Derin bir nefes aldım.
Dışarıda yağmur yağmıyordu. Buna rağmen ıslak çim kokuları burnumun hemen ucunda, damlalara ev sahipliği yapan pencereler bir karış uzağımda sırılsıklamdı.
Sonbahar.
İliklerime kadar hissediyordum. Yağmur yağmıyordu, çimler ıslak değildi fakat ben sonbaharı gökyüzüne uzanan bir çamın dallarındaki iğne yaprakları gibi hissediyor, içime çekiyor ve sahip olduklarımı geri vermekten çekiniyordum.
Küçük, yuvarlak masanın üzerinde çoktan soğumaya yüz tutmuş bir kahve, sayfaları epey önce birbirine karışmış ve şimdi yeniden adını bile unuttuğum bir Goethe kitabı duruyordu. Kitabı kapadım ve adına baktım; Genç Werther'ın Acıları. İsmini hatırlarken gülümsedim. Kitabın ilk sayfasını açıp yazarın notuna göz attım. Okudum, okudum ve okudum defalarca. Anlayana dek, oralarda bir yerlerde kendimden bir şeyler bulana dek. Fakat bulamadım, arkamdaki kitap dolu raflardan neden bu kitabı alıp önüme koyduğumu bile bilmiyordum.
Şöyle yazıyordu:
"Zavallı Werther'in hikâyesi ile ilgili bulabildiğim her şeyi büyük bir titizlikle topladım ve burada size sunuyorum, bu nedenle bana müteşekkir kalacağınızı biliyorum. Onun ruhuna ve kişiliğine hayranlık ve sevgi duymaktan, yazgısına gözyaşı dökmekten kendinizi anlamayacaksınız.
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun."Çimlerin kokusu, ciğerlerimin en ücra köşesine sinene dek nefes aldım. Zorladım, kendimden bir iz bulabilmek için gerçekten çabaladım. Anlamıyordum. Neden yağmur yağmadığı halde camların ıslak olduğunu, neden çimlerin o güzel kokusunun ciğerlerimi baştan sona kuşattığını, Goethe'yi ve Werther'ı anlamıyordum.
Haziran ayındaydık ve ben sonbaharı özlüyordum.
"Bazen sadece kabullenmek gerekir." Kafamı kaldırdım ve yabancı sesi aradım. Oradaydı, ayakta kollarını göğsünde kavuşturmuş yukarıdan bana bakıyordu. Onu daha önce burada gördüğümü hatırlamıyordum.
"Efendim?" Kollarını dirseklerine kadar kıvırdığı beyaz gömleğini düzeltti ve beline bağladığı siyah önlüğünün ipini yeniden bağladı. Elinden dirseğini uzanan damarları kumaşa temas ettikçe sessizlikte yayılan hışırtı tüylerimi ürpertti.
"Bazen diyorum, sadece kabullenmek gerekir." Tatlı ve bir o kadar da tok sesi, krem rengi duvarlardan kulaklarıma oradan da ciğerlerime çarparak çimen kokusunu ciğerlerimden def etmemi sağladı. Dudaklarımı araladım fakat hiçbir şey diyemedim, gözlerinde gördüğüm o gölge ben miydim?
"Werther'ın neden ölümü seçtiğini, Goethe'nin neden böyle bir kitap yazdığını, senin neden bu kitabı eline aldığını ve neden okuduğun satırları anlamadığını, bahar ayında olmamıza rağmen neden sonbaharda hissettiğini..." Eğildi ve masada kapalı duran kitabı eline aldı. Kitap elinde küçücük kalmıştı.
"...sadece kabullenmen gerekir." Kitabı çevirdi ve kapağını açarak hızla sayfalarını çevirmeye başladı. Bir şeyi arıyor gibiydi. Benim anlayabileceğim bir şeyler...
"Kuşların her sabah uçtuğuna, yağmurun mayıs ayında da yağabileceğine, hava ne kadar sıcak olursa olsun bir kahvenin her zaman içini ısıtacağına, cennet ve cehenneme inanıyorsan şayet; kadere de inanıyorsun demektir." Bir sayfada durdu, eğildi yazanlara bir çırpıda göz gezdirdi. Kitabı masaya bıraktı ve yeniden yükseldi.
"Eğer kadere inanıyorsan, kabullenmek gerektiğini de biliyorsun demektir. Werther'ın öldüğünü, Goethe'nin bu kitabı yazdığını, tüm yazılanları okumak için bir sebebin olduğunu ve bir ilkbahar gününde sonbaharı yaşadığını kabullenmen gerekmez mi?" Arkasının dönmeden önce dudaklarının kenarı usulca iki yana kıvrıldı, naif ve hafif bu gülümseme ona çok yakıştı.
"Çünkü hayat bunu zorunlu kılar. Kabullenmeyi ve kaderin içinde çırpınan seni cennete kavuşturmak için Werther'ın geçtiği yoldan dört mevsimde bir kereliğine de olsa geçmen gerekir.
Seni kaderinle sınayacak ve acılarını satır satır sana okuyacak cennetine hoş geldin, burası dört mevsim sonbahar."
Onun arkasını dönüp gitmesini izlerken açtığı sayfaya bir el yazısıyla düşülen nota baktım ve okudum;
"Werther öldü, fakat acısı hâlâ benimle. Peki ya Werther cennete gitti mi? Çünkü bana bırakılan bu kesiklerin ve acıların başka bir açıklaması yok. Dört oldu, beşincisi için başka bir mevsim yok."
*Şuraya yazmaya geri dönen bir albatenebris koyalım, dursun.
İlk bölümde görüşmek üzere. 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elysian ¦ jeon jungkook
Fanfiction"Werther öldü, fakat acısı hâlâ benimle." 09.06.18/09.06.19