MEKTUP YAZIYORUZ

235 61 39
                                    



Yazmak eskilere dayanır bende. Nice yazdıklarımı çöpe attım, bunların içinde kendime yazdıklarım da vardı.İnsan kendi kendine yazar mı?demeyin yazıyor.Hem de öyle şeyler yazıyor ki zaman içerisin de yazdıklarını unutup geriye dönüp okuduğunda o anki duygularıyla yüzleşiyor.. Keşke atmasaymışım şimdilerde çok işime yarayabilirdi...

Yaşantım boyunca hiç günlük tutmadım. Bunun nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Fazla özel olsa gerek. Bense özelimi hep kendi içimde yaşamayı seçtim. Doğru mu? Tartışılır. Belki de böylesi daha güvenli gelmiştir. İnsan en çok kendine güvenir ya...

İşte o içinize attıklarınız, içinizde yaşamayı seçtikleriniz ya birikirse ya bir yerden patlayıverirse. Günlükten ne farkı kalır bilmiyorum, dedim ya hiç günlük tutmadım,bence daha tehlikeli bir boyuta ulaşabilir.. Yılların bikrimi ile insan aklına geleni, olur olmaz her şeyi dile getirirse neler olur acaba? Freni patlamış kamyon gibi. Enteresan bir rahatlama olacağı kesin de sonrasını düşünmek istemedim şu an. Bir an güldüm kendi kendime J

Beyin jimnastiğini bir tarafa bırakalım. Mektup yazıyorum dedim ya, ne zaman?80 li yıllar. Öncesinde yazmadık mı? Elbette yazdık. İlkokula giderken Türkçe dersinde mektup yazmayı öğrenmiştik J Ödev olsun diye yazdıklarımızın dışında eş dost akrabaya mektup yazdık. Lakin onların dışına çıkacağız şimdi...

Seksenler demiştim ya evet o yıllar, onyedi diye bir gençlik dergisi var.Alman Bravo dergisinin içeriğinden faydalanan dergilerden biriydi.Günün meşhur şarkılarının Türkçe tercümeleri olurdu.Bravo dergisinden alınan posterler genç kızlar için sade makyaj teknikleri,moda ...Yanlış hatırlamıyorsam yayın direktörü erken yaşta aramızdan ayrılan rahmetli Duygu Asenaydı.

Hiç ucuz bir dergi olmadığını çok iyi hatırlıyorum. Dergiyi didik didik okur tüm detayları incelerdim. Bir sayfasında mektup arkadaşı diye bir bölüm vardı.

Nasıl oldu bilmiyorum. Hala da anlayabilmiş değilim. Bu sayfaya bende bir ilan verip yurdun her yerinden dostluğa değer veren arkadaşlarla yazışmak istiyorum (ana tema bu )Altını da çizmişim, çünkü yazmayı seviyorum. Neden hep tanıdıklarımla yazışayım.Biraz da yeni insanlar tanıyayım diye düşünmüş olmalıyım.Çok mu yalnızdın diye de düşünebilirsiniz, hayır değildim.

Ergenlik ya da gençlik böyle bir şey herhalde J Neyse ilanı verdim 1 ay sonraki sayıda yayınlandı.Aman tanrım...!!!! Ben ne yaptımmmmmm....

O yıllarda postacı amcalar mektup taşırdı. Şimdiler de postacı da göremez olduk. Geldikleri zaman da pek hayırlı bir şey getirmez oldular.

Evet postacı İsmail amca vardı.Dün gibi hatırlarım.Kısa boylu, kıvırcık saçlı,bıyıklı.. İlk kez elinde 5 tane mektupla geldi sayısını da hatırlıyorum. Lakin mektuplar bitmiyor, sayı gittikçe artıyor. İsmail amca bizim kapının zilini her gün çalar oldu. Adamcağız da şaşırdı artık mektupları ayırıp bir iple bağlıyor ayrıştırarak getiriyor.Bu işte bir tuhaflık var, anlayamadığı bir durum var.Soramıyor da...

Sonun da patladı adamcağız...Yahu kızım nedir bu anlamadım? (İçimden sana ne diyeceğim de o terbiye ile büyümedik ) Adam merakına yenik düştü.Oturdum İsmail amcaya durumu anlattım. Bunun bir gençlik dergisi okuyucularından geldiğini vs. Anladı mı? Anlamadı mı? Hala şüpheliyim...Aklından hangi deli sorular geçti acaba ?

Durumu bir de Anneme anlatmak var. İsmail amcadan sonra Annem sormaya başladı. Neler oluyor? Sen ne haltlar karıştırıyorsun? O kadar masumum ki.... De neden ne yaptığımızı postacıya kadar açıklamak zorundayız diye şimdilerde düşünüyorum. Merak iç güdüsel bir duygu insanlar önüne geçemiyorlar.

Dönelim gelen mektuplara, Türkiye'nin her yerinden mektup geliyor da. Bu işte bir terslik var. Her gün 20 mektup geliyorsa 19 tanesi karşı cinsten. Bunlar (onlar erkekler oluyor) durumu tamamen yanlış anlamışlar..

Kendi kendime şüpheye düşüp dergiye bakıp ben buraya ne yazdım acaba diye okuyorum. Dostluk demişim. Özellikle erkek dememişim. Lakin bunların içinde bana ilan aşk edenler, seni çok merak ettim kaşın nasıl gözün nasıl diyenler. Allah'ım çıldıracağım. Neden hep yanlış anlaşılıyoruz acaba?

Hepsini çöpe, layık oldukları yere gönderiyorum. Bu arada ne kadar çok onyedi dergisi okuyan varmış arkadaş. Bir o kadar da yazmaya yeteneksiz insan...

Onca mektubun içerisinden 3 kişiyi seçebildim. Zamanla ikisini de eledim ve teke düşürdüm.O teke düşürdüğüm insan bugün raflarda kitapları olan yazar Ayşegül Çiçekoğlu'ndan başkası değildi.Hepinizden şanslıyım onu ben yıllar önce yazma yeteneği ile onca insan arasından çekip çıkartmış ve hayatıma dahil etmiştim. Hayatımda ki iyikilerimden birisidir o...Bana yazdığı mektuplar hala bir köşemde saklıdır...

O yılları yaşayıp da özlememek ne mümkün... Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer diye boşuna denmemiş...

Hayatıma Dökülen Yapraklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin