XIII/seni affettim

4.5K 469 289
                                    

*Bu bölüm herkesin beklediği bir bölümdü, lütfen booool boool yorum yapın ve bölüm sonu notunu okumayı unutmayın.*

"Sordu:
"Nasıl bu kadar iyisin insanlara karşı?"
Süt ve bal damladı dudaklarımdan cevaben.
"Çünkü kimse bana iyi davranmadı."

*

"Boş zamanlarında neler yaparsın?" Jungkook benim iki adım önümde, elleri pantolonunun cebinde dururken sordu. Daha önce geçtiğim koridora benzer bir koridordan geçiyorduk. Krem rengi duvarlardaki tabloları sessizlik içerisinde incelerken birden bire gelmişti bu sorusu. Üzerinde hala dünkü rahat kıyafetleri vardı ve kafesinde böyle dolaşmaktan hiç çekinmiyormuş gibiydi. Onunla ilk karşılaştığım gün üzerinde bir önlük bile vardı oysa.

"Eskiden günüm sürekli dört duvar arasında makale, tez ve benzeri şeyleri okumakla geçerdi. Eve gidince de yemek yap, ye, biraz televizyona bak derken erkenden sızardım zaten. Hafta sonları ise dinlenmek ve bana verilen görevleri yapmak dışında kendime vakit ayırdığım da söylenemezdi. Çalışırken kendime ayıracak pek bir vaktim yoktu yani. Eh, elime de bir şey geçti sayılmaz." Kısık sesli kıkırtısını böyle kısıtlı bir alanda duyabilmek, bulunmaz bir Hint kumaşına dokunmak gibi hissettirmişti. Tabloları teker teker incelediğimden ondan daha da geride kalmıştım ve onun da arkasını dönüp bana bakmasına sebep olmuştum.

"Yine de senin gibi bir kadının istediği her yerde kendine vakit kazandırıp bir şeyler yapabileceğini düşünüyorum." Duraksadı ve ona yaklaşmamı bekledi sabırla.

"Benim gibi bir kadın?" Şaşırmıştım haliyle.

"İstediği şeyi elde edene kadar vazgeçmeyen birisin bence. Bunu basit bir kitap olayında bile gördüm, hemde en başında." Dudaklarını delen ön dişleri, yerini unutmuş gibi bir an olsun dudaklarının kapanmasına izin vermeden onun devamlı olarak gülümsemesini sağlıyordu.

"Sadece hak ettiğim şeyler üzerinde ısrarcı olabiliyorum diyelim." Kafasını salladı, yanına gelince bakışlarını biraz aşağı, yani benim gözlerimin hemen içine, çevirmek zorunda kaldı.

"Bende onu diyorum işte. Kadınlar bu dünyada her şeyi hak eder ve hak ettikleri şeyler için mücadele etmeleri çok hoş. Küçücük bir şey için olsa bile... Bence bu çok kadınsı." Gözlerini kıstı, önüne döndü, bakışları yeniden çizilmiş ve birkaç darbe aldığını belli eden parkelere çevrildi, yürümeye devam etti. Kadınsı derken...

Tam ona bunu soracaktım ki birkaç dakikadır yavaş yavaş yürümeyi sürdürdüğümüz koridor nihayet sonlandı ve karşımıza kocaman, rengarenk bir alan çıkardı.

"Sana bir şey daha diyeyim," Arkasını geldiğimiz yere döndü ve bana bakarak sırıttı. Kollarını iki yana açtı ve tahminimden daha yüksek sesle konuştu.

"Çiçekler bir kadını temsil etmek için yaratılan en doğru şey. Naif, alımlı, anlamlı, güzel ve onların doğada yeniden bir varlık olmasını sağlayan bir şeye sahipler; dişiliğe. Bence çiçekler oldukça kadınsı ve ben çiçekleri çok severim." Kollarını indirdi, bacakları üzerinde döndü, belini çevirip bakışları üzerimde sonlanmadan önce bana yapabildiğince yanağının ardından baktı. O iri gözleri gülümserken ve bana öylece bakmaya çalışırken oldukça küçük görünüyordu.

Ne diyeceğimi bilemedim. Sonuçta Jungkook çoktan yirmilerini doldurmuş biriydi, olgun ve düşünceliydi. Bir ara ona yaşını sormayı aklımın bir kenarına not ettim. Onun bakış açısında değerlendirilen her şeyin doğru olduğuna inanmam an meselesiydi. Tabii buna daha sonra kafa yormayı düşündüm, çünkü şu an da karşımdaki tablo tarafından mest edilmiştim.

elysian ¦ jeon jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin