03:56
Telefonumun çaldığını duyduğum an uyandıktan sonra, komidinimin üzerinde duran telefona baktığımda ise, yabancı bir numaranın aradığını görmüştüm. Kaşlarımı çatarak gereksiz yere heycanlanan kalbimin ritmine aldırış etmeden, aramayı uyku mahmurluğuyla"Alo?"diye cevaplandırdım. Herhangi bir cevap alamamıştım, "Kimsin?"diye sormamın ardından, öfkelenmeme sebep olan bir ses tonuyla karşılaştım. "Yusuf?" Bu ses, bu ses çok tanıdıktı. Yıllarca duyduğum birisine ait olan bu sesin sahibi; Damla idi. Neden aradığı umurumda bile değilken ona öyle öfkeliydim ki o an aramayı sonlandırmak istedim."Sana ihtiyacım var." 'Benim gecelerce ona ihtiyacım vardı.' Yıllar sonra hayatıma girip; sana ihtiyacım var demesi, hem saçma, hemde garip geliyordu. Konuşmak istemiyordum, çünkü; konuşursam gün yüzüne çıkacak olan gerçekler beni hayli yaralayacaktı,bunu biliyordum. Hiçbir şey demeden telefonu kapattım. Sol gözümden akan yaşa aldırmadan, uzun uzun tavana bakmaya başladım. Evet ! İçimde ona karşı hiçbir şey yoktu, içimde ona karşı hiçbir şey olmaması canımı yakıyordu.
Telefonumun titremesinin ardından, gelen mesaja bakmak için ekran kilidini kaydırdım. Yeni Bir Mesaj: "Vagondayım, lütfen gel." Yıllar önce çekip gitmiş olan o değilmiş gibi davranması sinirlerimi bozuyordu. Merak ettiğim şey ise söyleyecek neyi olabilirdi ki hiçbir açıklama yapmadan gittikten sonra gelmesiyle beraber ne anlatabilirdi. Telefonda ağlamaklı bir ses tonuyla konuşmuştu, çünkü biliyordu onun ağlamasına dayanamadığımı. Peki o biliyor mu yokluğunda ağladığım geceleri? Tabi ki Hayır! Yatağımdan kalktığım gibi, yüzümü yıkamak için lavaboya girdim.Gözlerimin şişliğine aldırış etmeden apar topar yüzümü yıkadıktan sonra, üzerimdekilerden kurtulup yatağımın üzerinde bulunan telefonu alır almaz, odamın kapısını açtım ve çıktım. Umayın ve Babamın uyuduklarını düşündüğümden, hassas adımlarla merdivenlerden indikten sonra yavaş bir şekilde evden çıktım.
Kapıdaki güvenlik görevlisi beni gördüğünde hayli şaşırmış bir şekilde bakarken "Yusuf Bey Nereye?"derken arkamdan ardı sıra gelirken arkamı döndüğümde karşımda duran güvenlik görevlisine "Sen beni, ben seni görmedim."deyip nefes nefese arabanın kapısını açtıktan sonra, arabaya bindim. Ellerimi başımın arasına aldığımda terlediğimi hissedebiliyordum. Her geçen gün, beni boğan bu garip his ise bir hayli artmıştı. Camı açtıktan sonra, arabayı çalıştırdım ve barlar sokağına doğru ilerlemeye başladım.
Barlar Sokağına gittiğimde, ne ile karşılaşacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Aklımın bir köşesinde Ömer'in bana tuzak kurduğu ihtimali varken, Damladan bu kadarını beklemek saçmalık geliyordu. Çünkü; bir zamanlar yüreğime dokunan bu kız, bu kadarda acımasız olamazdı değil mi? 'Olabilir miydi?'
Bayhan küçük bir şehirdi, ancak bunca büyük dertleri, sıkıntıları, kederleri nasıl kaldırabiliyor anlayabilmiş değildim. Sağ iç cebimden sigarayı çıkardıktan sonra, sol elimde bulunan çakmakla sigarayı yaktım.Birkaç dakika sonra, barlar sokağına yaklaştığımı fark etmiştim ve kalbim biraz olsun daha hızlı atmaya başlamıştı.
Daha önce hiç tanımadığım bir duyguyu besliyordum içimde. Öfkeyle özlem karması bu duygu, beni boğmaya yetiyordu. Sokağın girişine doğru yaklaşırken, sigarayı fırlatıp arabayı girişteki otoparka hızla park ettim ve indim.
Yavaş adımlarla sokağın girişine doğru ilerlerken renkli ışıklarla donatılmış Barlar Sokağı yazılı tabelanın altından geçip sokağa girdim. Hava ne aydınlıktı nede karanlık, ortalıkta ise kimse yoktu, sadece sokağın ortasında yankılanan müzik sesleri duyuluyordu. Bu an bana tamda Damlanın beni terk edip gittiği günü hatırlatmaya yetiyordu, birkaç adım attıktan sonra Damlanın beni terk ettiği yere uzun uzun bakarken Vagona doğru ilerledim.
Bakışlarımı vagonun kapısına çevirdiğimde; benim boyumda, altın sarısı saçlarını ve hayli zayıflamış Damlayı gördüm. Okulda onu gördüğümde bu kadar dikkat etmemiştim, ancak gecenin tüm hüznü üzerime çökerken, onun bu hali adeta içimi dağlamıştı. İkimizde o an sadece birbirimize bakıyorduk ve bana doğru birkaç adım attıktan sonra, göz çevresinin mosmor olduğunu gördüm. Acınası haldeydi adeta, hemen ardından konuşmak için dudaklarını araladı. "Hoş geldin, oyun bozan." Söylediği son cümle, beni alıp geçmişe götürmeye yetmişti. Yıllar önce, "Seninle bir oyun oynayacağız, ama oyun bozanlık yapmak yok." diyerek tanıdığım bu kız yıllar sonra tam karşımda duruyordu.
Derin bir nefes alarak, yüzümdeki tüm duygulardan arınarak. "Neden çağardın beni bu saatte buraya!"dedim. Birkaç adım daha atmasının ardından, tam karşımdaydı. Gözlerini, gözlerime kenetlemişti. O an gözlerindeki yardım çığlıklarını duyabiliyordum. Ruhsuz bir şekilde yüzüme baktıktan sonra, sol gözünden bir damla yaş süzüldü yanaklarına.
Acı çekiyordu! Yıllar önce "Gözden akan her damla yaşın, gönülde hatırası vardır."demişti annem. Gözlerinden kayıp giden bu yaşlar, bana söylemek isteyipte sustuğu onca kelimelerdi, ancak onu affedemezdim çünkü onu affedersem aşk'a en büyük ihaneti yapmış olurdum.
"Seni çok özledim."dedi dudaklarının titremesini durduramazken, Sahiden özlemiş miydi? peki ama o zaman neden gitmişti, benim canımı neden yakmıştı? Aklımda bin bir çeşit soru vardı, yıllardır cevabını aradığım ama bir türlü cevabını bulamadığım sorular.
Buz gibi bir ifadeyle suratına bakarken, yıllardır cevabını aradığım o cevapsız soruyu sordum. "Neden gittin o halde?" sorduğum bu soru suratına tokat gibi çarparken, hiçbir şey söylemedi o an, sadece bakıyordu. Susması beni hayli öfkelendirirken, içimdeki tüm nefreti kusarken bağırarak tekrardan sordum, o cevabı olmayan soruyu.
"Neden gittin Damla!" o an gözlerimden akan yaşlara hakim olamazken, acı çektiğimi hissediyordum, hem de iliklerime kadar. Ellerini yanaklarıma birleştirdikten sonra, sert bir şekilde ellerini suratımdan ayırdım. Tedirgin bir şekilde gözlerime bakarken, konuşmak için dudaklarını araladı.
"Zorundaydım." Gözlerimdeki yaşlara aldırmadan yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirdim. Zorunda olmasının tek suçu kendisi miydi? Kesinlikle! Bu kelimeyi söylemek kadar basit olamazdı gitmesinin sebebi. Terk etmesinin ardındaki bütün sorunları görmezden gelip, sadece Zorundaydım demesi aptalcaydı. Işığı sönmüş gözlerine doğru baktığımda konuşmaya başladım.
"Benden çocukluğumu çalmak zorunda değildin!" İki elimle yüzümde ki yaşları sildikten sonra, kulağına doğru eğildim ve son kez konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Bu sefer sen oyun bozanlık yaptın Damla, ancak ben kaybettim."dedikten sonra, yüzüne asla unutmaması dileğiyle tüm öfkemi misafir etmemin ardından, barlar sokağından çıkmak için arkamı döndüm ve vagonun önünden sokağın çıkışına doğru ilerledim.
Yusuf'un kalbinde tek bir umut vardı, o da Damlanın gözlerinde, yıllar önceki aşkı bulabilmek. Damlanın gözlerine baktığında, ne bir aşk görebilmişti Yusuf, ne de vuslat. Yıllar önce iki çocukken tanışan Yusuf ve Damla 'Seninle bir oyun oynayalım mı? ama oyun bozanlık yapmak yok.'diyerek aşka ilk adımlarını atmışlardı ancak, Damlanın oyunbozanlık yapmasına rağmen bu oyunun kazananı olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun Bozan
Fiksi RemajaHayatın bana yaşattığı onca kötülüklere rağmen, hala hayatta kalmaya devam ediyordum. Üvey Annem "Umay Arkan'ın" Babam'la evleneli, beni istemediğini yüzünde ki öfkeyle nefreti karıştırdığında net bir şekilde anlayabiliyordum. Babam'la Annesi'nin Ev...