Bir haftadır şirketteki sorunlardan kafamı kaldıramaz olmuştum. Maddi kayıplarımız günden güne artıyordu. Bu gidişle batmamız yakındı fakat biz hala soruna sebep olanı bulamıyorduk. Yine önümde bir yığın dosyayla bakışırken odamın kapısı sertçe açıldı. Bakışlarıma gelenin kim olduğuna bakmak için kapıya yönlendirdim. Emir'in yüzünde bir problem olduğu belliydi.
- Hayırdır ?
- Abi sanırım bulduk.
- Emir geveleme söyle hangi orospu çocuğu ?
- Muhasebedeki kayıtlarla oynayan kişi Kadir denen lavuk abi.
Aklıma gelen kişiyle gözlerimi yumdum ve ellerimi saçlarımdan geçirip Emir'in devam etmesi için kafamla onayladım.
- Şu çocuğum hasta bahanesiyle iş isteyen senin de acıyıp işe aldığın Kadir varya o işte.
- Peki bu Kadir denen soysuz kimin iti onu da buldunuz mu ?
- Onu da sana bıraktık abi sen gel de konuştur diye ne yaptıysak konuşturamadık pezevengi.
- Her zamanki yere götürün geliyorum. Öldürmeyin canlı lazım o bana.
Emir odadan çıktıktan sonra telefonum çalmıştı. Kim olduğuna bakmadan babamın yükselen sesi ulaşmıştı kulaklarıma.
- Ateş neler oluyor ?
- Bir şey olduğu yok baba.
- Öyle mi ? Birkaç aydan fazla bir süreye aşkın haznemizden eksilen paralar bunu söylemiyor ama. Sana o şirketi batır diye vermedim.
- Öyleyse oturduğun tahtından kalkıp biraz da sen ilgilen o çok sevdiğin şirketinle.
Cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapatmıştım. Bu siktiğimin variscilik oyununu hiçbir zaman ben istememiştim. Herkes yaşıtlarıyla acaba bugün ne yapsak diye planlar kurarken ben ne yapmayacağımı öğrenmiştim. Kardeşimin ölümünden sonra kendisi acılarıyla köşesine çekilen babam yaşını bahane edip tüm parasının kontrolünü üzerime yıkmıştı. Bu şirketten daha önemli işlerim vardı benim. Kardeşimin katillerini bulmak gibi. Polisler her ne kadar cinayet değil de kardeşimin kendi isteğiyle intihar ettiğini söylese de buna inanmıyordum. Savaş benim gibi değildi o hayatı severdi hayalleri olan mutlu bir çocuktu. O kadar mutluydu ki arkasından koca bir enkaz bıraktığını bilseydi acaba o zamanda mutlu kalır mıydı ? Kalırdı...
Her şey ondan sonra başlamıştı. Ben onun katillerini ararken ailemde acılarını içlerine gömmüş hiç var olmamış gibi yaşamaya devam etmişlerdi. Yaklaşık yarım saat sonra Emir'in yanına varmıştım. Bu eski harabe depoyu genelde konuşmayan çekingen misafirlerim için kullanıyordum. Küf kokusu daha içeri girmeden insanın burnunu tırmalıyordu. Dört tarafı kolonlarla ayakta duran ve en ortadaki duvarda iki tarafı zincirli kelepçelerle süslenmiş ve ortamda derin sessizlik oluşunda tavandan damlayan su sesinden başka bir şey duyulmazdı acı çığlıklar dışında.. Emir dediğimi yapmış öldürmemiş ama hayli hırpalamıştı Kadir denen köpeği.
- Hala konuşmadı abi.
- Demek fazla utangaç birisi. Değil mi Kadir ?
Yerden bulduğum bir sopayı önce elimde bir tur döndürmüş ardından iki elinden duvara asılı adamın bacaklarına vurmuştum. Depoyu anında acı çığlıkları doldurmuştu ama bu istediğim sorunun cevabı değildi.
- Ama benim pek misafir perver olduğum söylenemez.
- Konuş kim için çalışıyorsun ?
- B-ben kimse i-için çalışmıyorum abi yemin ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN
Teen FictionHayatın alabora ettigi bir kız ve tesadüfen karşısına çıkan bir adamın hikayesi bu.Yıpranmış kızımız papatya ruhlu Ada Derin,Cehennemi de Cenneti de ona yaşatabilen bir Ateş Koran..Masal yeni başlıyor.♡♤♡♤♡♤