Bitmeyen acı

681 23 0
                                    

Nefes'ten;
Huzursuzca asansöre bindim. Tahir'in bakışları benim üzerimdeydi. Benimse gözlerime yaşlar dolmuştu.

"Nefes,iyi misun?"
Başımı salladım. Bu acılara katlanmak sadece bedenime yüklenmişti. Anlatmak çok zordu. Hatırlamak...

Asansör durunca indik. Tahir sola gitti. Bende onun peşinden. Sonra Tahir aniden bir kapıya yöneldi. Çaldı.

"Girin."
Tahir hemen oturdu. Bende karşı sındaki koltuğa.

"Nefes Zorlu?"
"Benim."
"Tamam. Senin ne sorunun var?"

"Ha bu arada Tahir sen çıkabilirsin."
"Tahir kalsa olmaz mı?"
"Benim için sorun yok."
Güçlüce yutkundum.

"Bir mavi tüylü geyik varmış. Bir gün onun banasının yanına gitmesi gerekmiş. Babasına silahını vermiş. Dönerken bir canavarla karşılaşmış. O,o zamanlar şanslıymış. Ç-çünkü daha banası onu o vanavara satmamış. Ama mavi tüylü geyik ürkmüş. Oradan o gün kaçmış. Birkaç ay geçmiş. Mavi tüylü geyik, o canavara satılmış.

Altın kafese sokulmuş. O canavar onu o gece o kadar dövmüş ki...
Mavi tüylü geyik acıdan bayılmış. O salıncakta kuşlarla uçarken, denizin kokusunu içine çekerken gerçekte karanlık bir yataktaymış. Tek başına çırılçıplakmış. 16 yaşında bir canavarın elinin kirini taşımış.

Ama ondan doğan oğlu Ay ışığında uluyan kurt ise mavi tüylü geyik gibi bembeyazmış.

Mavi tüylü geyik altın kafesinde yıllarca işkencelere,bedenindeki kırbaç izlerine dayanmış. O canavarın izlerini taşımış. Babası onu altın kafese gömmüş.

Ama mavi tüylü geyik pes etmemiş. Direnmiş. Başını eymemiş. Her seferinde kaçmış,yakalanmış. 22 kez kaçmış ama kurtulamamış. Mezarından çıkamamış.

Her kaçtığında o canavar onu kül olmuş bir ormana götürürmüş.

Bir yatakta elini kelepçeler yemek vermeden,onu deli eden bir sesle ölüme terk edermiş. Onun tek ışık kaynağı bir mummuş.

Mavi tüylü geyik orada bazen 2 ay bazen bir yıl kalırmış. Sadece bir kez bir gün kalmış. Ama o zaman bebeği onu bırakmış. Doğmuş,annesinin adını almamış.

Bir gece mavi tüylü geyik bu hayatta yaşamak için neden bulamamış. Altın kafesinin en yüksek yerine çıkmış. Ve kendini atmış.

Sonra bir Trabzon kaplan'ını tanımış. O mavi tüylü geyik ve oğlunu öyle güzel sevmiş,korumuş ki. Mavi tüylü geyik'i kendine yar bilmiş. Gözyaşları,acıları aynıyken birde kalpleri birleşmiş. Mavi tüylü geyik önce ona pas vermemiş. Korkmuş. Çünkü tanıdığı canavar onu paramparça etmiş. Bu kaplan bir gün mavi tüylü geyik'in kalbini feth etmiş."

Gözlerimden yaşlar akarken Tahir'e baktım. Gülümsüyordu. Bana baktı. Ona bakıp gülmsedim. Güçlü insanlar canları yansalar,paramparça olsalar bile gülümserler.

"Bugünkü seans bu kadar olsun. Yaşadıklarını birtek sen yaşamıyorsun. Onları düşün senin gibilerde var. Yanlız değilsin."

Başımı salladım. Ve odadan çıktım. Asansöre doğru gittim. Tahir geldi. Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışıyordum. Tahir'e baktım. Gözleri kızarmıştı.

"Sen ağladın mı?"
Kendini toparladı. Bende gözlerimdeki yaşları sildim.
"Neden ağlayayum?"
Cevap vermedim. Asansör gelince bindim. Tahir ile ikimiz vardık koca asansörde. O yüzden yere oturdum. Dizlerimi kendime çektim ve ağlamaya başladım. Hıçkırıklarımı tutamadım.

"Canunu çok yaktu dimi?"
"Göründüğünden de çok."
Benim yanıma oturdu.

"Bir omuz lazum mu?"
"Bir omuzdan fazlası lazım. Acılarımın geçmesi,o yılları unutmam lazım. Seninle bu çok kolay ama sen eğer abim gibi beni bırakırsan..."
"Abine noldi?"

"Bizi koruduğu için Vedat onu vurdu."
Bana sarıldı. Acılarımı birtek o biliyordu, anlıyordu. Ama onu kaybetebilirdim. Ben onu kendimle birlikte acılarımla yakamazdım.
Asansör açıldığında ke dimi toplayıp çıktım. Kapının önünde korumalar vardı. Bir kıruma beni kollarımdan tuttu. Tahir'i de. Birinin yanına götürdü. Onun yüzünü görünce kalbim,umutlarım paramparça oldu. Vedat ise

"Ölümü sana yakıştıramam Nefes. Ama Tahir bunu çoktan hak etti. Sencede öyle değil mi karıcığım?"

"Vedat,Dur! Yalvarırım dur!"
Beni arabaya bindirdi. Tahir'in ellerini bağladılar ve arkamızdaki arabaya bindirdiler. Vedat yanıma oturdu. Araba çalışırken sordum.
"Biz nereye gidiyoruz,Tahir'e ne yapacaksın?"
"Seni benden aldı öldüreceğim. Ama İstanbul'da."

"Vedat,ne istersen yaparım ama yeterki onu bırak!"
Sırıttı. Midem bulanıyordu.
"Ne istersem mi?"
"Evet."
"Başlangıç olarak beni öp."
Kusucak durumdaydım.
"Neden?"
"Bakalım Tahir'i öptüğün gibi beni öpebilecek misin?"
Avuçlarıma bir fotoğraf tutuşturdu.Tahir ile bizi öpüşürken yakalamıştı.

"Hadi seninle bir oyun oynayalım. Aşkın için ne kadar şeyi feda edebilirsin?
A)Özgürlük
B) Yiğit
C)Kendin
Hangisi?"
Midem kalkmış olsada şuan yapabildiğim tek şey bir canavarın dudaklarına yaklaşmak oluyordu...

Sen anlat karadeniz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin