Gözlerinde kısa bir an arzu görür gibi oldum ya da öyle gördüğümü düşünmüştüm çünkü hemen ardından gözlerinde kalan tek şey ne yapacağını bilememenin kararsızlığıydı. Onu böyle zor bir duruma düşürmüş olmaktan pişman olmalıydım ama değildim. Daha fazla yalan söyleyemezdim artık, ne kendime ne de ona.
- Ben... Özür dilerim, diye kekeledim hüzünlü ama pişman olmayan bir sesle.
Bir adım geri çekilirken bir şey demedi. Kısa bir an süren bu sessizliği bana nedense çok uzun gelmişti. Odamdan yavaşça çıkıp kapımı örterken:
- İyi geceler, dedi, bir anlam çıkarmanın çok zor olduğu ses tonuyla.
Kapı ardından örtüldüğünde kendimi yapayalnız hissettim. Onu kaybetmiştim, belki de kaybetmemiştim ama bildiğim tek şey bazı şeylerin artık asla aynı olamayacağıydı.
...
Son bir haftayı aramızdaki garip belirsizlik durumuyla geçirmiştik. Onu öptükten sonra bu konu sadece bir kez açıldı, onda da konuyu ben açmıştım. O sadece bunun sorun olmadığını, sadece bunu ikimizin de unutması gerektiğini söylemekle yetindi.
Söylediği sözler beni bir yandan mutlu etmiş bir yandan üzmüştü. Ama öyle istiyorsa öyle yapacaktım. Üstüne gitmemeyi tercih ettim. Konuyu açmasak ve unutmuş gibi yapsak da o anının titreşimleri hala aramızdaydı. Mutfakta yemek yaparken bana eskiden olduğu gibi yaklaşmıyordu, benimle şakalaşsa bile eskiden olduğu gibi bana dokunmuyordu. Bunu benim için mi yoksa kendisi benden etkilendiği için mi yaptığını anlayamıyordum. Muhtemelen birinci seçenek doğruydu.
Derse geç kalmıştım ve aceleyle mutfağa girerken göğsüne çarptığım Kelvin'in kokusu burnuma doldu. Taze toprak ve beni onu içime çekmeye iten bir şeyler kokuyordu. Fakat bir adım gerilerken bunu yapma dürtümü engelledim. Kelvin de benim gibi utanarak bir eliyle ensesini sıvazlarken:
- Ah günaydın, dedi. Kahvaltı hazırladım.
Onu geçip mutfağa girerken bana olan ilgisiz ilgisi sinirimi bozmuştu. Biraz önce üzerine düşecek gibi ona çarpmıştım ama onun verdiği tek tepki biraz utanmak mı olmuştu yani?
- Geç kaldım yiyemeyeceğim, derken sesimin huysuz çıkmasına engel olamadım. Tezgahın üzerindeki termosumu alıp aceleyle evden çıktım. Kapıyı ardımdan örttüğümde durdum, o an yüzümde olan tek şey pişmanlıktı.
Salı günü olduğu için bugün derslerim akşam beşe kadar sürecekti. Ders arasında Pınar sabahki derslerde somurtup durmamdan bir sorun olduğunu anlamıştı ama benim anlatmamı bekliyordu. "İnsanın sizi anlayan bir arkadaşı olması ne güzel" diye düşündüm ama biraz daha anlatmazsam bana bozulup, sorgulamaya başlayacağını biliyordum. Okulun banklarından birine çöktüğümde o da karşımdaki banka oturdu.
Yüzü beni incelerken parmağına kıvırcık saçlarını dolayıp duruyordu. Stresli olduğunda böyle yapardı hep.
- Evde biraz... sıkıldım da bu ara, diye söze girdim.
- Neden? Kelvin'le mi bir şey oldu?
Bir süre sessiz kalıp olanları nasıl anlatacağımı düşündüm. Ama sonra canı cehenneme diye düşünüp direk söyledim.
- Onu öptüm.
Gözleri kocaman açılan Pınarın saçlarıyla oynayan elleri bile bir an donakaldı.
- Ne... Ne yaptın? Yani... Ne zaman oldu bu?
- Bir hafta oluyor.
- O yüzden okulda yoktun düne kadar. Kafede çalışarak kafa dağıttın değil mi?
Düşünceli gözlerim yerde çimenlerin ve sarı yaprakların üzerinde gezinirken başımı salladım.
- Peki o ne yaptı? Seni öptü mü?
Sohbetin asıl güzel kısmına gelmiştik. Utandığımı belli etmemeye çalışarak:
- Bir tepki vermedi, dedim.
- Nasıl bir tepki vermedi derken dünyadaki en saçma şeyi söylemişim gibi ona baktı. "Yani..." diye devam etti. "Yani insan geri çekilir, iter, ne bileyim bir şey söyler, bir tepki vermiştir"
- Of, onu öptüm Pınar ama o ne geri çekildi ne de beni öptü, dudakları öylece kaldı. Sadece...
- Sadece ne?
- Onu şey... biraz uzun öptüm sanırım ve... Boynumdaki eli biraz gergindi, yani ne bileyim boynumu sıkıca tutmuştu işte.
Gözlerindeki merak yerini yavaş yavaş anlayışa bırakırken yüzündeki memnuniyeti görebiliyordum.
- Ne oldu? dedim boş gözlerle.
- Elinin boynunda ne yaptığını sormak bir yana, adam da seni istemiş Evrim.
Bu sefer benim gözlerim kocaman açıldı.
- Saçmalama, bu anlattıklarımdan bu sonucu çıkarman için...
- Biri seni aniden öpünce bir an duraklarsın ama istemiyorsan çekilirsin değil mi? Senin onu öptüğün uzun saniyeler boyunca hatta sen durana kadar olduğu yerde kalması ne anlama gelir sence?
- Neye?
- Seni onun da öpmek istediği, buna engel olan bir şeyler olsa da öpüşünden zevk aldığı anlamına tabi ki! derken heyecanla cıyakladı.
Bıkkınca yerimden kalkarken bir yanım ona ne kadar inanmak istese de bunun anlamsız olacağını biliyordum.
- Hadi sınıfa gidelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Abimin Kalbinde
RomanceKendi kendini imha etmeden, göreceli bir huzurla sürdürdüğüm hayatım annemin evlenme kararıyla karışmıştı. Daha büyük bir ev, fazladan bir havuz, cehennem kadar yakışıklı bir kardeş... Bense huzurun minimalizmde yattığına inananlardandım. Henüz lis...