Ruhuma Dokun

117 3 0
                                    

Koridordaki soğuk hava ince saten askılımın içinde üşümeme neden olmuştu. Yorganı üzerime çeker çekmez Kelvin'in ısıttığı kumaş bana sıcak ve güvende hissettirdi. Kelvin ellerini başının altına koyup bir süre sessizce bana baktı. Sonunda ısınmıştım ve sakinleşmiştim.

- İyi misin şimdi?
Güzel gözlerindeki endişeye bakarken bir süre cevap vermedim.
- Evet, seni rahatsız ettim kusura...
- Saçmala, derken hem ciddi hem şefakatliydi. "Biz birbirimize destek olmazsak kim olacak."

Bir süre sessiz kaldı. Elleri elmacık kemiklerime uzandı. Yüzümü okşarken sesi güven vericiydi.

- Ben hep burdayım biliyorsun değil mi?

Kalbimin teklediğini hissettim. Her zaman yakın olmuştuk ama yüzüme bu şekilde dokunması bana farklı hissettirmişti. Yalnızca ona bakakaldım. Kendini toparlar gibi ellerini çekti ve gülümseyerek "İyi geceler" dedi.

"İyi geceler" dedim sessizce. Arkasını dönmüştü. Eskiden yaptığı gibi bana sarılmasını istiyordum ama buraya gelmem bile fazlayken, bunu istemek çok fazla olurdu. Ben de arkamı döndüm, onun  yanımda varlığını hissetmek bile bana yetiyordu. Hemen yanıbaşımdayken ona sarılamamak, ona dokunamamak ne kadar beni rahatsız etse de burada olması bile yeterliydi benim için. Yanımdaydı.

Bu düşüncelerle gözlerimi kapattım. Uyumam normalden uzun sürdü, her ne kadar kendime "her zaman yanında olan Kelvin işte" diye telkin edip dursam da hemen yanımda uzanıyordu ve Kelvin'le aynı evde yaşamanın bile ne kadar dikkat dağıtıcı olabileceğini biliyordum, yatakta yanıbaşımda olması ise başka bir şeydi. Annem aklıma gelince aklımdaki düşünceler dağıldı. Uyku beni sarmalayıp, iyice dibe çekerken uyumak ve rüyamda onu görmek istiyordum. Bana her şeyin iyi olacağını söylemesini...

☆☆☆

Huzursuzca kıpırdanırken, istemeye istemeye gözlerimi açtım. Doğrulurken Kelvin'in odasında olduğum düşüncesi aklıma şimşek gibi çaktı. Yağmur camın önündeki ağacın yaprakalrına vururken ortalık hala karanlıktı.

Kelvin'in yanımda olmaması beni şaşırtmıştı. Uykuyu ağır biri oldupunu biliyordum ve benim aksime gece kolay kolay uyanmazdı. Gerinirken yerdeki Kelvin'in terliklerini ayağıma geçirip odadan çıktım. Evde hiç bir yerin ışığı yanmasa da mutfakta olmalıydı, karanlıpı sevdiğini biliyordum. Akşamları ışığı yanmayan mutfağı boş sanarken  aniden karşıma çıkıp beni korkutuğu çok olmuştu.

Mutfağa girerken onu masanın başına oturmuş, elleri başında buldum.

- Uyumadın mı?
Başını kaldırırken alakaranlıktan yüz ifadesini seçemiyordum. Işığı yakmamdan hoşlanmaycağını düşünerek karanlıkta tezgaha yürüdüm. Önümdeki sürahiden kendime bir bardak su alırken sessiz kaldı.

- Su içmeye kalktım, dedi. Ama gecenin bir yarısı burada oturuyor olmasını açıklamıyordu bu. Benim yanına gitmemden rahatsız olmuş olması fikri aklımda belirirken huzursuzca ona döndüm.

- Şey, seni rahatsız etmiş olmalıyım, derken sesimin olabildiğince doğal çıkmasına çabaladım. Bu fikrin beni üzmesine engel olamamıştım.
Karşısında duruyordum. Ayağa kalkerken:
- Saçmalama Evrim, sadece su içtim.
- Keşke bana söyleseydin. Ben...

Elleriyle omuzlarımı tutup sabırla ve ona inanmamı beklermişçesine konuştu.
- Evrim, hadi ama. Öyle olsa sana söyleyeceğimi biliyorsun. Beni bu kadar tanıyorsun değil mi? derken inandırıcıydı. Ama bana söylemediği bir şeyler olduğunu biliyordum. Beni gerçek bir kadın olarak görebileceğine ihtimal versem bu yüzden kalktığını düşünürdüm ama bana tavrı he zaman kardeşçe olmuştu. Gene de ufak bir ihtimal bile olsa kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti. Israr ettim, öğrenene kadar peşini bırakmayacaktım.


- Neden kalktın o zaman?

İstediğimde ne kadar inatçı oalbileceğimi biliyordu, buna rapmen ısrar etti.

- Yalnızca su içtim, hadi uyuyalım derken beni çekiştirmesine izin verdim. Sesi beni inandırmaya çalışıyordu ama onu rahatsız ettiğimi biliyordum. Koridora kadar beni çekmesine izin verdim ama odamın önünde durdum ve kollarından sıyrılıp içeri girdim.

- Hadi ama Evrim, ne kadar çabuk küsüyorsun derken peşimden odama geldi. Arkamdan ışığı yakmıştı.

- Küsmedim kırılmadım da kırılacak bir şey yok ki, derken sesim bana bile inandırıcılıktan uzak gelmişti.  Peşimi bırakmasını bekliyordum ama pencereden dışarı bakarken arkamdan geldi.

- Neden senden rahatsız olayım, seninle bir şeyler yapmayı ne kadar sevdiğimi biliyorsun, derken sesi yumuşaktı, beni ikna etmeye çalışıyor gibi değil de bir gerçeği dile getiriyor gibiydi. Arkamı dönmeden:

- Biliyorum, dedim. Bu kadar alınmış olmamın tek nedeninin bugün olmadığını farkettim o an. Ne zamandır onunla ilgileniyordum ve bu ilgi bir kardeşi aşan bir ilgiydi. Ondan en ufak bir karşılık alamamış olmak beni deli ediyordu içten içe. Ben de ona bir erkek gözüyle baktığımı belli etmiyordum belki ama... Bunca zaman bir arada yaşadığımız halde benimle ilgili etkilenecek ufak bir şey bile bulamamış mıydı? Sessiz kalınca elini omzuma koydu.

- Sorun ne Evrim, anlat bana. Beni tanıyordu, o kadar iyi tanıyordu ki aklımdan geçenleri yakalayabiliyordu. Aynını benim ona yapamıyor olmam beni kızdırıyordu. Gene de sesinde yakaladım kırgınlık ve çaresizlik beni pes ettirdi. Ona döndüm. Pencereye yaslandığım halde çok yakınımdaydı. 

Eli hala omuzumdaydı, aklımda ona herleşin iyi olduğunu, artık uyuyabileceğini söylemek vardı ama bir şey konuşmama engel oldu. Yüzüme ketlenmiş gözlerine bakakaldım. İçinde olduğumuz anın tuhaflığının farkındaydım ama ona hasretle bakan gözlerimi bir türlü  çekemiyordum. Hep saklamak zorunda olduğum bu yük beni artık yormuştu.

Onun bakışları da öylece kaldı. Omuzumdaki elleri boynuma uzandı ve baş parmağıyla hafifçe tenimi okşadı. Bedenimin hafif bir şekilde titremesine engel olamadım, muhtemelen o farketmemişti bile. Güzel büyük gözleri ne olduğunu anlamadığım duygularla bana bakıyordu, gözlerim bilinçsizce kalın şekilli dudaklarına kaydı, hafiften aralıklıydılar. Hemen yakınımda sıcaklığını hissederken farkında olmadan başım ona doğru uzandı. Yarı yolda ne yaptığımı farketmiştim, bir kaç santimetre uzağımda gözlerindeki şaşkınlığı ve karmaşayı farketmiştim ama artık çok geçti. Beni görmüştü, beni anlamıştı. Bundan sonra artık beni yanında istemese bile onu öpmeden yanından ayrılmış olmayacaktım en azından. Dudaklarının güzel tadı dudaklarımdayken ayrılacaktım, buna değer diye düşündüm. O her şeye değerdi.

Kısa duraklamamda bunu istemese geri çekileceğini düşündüm ve dudaklarına yapıştım. Onu öptüğümde de geri çekilmemişti, tek tepkisi boynumda gerilen elleri olmuştu. Arzuyla beni tutmasını ne kadar isterdim oysa bu tepkinin şaşkınlıktan olduğunu biliyordum. 

Belki son öpücüğümüz olduğunu düşünmek anın tadını çıkarmayı, dudaklarının tadını çıkarmayı istememe yol açmıştı. Alt dudağını arzuyla öperken ellerim ensesine uzandı ve saçlarını tuttum. Bir an nefesi kesildi, geri çekilmiyordu ama beni istediğim şekilde arzuyla öpmüyordu da. Beni benim onu istediğim kadar istemediğini düşündüm, belki de hiç istemiyordu ama o zaman çoktan geri çekilmiş olurdu.

İstemeyerek yavaşça dudaklarından ayrıldım ve tekrar pencereye yaslandım. Boynumu sıkıca tutan elleri gevşememişti.

☆☆☆

Hayalci romantikler, oylarınızı bekliyorum ❤

Üvey Abimin KalbindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin