BUGÜNLERİN İÇİN DE DÜNLER...

102 31 16
                                    

Kalabalıklaştıkça yalnızlaşmaya başladık...

Mahalle kültürü çok gerilerde kaldı.

İnsanlar adına Residence / rezidans denilen çok katlı tek binalar da ya da site içi binalarda oturmayı tercih eder oldular. Konserve kutusuna tıkıştırılmış gibiyiz. Amaç; kendini güvende hissetmek. İnsanı insandan korumak garip değil mi?

Eşinizi dostunuzu ziyarete gittiğiniz de kapıda sorgu sual

Adınız ?

Kime geldiniz?

Geldiğiniz kişi güvenlik tarafından aranır, efendim Deniz hanım sizi ziyaret etmek ister diye ev sahibine sorar, ev sahibi kabul buyurursa daireye çıkabilirsiniz.

Geçmişte bu işleri çocuklar yapardı. Yabancı bir mahalleye geldiğinizde sokakta oynayan çocuklara Ahmet beyler nerede oturuyor diye sorduğunuzda, çocuklar sizi Ahmet amcanın kapısına kadar götürürlerdi. Ya da Deniz hanımları ziyaret etmek istediğiniz de çat kapı yine gitmez nezaketen çocuğunuzu gönderir bir maniniz yoksa annemler size gelecekler diye haber verilirdi. Haber verilen evde hummalı bir telaş olurdu. Hazır alınan yiyeceklerle insanlar ağırlanmaz her şey içine sevgi katılıp el emeği ile sunulurdu... ( Ben o dönemin sonlarını çocuk olarak yakalamayı başaran şanslı gruptayım )

Aslında birbirimize uzaklaştıkça yakınlaşıyoruz, bir o karda yabancılaşıyoruz. Aynı çatının altında birbirini tanımayan insanların kendini güvende hissetmesi bana çok tuhaf ve anlaşılmaz geliyor. Yaşadığı ortamda samimiyetsiz ve insanlara güvensiz olanlar, yaz aylarında daha sakin daha samimi yerlerde başka insanlarla sıcak dostluklar kurmanın özlemiyle kaçışlar arıyorlar.

Ne tuhaftır ki, büyük şehirde yaşayanlar küçük beldelere yerleşmeyi hayal ederken orada yaşayanlar da büyük şehir hayali kuruyor. Hadi gelin yer değiştirelim deseniz ne yaparlar acaba?

Büyük şehirler de insanlardan kaçanlar hayvanlara sığınır oldular. Çözümsüzlük içinde çözüm arıyor gibiler... Herkes hayvan sever evinde havyan beslemeyen çok az...( Ben de sıkı bir hayvan dostuyum bu arada yanlış anlaşılmak istemem.) Hayvanları sevin onlar çok özel. Ama insanları da sevin lütfen...

Nasıl bir telaş içerisinde yaşıyorsa insanlar, birbirlerini sevmeyi unuttular.

Yaşamın akışında bir tuhaflık var, ben anlamakta zorlanıyorum.

Herkes yediklerimiz içtiklerimizi suçlamakta direniyor. Kimse kendini sorgulamayı düşünmüyor. Hangi ara nasıl bu hale geldik diye sorgulasak, belki çözüm üreteceğiz bu vesile ile hem hayvanlara hem insanlara sarılacağız...

Belki ?

Neden olmasın?

Bir zaman makinesi icat edilse de geçmişe mi dönsek diye hayal kurmak yerine, benim hala umudum var demeyi tercih eden taraftayım... Bugünün imkanları ile dünün samimiyeti buluşsa fena mı olur?

Daha sonraki sayfalarda değişimleri konuşmaya devam edelim derim ben... 

Hayatıma Dökülen Yapraklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin