Cebimden çıkardığım sigara paketinden bir tane dal alıp babamın doğum günümde hediye ettiği üstünde A.K yazılı zippo çakmağımla ateşleyip ağzıma götürdüğüm sigaramın dumanı ciğerime dolarken kapım çaldı.Her zaman ki gibi yine şirkette ki işlerimi hallediyordum.Dumanı üflerken içeri Emir girdi elimle gel işareti yapınca o da bekletmeden odaya girdi ve tekli deri koltuğa kendini attı.Masadaki atıştırmalıklardan yerken aynı zamanda şirketteki yeni gelişen bir sorun hakkında edinmesi gereken bilgileri anlatıyordu.
-Abi biliyorum bu mümkün değil ama birisi ya da birileri muhasebe kaydıyla baya oynamış gibi görünüyor.
-Emir sana olan sorunu bana tekrar anlat demedim.Kimin yaptığını bulmanı söyledim.
-Bende onun için uğraşıyorum kardeşim ama kim yaptıysa ya da adamlarına yaptırdıysa baya profesyonel hiç açık bırakmamış arkasından.
Birkaç aydır düzenli olarak şirketten para kayboluyordu. Kârına anlaştığımız tüm iş sonunda haznemize girmesi gereken paranın bir kısmı yok oluyordu ortadan. Şirkete üst düzey çalışanlar kariyer geçmişinde iyi puanlarla buralara gelen adamları çalıştırmamıza rağmen böyle birşeyin gerçekleşmesini aklım almıyordu. Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdiğim sırada babam arıyordu.
-Alo ?
-Nerdesin oğlum ?
-Şirketteyim baba biliyorsun. Kaybettiğimiz paraların sebebini öğrenmeye çalışıyorum.
-Ordaki işleri bir süreliğine Emir'e bırak ve hemen okula gel.
Bu boktan tanışma işi nerden çıktı anlamamıştım. Sinirden telefonu kapatıp ardından küfür etmemle Emir bana dönmüş 'hayırdır' dercesine başını sallamıştı. Durumu ona izah edip şirketten ayrıldım. Çocukluktan beri benim için hep kıymetli olan arabalar ve yine benimkilerden olan Mustang arabama binip okula doğru yol almıştım. Babamın onca işin arasında saçma sapan işlerle de beni uğraştırması canımı sıkmaya başlamıştı. Okula vardığımda daha arabadan inmeden üzerime cevrilen gözlerle rahatsız olmaya başlamıştım bile. Alışmam gereken bir durumken her gün artan sayıyla ben rahatsız olmaya başlamıştım. Müdürün odasına vardığımızda kapıyı çalmadan odaya girdim. Babamın yakın dostlarından birinin kızı dönem ortasında okulunu dondurup eğitim hayatına biraz ara vermiş şimdide tekrar açıp eğitime devam etmek istiyordu. Babamda kendilerine yardımcı olmuş okulla ben ilgilendiğim için gelip tanışmamı istemişti. Zaten tanışmıyor muyduk..Karşımda benim gibi bu durumdan sıkılmış ve burda olmaktan hayli rahatsız olan kıza baktım üstün körü. Zihnimde canlanan anlarla kaşlarımı çatmıştım. Babamın arkadaşıyla selamlaştıktan sonra yerime oturmuş eşiyle de konuşmuştum. Sadece yakın arkadaş değil anlaşılan ahbabımız da sayılıyor olmalıydılar.
-Annen nasıl Ateşciğim
Kadının sorusuyla kafamı kızından kendisine doğru çevirmiş sorusuna cevap vermiştim.
-İyiler. Sizi sormalı siz nasılsınız ?
Adının Mihriban olduğunu hatırladığım kadın konuştukça kızı sanki daha fazla tedirginleşmeye başlamıştım. Rahatsız olduğu birşeyler olmalı ama tam olarak neyin rahatsız ettiğini anlayamamıştım. Hatırladığım ve Mihriban Hanım'ın anlattığı kadarıyla çok küçükken beraber oyun oynardık. O an aklımda canlanan anla dudağım istemsizce yana kıvrılmıştı.
-Unutur muyum hiç.
10 yaşındayken birgün annem ve babam evimize misafirlerin geleceğini söylemişlerdi. Kalabalığı sevmeyen ben odama çıkıp çok sevdiğim konsolumla oynamaya başladım. Çok geçmeden aşağıdan gelen seslerle istemediğim anın geldiğini anlamıştım.Annem aşağa gelmemi ve bir arkadaşın geldiğini söylemesiyle oflayarak odamdan çıktım. Aşağı indiğimde çok sıcak bir kadın ve eşinin annemlerle sohbet ettiğini gördüm.Babam bana dönüp konuşunca diğer herkeste bana dönmüştü bir kişi hariç.
-Ateş oğlum gel bak bunlar bizim çok yakın arkadaşlarımız Fatih ve Mihriban bu da kızları Ada. Bence çok iyi arkadaşlar olabilirsiniz.
Babamın ismini söylemesiyle gözlerim o ürkek küçük kıza çevrildi. Çekindiği her halinden belli olan kız annesinin arkasına saklanmış yere bakıyordu. Beyaz ve çiçekli elbisesiyle iki yandan bağlanmış sarı saçlarıyla tuhaf ama hoş gelmişti gözüme o an. Daha önce kreşteki o kızlar gibi değildi o yaşta aşık olmak sevmek nedir bilemem tabiki ama hoş gelmişti işte. Kaşlarımı daha da çatıp merdivenlerden tamamen indim ve kızın yanından geçip gittim.İçimden kendime kızıyordum sanırım böyle hissettiğim için..O günden sonra da bir daha görmemiştim onu Ada'yı..ta ki bugüne kadar..Alarmın zorlayıcı sesinden sonra yatağın içinde kaybolmuş telefonumu bulup susturdum. Gözlerimi ovup saate baktım 06.00 dı bu da bir saat sonra yeni okuluma gitmem gerektiğini eğer biraz daha kalkmazsam ilk günden geç kalacağım anlamına geliyordu. Odamdan çıkıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkayıp tekrar odama girdim. Üzerimi de değiştirip çantama gerekli bir kaç eşyamı koyup aşağı indim. İlk gün olduğu için pek ders işlenmeyeceğini o yüzden kitap götürmem gerekmediğini dün Mesut Bey söylemişti. Dolaptan ağzıma kahvaltılık birşeyler bulup attıktan sonra kapıya yöneldim. Tam çıkacağım sırada annem de uyanıp yanıma gelmişti.
- Meleğim baban bıraksın istersen seni hem yoluda bilmiyorsun ki daha.
-Üstesinden gelebilirim sanırım annem.
Daha fazla ısrar etmesine fırsat vermeden sulu sulu öpüp annemden ve evden ayrıldım biraz daha oyalanırsam gerçekten geç kalabilirdim.
Kulaklığı takıp en sevdiğim ve genelde de gergin olduğum anlarda beni rahatlatan parçayı (Beethoven-Ayışığı Sonatı) açıp zaten yakın olan okuluma yürümeye başladım. Sonbaharın getirisiyle hava çok soğuk da olmayıp çok sıcakta sayılmazdı ona göre bir kot pantolon ve kısa kollu bir tişört giymiştim. İlk gün olduğu için forma sorunu da olmayacaktı. Kalabalıklaşan öğrenci yolundan okula vardığımı anlayıp derin bir nefes aldım ve okulun bahçesine açılan kapıdan içeriye girmiştim. Telefonumu çıkarıp müziği durduracakken birinin omzuma çarpmasıyla affaladım. Özür dilemek için ağzımı açmıştım ki benden önce davranıp konuşmaya başladı çarpan kişi.
-Hey sakin ol. Sanırım yeni kız sensin.
Yeni öğrenci olduğumu nerden anlamıştı bilmiyorum.Heralde üst sınıflardan biriydi diye düşünüp sormamıştım bunu.
- Sanırım o kişi ben oluyorum. Kusura bakma çarptığım için.
- Sorun değil.
Sıcak olduğunu düşündüğüm bir yamuk gülüşle kısa sürede arkadaşlarının yanına varan çocuğun arkasından baka kalmıştım. Baya tanınıyor olmalıydı kendisi uzaktan gördüğüm kadarıyla.Yere düşen kulaklığımı alıp çantama koydum ve yürümeye devam ettim. Sınıfıma vardığımda daha dersin başlamasına 10 dakika vardı. En arkalardan boş bir sıra bulup oturdum ve çantama attığım eskiz defterimi ve kalemimi çıkardım. Müzik dinlemek kadar resim çizmeyi de sevdiğim bir gerçekti. Boş bulunduğum her an kara kalem çalışmaları yapıyor zihnimdeki bulanıklığı atıyordum biraz da olsa. Yanımda hissettiğim hareketlilikle kafamı çizdiğim şeyden kaldırıp gelen baktım.Çok sıcakkanlı bir kızdı yanıma oturan.
- Merhaba Aslı ben.
Bana uzatılan elini sıkıp aynı sıcakkanlılıkla gülümsediğimi varsayıp karşılık verdim.
- Ada.
- Memnun oldum Ada.Yeni öğrenci demek sensin. Ah tabi nerden bildiğimi soruyor olmalısın. Bu okulda her şey çabuk duyulur iyisiyle kötüsüyle. Birazcık dedikoduyu sever de bu kolejliler.
Bunu demesiyle sesli gülmüştüm şimdi anlaşılıyordu her şey. Aslı'yla biraz daha konuşurken ders zili çalmış ve öğretmende sınıfa girmişti. Günün kalanında hep Aslı ile takılmış bütün günü beraber geçirmiştik. Birbirimize numaralarımızı verip vedalaştıktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Sanırım ilk günden arkadaş edinmek iyi bir histi. Annem haklıydı belki de yeni hayat yeni insanlar okadar da kötü değildi..Bölüm sonu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN
Teen FictionHayatın alabora ettigi bir kız ve tesadüfen karşısına çıkan bir adamın hikayesi bu.Yıpranmış kızımız papatya ruhlu Ada Derin,Cehennemi de Cenneti de ona yaşatabilen bir Ateş Koran..Masal yeni başlıyor.♡♤♡♤♡♤