İnsan ne kadar sevmeli ne kadar güvenmeli sizce? Bunun bir sınırının olması gerekir mi ya da bir insanı sevip güvenmeden önce bir teste mı tabi tutmak gerekir? Diyelim ki öyle. Bir teste tabi tutulur sevdiniz, herşeyi ile ona güvendiniz. Ama güvendiğiniz insanın yarın da aynı insan olacağına, ya da değiştirmeyeceğine bir garantimiz var mı? Yok elbet. O zaman insan gözleri ile gördüğüne değil de kalbi ile hissettiğini sevmeli. Mesafeler aşka engel değil destek olmalı. Özledikçe daha çok sevip daha çok güvenmeli.
İnsan her zaman birini suçlamaya hazırdır. Belki de doğamız gereği böyleyiz zayıfız biraz. Her şeyi öyle hemen sinemize çekemeyiz ,ya da sorumlusu olduğumuz bir suçu ya da durumu kabul edemeyiz. İnsanız işte. Hep başkasında ararız suçu , belki de biz de bir başkasının hüküm giydirdiği bir suçlusuyuz. Bu kadar karmaşıklığın içinde eğer kendinize etrafınızda az ve öz insanlarla küçük bir dünya kurduysanız aslında kocaman bir dünyaya sahip olduğunuzu bilmelisiniz.
Alvina karakolda duymuş olduğu o cümlelerin içindeki bilinmezlikleri anlamaya çalışıyordu. Ama bu çabası boşunaydı. Ne herhangi bir fikri vardı ne de konu ile ufacık bir ipucu. Asaf'a mı sorsam diye düşündü bir an kendi kendine. Ama daha sonra Efe ile konuşmasına şahit olduğunda, Asaf'a güvenmediğini için Asafın ona ne kadar çok kırıldığını hatırladı. Hem Efe gibi adi bir insana o kadar zaman güvenmişken hem de boşu boşuna Asaf'a hiç sorgulamadan güvenmesi gerekiyordu. O kadın şimdiden bile amacına ulaşacaktı. Onun tuzağına düşmeyecekti Alvina. Güveniyordu kocasına. Asaf'ı biliyordu. Oraya gittiyse,o kadınla konuştuysa mutlaka geçerli bir sebebi vardı. O yüzden bugün gördüklerini ve duydukları unutacaktı. Asaf konusunu açarsa o zaman başka ama yok açmadı o zaman bir daha da açılmazdı. Alvina güvenini bu sefer hakeden birine veriyordu. Güvenmek kötü bir şey değildi ama yanlış insan üzerinde çalışmayacak kadar onurlu bir duyguydu.
Alvina odalarından çıkıp kızların odasına girdi. Hâlâ uyanmamış miniklerin saçlarını koklayarak öptü. Huzurdu, sevinçti,mutluluktu bu koku. İnsanlar çocukların katili olmamalıydı. Onlara ufacık bile zarar vermemeliydi hatta ve hatta hiç bağırmamalıydı bile. Bir çocuğa şiddet uygulayarak ya da hakaret ederek ne eğitebilir,ne terbiye edebilirsiniz ne de adam edebilirsiniz. Çocuklar aslında un gibidir. Beyaz ve tertemiz. Ona sevgi mayasını verip , doğru değerler ile onu hamur hâline getirmelisiniz. Ona doğru eğitim ve terbiye vererek yönlendirebilirsiniz. O hamura değen eller pisse, kötüyse o çocuğa da bulaşır o pislik. Çocukların zihni ve hayal dünyası beyaz bir kağıt kadar temizdir ama gördüğü herhangi bir kötü örnek o beyaz sayfada siyah bir leke bırakır. İsterseniz istediğiniz kadar silmeye çalışın. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın eskisi gibi olmaz hiç kirlenmemiş gibi olmaz. Çocukların zihinleri bir kamera gibi sizi kaydederken onlara doğru örnek olmalısınız. Kötü çocuk yoktur,ona kötü örnek olan bir insan olmuştur hayatında. O yüzden siz doğru insan olduktan sonra evladınız da doğru insan olacaktır.
Asaf'ın odaya girmesi ile Alvina daldığı düşüncelerden uzaklaştı.
"Burada mıydın Alvinam?"
"Evet canım. Sabah sabah huzurun kokusunu çekmek istedim ciğerlerime."
Mira seslere uyanarak.
"Alvina Abla "
dedi. Sesi ağlamaklıydı. Alvina
"Efendim bitanem söyle ne oldu? Kolun mu çok acıyor yoksa?"
"Hayır kolum çok acımıyor ama sen gidiyordun? Sen bizi hiç bırakma Alvina Abla olmaz mı?"
"Ahh benim küçük prensesim. Gel bakalım sen bana"
dedi minik kızı ,kolunu acıtmayacak şekilde kendine doğru sararken. Asafta seyrediyordu onları

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN ADIN MUCİZE "S.A.M."(TAMAMLANDI)
Ficción GeneralAsaf Bedirhan 30 yaşında karısını kaybetmiş, ikiz kız çocukları ile yaşayan daha doğrusu onlar için yaşayan bir adam. Sevmeyi,mutluluğu ve de insanlara güvenmeyi ölen karısı ile çoktan unutmuştur. Bir daha sevmek ya da evlenmek hiç istemediği bir ş...