Bacaklarımı karnıma bastırarak, başımı omuzlarıma yasladım. Kendimi neden bu kadar yıkılmış hissediyordum?
Parmaklarımı dudağıma değdirdim. Kaybettiğim ya da kazandığım şeye bir isim vermeye çalışıyordum ancak bu mümkün değil gibiydi. Onu içimden atmak mı istiyordum, yoksa onu içimde sıkıca tutmak mı?
Onu düşüncelerimden kovalayamıyordum. O benim bir parçam gibiydi. O benim öfkeli halimin yansıması gibiydi. Beni hiç olmadığım kişi yapıyordu. Olmadığım birine dönüşüyordum onunla birlikteyken. Bundan keyif mi alıyordum? Yoksa bu bir aldanış mıydı? Hangi rüyanın içinde kayboluyordum? Bu rüya neden hiç bitmiyordu? Neden tekrar tekrar başlıyordu?
Kendimi toparlayıp bilgisayarın başına geçtim. Birkaç okunmamış mesajım olmalıydı. Heyecanla mesaj kutusunu açtığımda beklediğim gibi birkaç birikmiş mesaj buldum.
“İnsanların da yan etkileri var. Bazıları başını döndürürken, bazıları mideni bulandırıyor.”
Gözyaşlarım istemsizce akmaya başladığında ellerimi yüzüme bastırdım. O neden her ikisine birden sahipti? Kayra benim başımı döndürüyordu, evet. Kokusuna sahip olmak istiyordum. Bana sarıldığında korkularımı unutmuştum. Benim ilk öpücüğümdü. Bu kişi Kayra olmamalıydı. Ya da olmalı mıydı? Neden hem doğru hem de yanlış hissettiriyordu o halde? Ondan uzak kalmayı başarabilseydim bunlar olmazdı. Ama olmuştu işte. Bir şekilde olmuştu.
Diğer mesaja dikkatle odaklanmaya çalıştım. Nemlenen kirpiklerim bunu kolaylaştırmasa da.
“Birini sevmeye çalışmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister. Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister, düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu.”
Şimdi büsbütün ağlamaya başlamıştım. Sevmek bu denli yüksek bir çaba gerektiriyorsa ben nasıl ondan etkilendiğimi savunabilirdim? Kayra’yı burada bahsedilen gibi sevmeyi denememiştim. Hem o dengesizin tekiydi. Ben onun beni sevdiğinden emin olamazdım.
Düşünmeyi zaten çoktan bırakmıştım. Bu daha çok tutku ile ilgili olmalıydı. Kafamı karıştırıyordu. Mantığımı arka plana itmeye çalışan bir güç gibiydi. Bu güce karşı ne kadar dirençli yumruklara sahip olursam olayım onu alaşağı etmeye yetmezdi. Yenilen yine ve yeniden ben olurdum.
Ondan uzak kalma ihtimaline katlanamıyordum. Onun yanında kalmak istiyordum. Kayra’nın ihtiyaç duyduğum yönü neydi? Ona beni bağlayan şeyi bulamayacaktım. Asla bulamayacaktım. Ama onun bir parçasına sahip olmak için delirecektim.
Hiçbir zaman aşkın benim eksenim olmasına izin vermemiştim. Şimdi neredeyse hayatımı bu yönetiyordu. İlgi çekici yönü de neydi?
Gözlerimi kurulamaya çalıştım. Bundan kurtulmanın yolu vardır. Olmasını umuyordum. Kayra’nın beni mahvetmesine izin veremezdim.
Diğer söze geçtim.
“Gün gelir ve anlar ki insan; yaşadığı her şey bir yalandır! Geriye vazgeçemediği bir aşk ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır.”
Neden her şey bundan ibaretti? Bütün bunları bilip değiştirememek çok acıydı. Beni ittiği karanlık kuyuda kimse yoktu. Çünkü biliyordum hiçbir arkadaşım benim bu karamsar ve takıntılı ruh halimi istemeyecekti. Kim isterdi ki? Bu bir uyuşturucu bağımlısıyla takılmak gibi olurdu. Katlanılmaz.
Bilgisayarı kapattım. Üzerimdekileri vücudumdan sıyırdım. İç çamaşırlarımla kalmak üşümeme neden olmuştu. Dolabımdan ayak bileklerime doğru uzanan, düşük omuzlu bir elbise çektim. Üzerime geçirip saçlarımı topuz yaptım. Yorganın içine girdiğimde bir şeyleri unutabilir miydim? Yoksa yeniden kabuslarla baş başa mı kalırdım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz ~ Askıda
Fiksi RemajaKendi yolunu bulmaya çalışan, kimliğini kaybetmekten korkan, Milena olmak isteyen bir kız; Aden Turan. Umursamaz, sırlarla dolu, karanlık ve kilitli kutu olarak nitelendirilen bir çocuk; Kayra Soner. Aden'e yolculuğunda eşlik eden dostlar; Nehir, Öy...