirseğini tahta yaslayarak elini çenesinin altına koymuş düşünüyordu, Cobra tahtın arkasında bekliyordu. Carret'ın sürekli bir şeyler anlatan sesi yankılanıyordu; Rahibeler'in bazıları kendi odalarına çekilmişti, bazıları da bizimle birlikte sonucu bekliyordu.

"Ah! Tüylerimi çekme be çocuk!" Bir papağanın gerçekten konuşkan olabildiğini kanıtlayan Carret'a içten içe teşekkür ediyordum. "Aylin şuna bir şey söyle!"

Aylin'in tuhaf bir aksanla konuşan sesi duyuldu. "Ama ben Rahibe değilim, Carret!" İç geçirdiği duyulurken Queenzel'in her gün bu gürültüde nasıl o tahtta oturabildiğini sorguladım. "Aygün! Ah! Tüylerimi çekmesene çocuğum!"

O sırada Aygün'ün sesi duyuldu. "Aylin bana yardım et! Hepsi üstüme..." Cümlesini bitirememişti ama içeriden bir gürültü geldiğinde Icebella derin bir nefes alarak odaya yöneldi, o da sonucu bekleyenlerden birisiydi. "Ah! Kırma onu, kırma!" Odaya giren Icebella'nın kapı eşiğinde donakaldığını gördüğümde Berrin'in de Berk'le o tarafa baktıkları anda aynı tepkiyi vermeleri merakımı kabarttı. Dikkatli adımlarla Icebella'nın yanından geçerek içeriye baktım ama durum o kadar fenaydı ki ben de kapının eşiğinde donakalmıştım.

Çocuklardan yaklaşık on tanesi Aygün'ü yere serip ona sarılıyor, tüylerini çekiştiriyor, kulaklarıyla oynuyor, kıyafetlerini sarsıyordu ve bir tanesi Aygün'ün yüzüyle oynarken tepkisi resmen hayattan bıkmış bir insana benziyordu. Aylin Carret'ın bulunduğu kafesle duvar kenarına kıstırılmış, beş tane çocuk Carret'la oynamasın diye kafesi yukarı kaldırdığı için üzerine giydiği elbiseye çeşitli şeyler çizilmiş, tüyleri çekiştirilmiş halde duruyordu. Geri kalan çocuklar yataklarda zıplıyor, etrafta koşuyor, içeride bir kargaşa yaratıyordu; özellikle bir tanesi odada bulunan şeyleri yere attığından etraf tamamen dağılmıştı, yastık savaşı yapan bir grup yüzünden odaya dağılan tüyler de cabasıydı. O kadar tuhaf bir görüntüydü ki gülsem mi, ağlasam mı bilemedim.

Gözlerim Icebella'ya kaydığında şaşkınlık evresini geçtiğini fark ettim, yüzünde en ufak bir oynama yoktu; ciddiyetinin kime patlak vereceğini merak ederken dudaklarını aralayarak nefesini verdi. "Çocuklar!" Onun otoriter sesini duyan çocuklar durup aynı anda Icebella'ya baktı, hepsi odaya ilk baktığımda takındığım surat ifadesine sahip olduğunda Icebella gülümsedi. "Bu oda toplanıyor, hem de on beş dakikada! Aylin'i rahat bırakmazsanız size sütün yanında kurabiye getirmem ve Aygün'ü rahat bırakmayanlar için de aynı şey geçerli!" Çocuklar birbirine baktığında Icebella'nın bağırmadan, sertle yumuşak arasında bir tonla konuşarak bile onları etkilediğini görmek beni şaşırttı. "Hadi!" dedi teşvik edercesine. Onun sözü bittiği an Aygün derin bir nefes aldı, Aylin kafesi indirdi çünkü çocuklar saniyesinde odayı toplamaya başlamıştı.

"Sağ ol, Icebella," dedi Aygün yerden kalkarken, Aylin de çocukların sıkıştırdığı yerden çıkmaya çalışıyordu.

Aylin kafesle birlikte önümüze geldiğinde, "Geç kaldın!" dedi Carret. Tüyleri o kadar dağınık duruyordu ki onun için bunun nasıl bir şey olduğunu merak etmedim bile. "Burada cehennem azabı çekiyorduk be!" Kafesi tutan Aylin derin bir nefes aldı, Aygün toparlanıp yanına gelmişti.

SeçilmişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin