Lee karavanı sürüyordu ve birşeyler mırıldanıyordu. Patrick ise silahına bakıyordu. Lee'yi ve kendisini Patrick kurtarmıştı. Adrenalin dolmuştu vicudu ve hayatı boyunca çok silah oyunu oynamıştı ki çoğu şeyi biliyordu.
"Nereye gidiyoruz?"
"Hiç bir fikrim yok. Güvenli olsun yeter."
Giderlerken yolda birkaç aylağı ezmişlerdi.
"Sanırım yaklaşıyoruz" Dedi Lee
"Nereye?"
"Earsburn Kasabası"derken tabelayı gösteriyordu.
Ve gelmişlerdi gelirken birkaç çubuk kraker yemişlerdi ve şehirden çıktıklarına emindi. Yedi saat boyunca yol kat etmişlerdi ve bir şişe su içmeyi de unutmadılar. Karavanı park ettirdiler ve beraber indiler. Yakınlarda pompalı tüfek atış sesleri geliyordu.
Durdukları yer bir moteldi ve iki katlı mavi bir binaydı. İçeride birkaç aylak vardı otopark kısmında. Etrafı demir çitlerle kapalıydı.
Ve balkonda sigara içen kız vardı. Sonra aşağı indi ve aylakları baltayla kafalarını uçurdu.
Lee elindeki M4A1 tipi silah ve Patrick'in elinde Glock silahı ile,
"Elinde ne varsa bırak!"diye bağırdı Lee ve ikisi silahı kıza doğrulttu
Kız elindeki baltayı yere bıraktı ve belindeki Magnum tipi silahı yere koydu. Balta yere düşünce çok kalın bir ses çıkardı. Lee ve Patrick kıza silahlarını almasını söyledi. Kız silahlarını alıp balkona çıktı ve arkadan gelen sürüyü gördü.
"Yürüyenler geliyor!" Diye seslendi Lee'ye.
Patrick kızın yanına gitmek için koştu fakat Lee karavanı almak için karavana bindi. Çitlerin kapısını açık bıraktı ve karavana koştu. Patrick ve kız anlaşıp aşağı indiler ve Lee karavanı otoparka sokunca Patrick kapıları kapattı ve kız büyük demir çöp konteynerini kapıya doğru itikledi. Hemen silahlarını aldılar ve kız cebinden uzun siyah silindir şeyleri birbirine dağıttı.
"Susturucu!"
İkiside beraber Susturucuları taktılar.
Yolun diğer tarafı ormandı ve aylaklar o taraftan geliyordu.Akşam olmuştu. Ay tam yuvarlaktı. Orman biraz kırmızılaşmıştı. Aylaklar hırlamıyor, havlıyıp kükrüyorlardı.
Hiçbiri anlam veremiyordu.
Sonradan anlaşıldı ki köpeklerde aylağa dönüşmüştü ve koşmuyorlardı.
Delilercesine havlayan köpekler vardı.Ormandan çıktıkları anda Lee M4A1 tipi silahıyla ateş ediyordu ama ses çıkmadı. Patrick silahını yarı otomatik ayarladı. Patrick'in silahı sadece süngü çekilme sesi geliyordu. Hepsi beraber ateş ediyordular. Balkondaydılar ve bütün aylaklar bittiğine göre artık sorular sorabilirdiler.
"Tek mi yaşıyorsun?"
"Size güvenmiyorum."
"O zaman başka çare kalmadı."
Silahı kıza doğrulttu Lee. Kız hemen,
"Babam var. Sabahleyin kalp krizi geçirdi. Silahı çekte anlatıyım."
Kızın sesi çok güzeldi. Yaklaşık 23 yaşlarındaydı. Ten rengi beyazdı. Üstünde gömlek vardı. Kot giymişti. Saçları sapsarıydı.
Kız babasının yanına gidiyordu herhalde. Kalktı. Patrick,
"Adın ne onu söyle"
"Mathilda."
Motelin odalarının kapıları dışardaydı. Mathilda sondaki kapıya doğru gitti ve el işaretiyle gelmelerini söyledi.
Kapıyı açtılar. Yaşlı bir adam yatakta yatıyordu ve rengi bemeyaz olmuştu.
Lee elini yaşlı adamın boğazına götürüp,
"Eee, bu adam ölmüş."
Lee geriye doğru geldi ve ellerini beline sardı.
"Nereye gömeceksiniz?"
Adam biraz kıpırdandı. Herkez şaşkın bir ifadeyle adama bakıyorlardı. Patrick,
"Isırılmış! Hani ölmüştü?"
"Hıh? Ölmüş!"
Yaşlı adam aylak olmuştu ama kimse fark etmedi. Sonunda aylak ellerini havaya kaldırıp hırladı.
Patrick refleks olarak arkasından silahını aldı ve aylağın kafasına doğrulttu. Sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aylak / #Wattys2018
Bilim KurguP12, insan beyninin ön kısmında bulunan bölgenin işlevini etkiliyen bir virüs...