Bölüm 4 : Yankı

37 8 0
                                    

Ben kaçmak için yer ararken Ateş masamıza yaklaşmış ve Mert'le beklenmedik bir sıcaklıkla birbirlerine sarılmıştı. Bir dakika Ateş Koran az önce güldü mü ? Hayır bu da beynimin bana oynadığı oyunlardan biri değil emindim. Aslı'nın beni dürtmesi de ikimizin aynı şeyi gördüğünü kanıtlıyordu.
- Kanka bu ikisi ne ayak.
- Ben nerden bileyim onların dünyasıyla iç içe olan sensin bunu da bilmen lazım.
- Arkadaş olmalılar diyeceğim de diyemiyorum.
- Neden Ateş Bey'le arkadaş olabilmenin kriterleri mi var birde ?
- Belki de. Kızım anlamıyor musun ? Burdaki çoğu kişiyle arkadaş sayılır ama Mert'le olan sıcaklığını kimseye göstermemişti daha önce. Belki kuzenidir.
Bu konuya kafa yormak istemiyorumdum. Başıma giren ağrıyla bu çokta mümkün olmuyordu zaten. Biraz hava almak için bahçeye çıkacağımı Aslı'ya bildirip oturduğum yerden ayaklandım. Git gide artan ağrıma baş dönmesi ve mide bulantısı da eklenmişti. Çok sık olan birşey değildi bu durum. Kalabalıktan olsa gerek diye düşünüp bahçenin ortasındaki kocaman süs havuzunun kenarlarına tutundum ve serin havanın içime işlemesine izin verdim. Mümkünmüş gibi başıma giren ağrılar daha da şiddetlenirken arkamda bir hareketlilik hissettim. İçerden herhangi bir öğrencidir ve benim gibi bahçeye hava almaya çıkmıştır diye düşünüp umursamadım. Yanıma yaklaşan ayak sesleriyle arkamı dönmek üzereydim ki daha dönmeden sesini duymamla olduğum yerde kala kaldım.
- Bir sorun mu var ?
Ateş'in burada ne işi vardı kendi sorunlarım yetmiyormuş gibi birde onunla uğraşmak istemiyorumdum. Kısa kesip gitmesini umarak sorusuna cevap verdim.
- Hayır. Hava almak için şey ettim ben ama şey oldu biran da ?
- Ne oldu ? Her neyse aldığın hava pek işe yaramışa benzemiyor. Arkadaşını çağırabilirim ?
Daha çok soru sorar gibiydi ama cevabımı da beklemeye niyeti yoktu vücudumunda yok olacaktı ki Titreyen bacaklarımla düşmemek için istemsizce Ateş'e tutunmuştum. Sanki bu anı bekliyormuş gibi ani bir refleksle yere düşmemi engellemişti. Son gördüğümse çatık kaşların altında bir çift alevlenen hareler olmuştu.

Ne kadar süredir baygındım bilmiyordum. Gözlerimi açtığım da bir arabanın içerisindeydim. altımdan kayıp giden zeminle bunu anlamam zor olmamıştı yine de nerde olduğumu soramadan edemedim.
- Neredeyim ben ?
- Daha güvenli bir yerde. Neyse ki arkadaşın adresini biliyordu. Evine gidebilecek halde değildin.
- Neden yapıyorsun ?
- Ne yapıyor muşum ben ?
Salağa yatması şu durumda bile beni sinirlendirmeyi başarmıştı.
- Aslı bırakabilirdi beni sana gerek yoktu.
- Ondan emin değilim. Korkunç görünüyorsun burdam bakınca.
Bunu demesiyle çarpık bir sırıtış bırakıp önüne dönmüştü. Etrafa bakındığım da eşyalarımın benimle olmadığını ve son hatırladığım da ise hava alıp geri döneceğimi düşünüp masada bıraktığım aklıma gelmişti. Alnıma vurup geriye yaslandım ve tanıdığım ama aslında bana çok yabancı gelen bu adamın arabasında beni eve bırakmasına müsade ettim. Ya da etmek zorunda kaldım desem daha doğru olurdu. Uzun süren bir yolculuk sonunda evime ulaşmıştık ama bu yolculuk boyunca ne o bir daha konuştu ne de ben. Kaba biri görünmemek için teşekkür etmek istedim biran da çokta gerekli değildi bence ama adabı muaşeret gereği işte..
- Teşekkür ederim.
Anlamaz gözlerle ve yine çatık olan kaşlarla bana döndermişti alevlenen gözlerini. Her seferinde neden öyle geliyordu bana gözleri ? Ne kadar gerçek bir görüntü olabilirdi bilmiyorum ama adının hakkını gözleriyle veriyor gibiydi.
- Evime bıraktığın ve öncesinde düşmekten kurtardığın için beni teşekkür ederim.
'Önemli değil' dercesine kafasını salladığında arabadan inip evime gelmiştim. Hiç uyanmasını istemesem de anahtarımda eşyalarımla beraber parti de kaldığı için kapıyı çalmak zorunda kaldım. Annem uyku mahmuru haliyle bir eli ağzında esneyerek kapıyı açmıştı. Onu tatlı uykusundan uyandırdığım kendimi kötü hissetsem de yapacak birşeyim yoktu.
- Kuzum hoşgeldin. Erkencisin daha geç bekliyordum.
- Evet annem kendimi pek iyi hissetmediğim için erken çıktım.
Annemin gözleri anında açılmış endişeyle bana bakmaya başlamıştı.
- Ne oldu kızım ? Şimdi farkediyorum rengin atmış sanki. Kötü bir şey mi oldu biri birşey mi ya..
- Hayır anne. Sadece bayılacak gibi oldum ve.
- ve ne ? Söylesene yavrum kalbim inecek şimdi.
- Ateş'te ordaydı o bıraktı beni eve.
Annemin az önceki evhamlı hali biran da uçup gitmiş yerine gülen bir surat gelmişti. Komik olan neydi anlamadım. Annem tam ağzını açmıştı ki babam da sesimizden olsa gerek aşağı inmişti. Uyumak istediğimi söyleyip annemin soru yağmurundan kaçmayı başarmıştım arkamdan söylense de babamı daha da kızdırmamak için peşimi bırakmış onlarda yatmaya gitmişti. Ve bugün de böyle bitmişti sonunda. Gözlerimi kapattıkça aklıma alevlenen bir çift göz odamın anlamadığım bir tarafından bir koku geliyordu burnuma. Onun kokusu.. Tarifi imkansız bu yer yüzünde hiçbir benzeri olmayan kendisine has bir kokuydu sanki anımsadığım. Biran da aklıma nasıl kazınmıştı kokusu. Kendimi toparlamam gerekiyordu bence. Tanıyor olsam bile uzun yıllar önce küçük bir çocukken karşılaşmış hatta karşılaştığımı bile hatırlayamadığım bir kişiyi şimdi bir günde ezberlemekte neyin nesiydi böyle ? Daha fazla yorgun bedenim ve zihnim direnememiş uykunun tatlı kollarına bırakmıştım kendimi.

Sabah olduğunda anneme yakalanmamak için ışık hızında evden çıkıp okulun yolunu tutmuştum. Havalara günden güne soğukluğunu artırmaya başlamış özellikle sabahları kendini göstermekten çekinmiyordu. İnce kapüşonlumun zincirini boğazıma kadar kapatıp kulaklığımdan gelen tatlı melodiye mırıltılarımla eşlik ediyordum. Zihnimi daha ne kadar meşgul edebilirim bilmiyorum ama düşünmemeye çalıştıkça dün gözümün önünden gitmiyor sanki aklıma yapışıp kalmış bir anı gibi orada olduğu yerde duruyordu. Ne kadar süre geçmiş ve okula ne zaman vardığımın farkında değildim. Yakınımdan gelen bir araba sesi kulaklığıma ve son ses müziğime rağmen ulaşmıştı kulaklarıma. Her kim sürüyorsa ehliyeti kasaptan almış olmalıydı derken görmeyi beklediğim en son kişiyi hatta görmek istemediğim kişiyi görmüştüm.

- Bir sen eksiktin.

Adımlarımı hızlandırıp okulun içine girmiştim. Son model lüks arabasından daha hızlı olmadığım kesindi. Arkama kaçamak bir bakış attığım da gördüğüm manzaraya hayretle göz devirmiş önüme dönmüştüm. Ben ondan kaçacak yer ararken bütün okulda kızların tabiri caizse dibine düşmeleri ne kadar aptalcaydı. Neyden kaçtığımı sorgulamak şimdi aklıma gelecek olacak ki hızımı yavaşlatmıştım. Arkama tekrar bakmaya yeltenirken birine çarparak durmuştum.

- İkinci kez aynı kişiye çarpmak yetenek işi sanırım.

- Özür dilerim arkama bakıyordum da göremedim seni biran.

- Birinden mi kaçıyorsun.

Kendisinden bahsedilmeyi bekliyormuş gibi anında arkamda belirivermişti. Belki soğuk kimliğinin altında yatan süper kahraman kimliği de vardır Adacım olamaz mı ? İçimdeki sese bir küfür savurup arkamı döndüm.

- Sanırım benden kaçıyor.

- Genelde kızlar sana gelir kardeşim ama sen bilirsin.

Mert'in bu söylediğiyle ona da okkalı bir küfür savurmuştum

- Buradayım ve sizi duyuyorum.

İkisi de aynı anda yüzüme uzaylı görmüş masum köylü gibi bakarken Mert hemen toparlanmış ve yapmacık bir gülüş koymuştu suratına.

- Her neyse. Hayırdır kardeşim bu aralar sık sık okula uğrar oldun bir sıkıntı mı var ?

Evet Mert'i alnından öpme sırası gelmişti. Bu soru şuanda sorulabilecek en doğru soruydu.

- Sorunlar bitmez biliyorsun. Bize de o sorunu ortadan kaldırmak düşer.

Ateş'in bunları söylerken bana bakması kendimi o cümledeki sorun gibi hissettirmişti. Elindeki daha yeni farkına vardığım eşyalarımla şimdi neden burada olduğunu anlamıştım. Sanırım sadece eşyalarımı dün orada unuttuğum için onları getirmek için gelmişti. Mahcubiyet sarmıştı dört bir yanımı bir anda. Eşyalarımı bana teslim ettikten sonra Mert'le vedalaşıp okuldan ayrılmıştı. Sonraki derslerde bir daha da görmedim ne onu ne de Mert'i. Artık kafamdaki boş şeyleri atıp sadece derslerime odaklanmaya karar verdim. Dört sene sonra iyi bir üniversite kazanıp iyi bir işe girmek için olması gereken buydu.


Bölüm sonu...

ŞİZOFREN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin