Bölüm 9: Merhamet..

20 3 1
                                    

Geçmişten kalan karanlık bir gölge peşini bırakmaz ya hani hayatımın bazen öyle bir döngü de olduğunu düşünüyorum. Önüm çıkmaz sokaklar , arkamsa sonsuz bir uçurum.. Ya uçurumdan düşecektim ya da önümde ki o duvarları yıkarak kendi yolumu çizerek bambaşka bir hayat yazacaktım kendime. Öyle de yaptım ya da yapmaya çalıştım. Ne kadar başardığım muamma fakat çabaladım, çabalıyordum..
Gece geç saatte işlettiğim barlardan birinden çıkmış her zaman ki izbe yoldan evime gidiyordum. Çalan telefonumu kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma götürdüm. O an aramasını asla tahmin etmeyeceğim kişinin sesi doldu kulaklarıma. Yağız'ın o iğrenç sesini duymak bile öfkemi arttırmıştı resmen.
- Ooo Ateş Bey telefonun başında aramamı mı bekliyordun.
Bizzat kendisini bekliyordum ama karşıma çıkamayacak kadar korkak olduğunu unutmuşum. Öfkeyle direksiyonu daha çok sıkarak ani frenle ormanın ortasında arabayı durdurdum.
- Karşıma çıkamayacak kadar korkak ama arayacak kadar cesursun demek ki.
Yağız ibnesinin kahkaha atması daha da sinirimi bozarken sakin kalmaya çalıştım.
- Darılıyorum ama.Eski do..
- Uzatma şerefsiz sadede gel.
- Peki geleyim hemen. Kardeşimi öldürdün yetmedi içeri tıktın beni yıllarımı da aldın benden. Sence bu yanına kalacak mı sandın. Biliyor musun bazen fazla komik oluyorsun.
- Başlatma komedine orospu çocuğu.
- Neyse seninle sohbet etmek için aramadım. Sana çok güzel bir hediyem var. Görmeye hazır mısın ? Bende öyle düşünmüştüm.
Cevap vermemi beklemeden telefondan gelen ve aramanın sonlandığını belirten sesle on dakikadır içimde tuttuğum öfkemi daha fazla tutamayıp telefonu arabanın içinde bir köşeye fırlattım. Muhtemelen kırılan telefonuma aldırmayıp gaza yüklendim. Evime vardığım da otomatik kapı açılmış korumalarımdan olan Serkan yanıma gelmişti.
- Hoşgeldin abi.
- Emir burada mı ?
- Hayır abi öyle bir talimat vermedin bize bugün.
- Ara hemen buraya gelsin.
- Hemen abi.
Korumalardan bir diğerine eliyle 'gel' işareti yapan Serkan ben içeriye girince telefonla konuşmaya başlamış diğeri de arabamı garajın içine park etmişti. Emir gelene kadar öfkemi atmak istemiş ve evin altında kalan spor salonuna doğru ilerdim.
Üstümdeki ceketi koltuğun üstüne fırlatıp boks eldivenlerimi ellerime geçirdim ve gömlekle ilk defa deneyimleyeceğim kum torbasını yumruklamaya başladım. Kısa süre de sırılsıklam olmuş vücuduma yapışan gömleğimle rahatsız olmuştum. Eldivenleri de çıkarıp bir köşeye fırlattıktan sonra ceketimi alıp ikinci katta bulunan odama çıktım. Soğuk bir duş iyi gelirdi. Gerçi hangi soğuk su dindirirdi ki içimdeki yangınları. Bitmek bilmeyen geçmişim izleri ve acıları hala peşimdeydi. Herkese merhamet gösteren hayat bana zerre göstermemeye çalışıyor gibiydi. Bir elimi siyah mermere yaslayıp soğuk suyu açtım. Başımdan aşağıya doğru akan su dışımdaki ateşi söndürmeyi başarmıştı. Duştan çıkıp üzerime bir eşofman altı ve kısa kolu düz bir tişört giydikten sonra aşağıya indim. Emir gelmiş olacaktı ki Serkan'la konuşuyordu.
- Hayırdır oğlum bu saatte acil gel diye aradın.
- Bir bilgim yok Emir Bey. Abi gelmeni istedi.
Salona girdiğimde Serkan önünü ilikleyip bir şey isteyip istemediğimi sordu. O salondan çıkınca deri koltuğa kendimi atıp bir sigara yaktım. Duman anında odayı sarınca Emir de arkasına yaslanmış bir bacağını diğerinin üstüne atmıştı.
- Yağız pezevenki.
- Ne yaptı yine o puşt ?
- Beni aramaya cüret etti.
- Ee ?
- Eesi yok saçmaladı kapattı.Şu numarayı araştır ve nerden aradığını tespit et. Bulunca adamları yola bana getirsinler onu. Diri.
- Abi adam resmen taşsak geçmeye arıyor. Bir bulsam kendi ellerimle..
- Diri ,Emir. Diri.
- Anladım kardeşim diri. Oldu o zaman ben araştırayım bir şey bulursam ararım.
Emir gittikten sonra bende ağrıyan boynumu sıvazlayıp oturduğum yerden kalktım. Yatağa kendimi sırt üstü atıp düşüncelere daldım yine. Bir sonra ki hamlesini bilemezsem sevdiğim birine daha zarar verebilirdi. Vermemeliydi. Kaybedecek bir şeyim kalmamıştı. Bu saatten sonra bana olan en ufak zarar da o soysuzu ölmesi için yalvartıcaktım. Yapardım..

Bir hafta sonra...
Bir haftadır kayıt yaptırdığımız doğa kulübünü konuşuyor ve ona hazırlık yapıyorduk. Sonunda o gün gelmişti. Kamp yapacaktık bilindik bir ormanda. Gerekli olan tüm malzemelerimizi bir haftadır arayıp bulmuş ve artık hazır sayılırdık.
- Ay çok heyecanlı ya ilk defa kamp yapacağım.
Aslı gibi benim de ilk deneyimim olacaktı fakat Mert ikimizden daha fazla kamp deneyimi yaşamıştı ki çadırlarımı kurma sözü bile vermişti bize. Okulun ayarladığı büyük bir otobüs ile 50 öğrenci gidecektik. Evet koca okuldan sadece 50 kişi gelebilmiş bazıları ailelerinin onaylayamaması üzerine gelememişti.
Öğretmenler son kontrolleri yapıp öğrencilerin adının yazılı olduğu listeye bakmış eksik öğrenci var mı diye kontrol etmişti. Herkes buradaydı ve hiç bir arıza yoktu. Otobüste ben ve Aslı yan yana oturmuş Mert ise başka arkadaşlarının yanına oturmuştu. Diğer öğrenciler kendi aralarında sohbete dalarken bende kulaklığımı takmış müzik dinliyordum. İçim de kötü bir his vardı. Ve genelde böyle hissettiğim an iyi şeyler olmazdı. Birkaç öğrencinin çığlığı ve dengesiz giden otobüs ile kulaklığımı çıkarmış ne olduğunu anlamaya çalışmıştım. Öğretmenler sakin olmamızı söylerken otobüsün ani fren hareketiyle her şey bir anda karanlıklaşmış ve dünya ters dönmüştü sanki. Ters dönen dünya değildi oysa. Önümüze çıkan başka bir araca çarpmamak için sola kıran otobüs kontrolünü kaybetmiş ve başka bir engele çarparak bir kaç takla atmış ve ancak ters durabilmişti. Bayılan öğrencilerin, çığlık atan öğrencilerin ve yanımda hareketsiz duran Aslı'yla paniklemiş dönen ve muhtemelen kanayan başıma aldırmadan kolundan dürtmüştüm uyanması için. Öksürerek uyanan Aslı'yı görünce derin bir nefes almış ve otobüsün sağımda kalan camını tekmeleyerek kırmış dikkat ederek çıkmıştık enkaza dönmüş otobüsle. Aklıma gelenle duraksamış Aslı ile birbirimize bakmıştık. Onun da benden farkı yoktu başı kanıyor ve muhtemelen başı dönüyordu.
- Aslı iyi misin ?
- M.Mert yok.
Kendinden önce Mert'i düşünmesi kesinlikle iyi kalpli biri olduğunu ya da Mert'e karşı hisleri olduğunu gösteriyordu.
- Burada bekle. İçeriye bakıp geliyorum.

Aslı'yı geri de bırakıp otobüsün yanına gittim. Dumanlar çıkmaya başlamış belki de birazdan patlayacaktı devrilmiş araç. Mert'i aramaya başlarken otobüsün şoför koltuğuna yakın tarafta bir kız yanında birkaç kişi daha görmemle bir çığlığın tüm ormanı hatta gökyüzünü kapladığını dahi düşündüğüm bir kızın çığlığını duymamla olduğum yerde çivi gibi çakılmış ileriye doğru bakışlarım takılı kalmıştı. Mert'i bulmuştum oradaydı. İyiydi.. Belki de değildi o da benim gibi olan şeye şaşırmış kanayan başıyla sabit duruyordu durduğu yerde. Burada ki çoğu kişiyi sadece adıyla tanıyor bir arkadaşlık kurmamıştım hiçbiriyle. Ama yerde hareketsiz yatan kızın adının Buse olduğunu ve çığlık atan arkadaşının adının da Açelya olduğunu daha otobüse binmeden kendi aralarında ne yapacaklarını çadır kuramadıklarını konuşurlarken duymuştum. Hayat daha kaç kez kötü davranacaktı daha kaç yüzü vardı böyle karanlık ? Belki de ben belayı çekiyordum gittiğim her yerde. Arkadaşının cansız bedeni üzerinde feryat figan ağlayan kıza baktıkça sanki ben bir yakınımı kaybetmiş gibi kahroluyordum. İçimden bir şeyler eksiliyordu adeta. Etim kemiğimden çekilircesine bacaklarım titremeye, başım dönmeye başlamıştı. Çığlıklardan dolayı ne olduğunu anlamaya çalışan Aslı yanıma gelmiş o da gördüğü manzara karşısında şaşkın kalmıştı. Mert bizi fark edince toparlanmaya çalışıp yanımıza doğru bir adım atmıştı. Sanırım iyi olup olmadığımızı sorguluyor ve cevap bekliyordu tam anlayamıyordum. Zihnim bulanıklaşıp baş dönmem artınca gözlerimi sıkıca yumdum. Uğuldayan seslerle gitgide  sersemliyordum. Mert'in koluma dokunup beni dürtmesiyle çivi gibi çakıldığım yerde sendeleyip son bir kez ona baktım. Ardından gördüğüm tek şey Mert'in beni tutması ve Aslı'nın kısa bir çığlığı olmuştu.. Sanırım bayılıyordum ya da bende o kız gibi ölüyordum.. Bilmiyorum..


Bölüm sonu...

ŞİZOFREN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin