"İnsan, yalnızca kendini insanda tanır."
*
Az önce benimle iletişime geçen bu genç adamın garipliğine, göstermek istediği nota bir anlam verememiştim. Hayır, demek istediğim kafam fazlasıyla karışıktı ve bunlara kafa yormak için kendimi fazla yorgun hissediyordum. Kahvem soğumuştu, yapmak istediğim şeylere vakit ayıramamıştım ve bir de kafamı az önceki adam allak bullak etmişti.
"Kahvenizi beğenmediniz mi?" Kafamın üstünden gelen bir erkek sesiyle irkildim. İki gündür bana yardımcı olan kişi yani Jihoon yine karşımdaydı.
"Ah, hayır olur mu öyle şey? Çok güzeldi." Gözleri bir fincanı bir de benim gözlerimi taradı.
"Öyleyse neden içmediniz?" Gözlerimi kıstım ve geçerli bir sebep aramaya başladım fakat yoktu. O da bunu yanlış anlayarak geri adım attı.
"Kusura bakmayın, karışmak istememiştim."
"Yok, sorun değil gerçekten. Sadece birkaç gündür kafam fazlasıyla karışık ve ben yaptığım şeylerde mantık arayamıyorum. Asıl sen kusura bakma." Gülümseyerek hafifçe eğildi ve sol yanağındaki çukuru gözler önüne serdi. Kibar, tatlı ve yakışıklı bir çocuktu fakat benden küçük olduğuna adım gibi emindim.
"Pekala, yenilememi ister misiniz o halde?" Fincana eğilecek gibi olduysa da elimi ikimizin arasına koydum.
"Kalabilir, sorun değil. Benim sormak istediğim bir şey var." Gülümsemesi küçüldü ve hafif bir hal aldı.
"Tabii." Merakımı gizlemeyerek sordum;
"Dün burada bıraktığım kitabı yerine geri koymamışsınız. Aynı şekilde masada duruyordu. Sebebini öğrenebilir miyim?" Gözleri önümde açık kalan sayfalara takıldı.
"Şey, aslında kaldıracaktım fakat kafenin sahibi dün siz kalktıktan sonra kontrol amaçlı buraya geldi ve masadaki kitabı gördü. Buraya birinin oturduğunu duyunca epey şaşırdı ve kaldırmamamı o rica etti." Şaşkınlıkla Kaşlarımı kaldırdım.
"Neden böyle bir şey istedi ki?"
"Sizin bu kitabı okumak için tekrar buraya geleceğinizi ve bu masaya oturacağınızı söyledi." Boğazımı temizledim ve sol elimin parmaklarını fincanın ağzında gezdirdim.
"Buraya yeniden geleceğimi nereden biliyormuş peki?" Omuzlarını silkti ve yüzünde kırık bir gülümseme belirdi.
"Belki de sadece hissetmiştir. Bu masayı çok sever kendisi." Kafamı sallayarak elimi bardaktan çektim.
"Anladım. Kararımı değiştirdim, kahvemi değiştirebilir misiniz acaba? Bir de bir şey sormak istiyorum." Elini uzattı ve az önce dokunduğum fincanı altlığıyla birlikte kavradı.
"Tabii efendim, aynısından hemen getiriyorum. Bu arada istediğiniz soruyu sorabilirsiniz." Hafifçe doğruldum ve masaya dirseklerimi yasladım.
"Bu kitabı," Dedim elimle önümdeki kitabı işaret ederek. "Okumak için ödünç alabilir miyim?" İri gözleri, sorumla birlikte iyice büyüdü.
"Ah, daha önce bunu isteyen bir müşteri olmamıştı. Bu konu hakkında bir fikrim yok fakat hemen sorup geliyorum." Kahve fincanımla birlikte gözden kayboldu ve bende burada bu kadar kitap varken nasıl olur da insanların bu kitapları ödünç almak istemez diye düşünüp durdum.
Yaklaşık on dakika sonra dumanı tüten yeni bir kahveyle birlikte Jihoon yanıma geldi.
"Sordum, fakat üzgünüm ki olumlu bir yanıt alamadım." Kaşlarım havalandı, böyle bir cevap beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elysian ¦ jeon jungkook
Fanfiction"Werther öldü, fakat acısı hâlâ benimle." 09.06.18/09.06.19