Sabah gün doğarken içimde her sabah olan huysuzluğun aksine taşan bir enerji vardı. Bu enerjinin kaynağı hayatımda yeni bir atım atacak olma kararımdı, ayrı eve çıkacaktım. Bunun ikimiz için de iyi olacağını biliyordum. Kelvin'in buna kolay kolay razı olmayacağını biliyordum ve beni caydırmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı ama buna hazırlıkydım. Büyük bir kız olarak bu caydırmalara karşı ayakta durabilmeliydim.
Öğlen Sarp'le buluştum ve Pınar da benile beraber geldi. Hep beraber yeni evime ve oda arkadaşıma bakmaya gittik. Kelvin'e kesin karar verdikten sonra akşam söylemeyi düşünüyordum. Oda arkadaşım ve ev umduğumdan çok daha iyi görünüyordu. Tuba çok güler yüzlü, kısa boylu tatlı bir kızdı ve evi de zevkle döşenmişti. O hemen yarın taşınabileceğimi söylese de ben Kelvin'e henüz söylemediğim için acele etmiyordum.
Kelvin'in bundan hiç hoşlanmyacağına emindim, hatta beni sabote edeceğine.
...
İçeri girip botlarımı çıkardığımda daha dışarıdan salonun ışığını görmüş ve Kelvin'in evde olduğunu anlamıştım. Her zaman beni sevindirecek olan bu işaret şimdi içime kara bulutların dolmasına neden olmuştu.
Pardesümü ve şalımı çıkarıp, vestiyere astım ve derin bir nefes alıp salona girdim. Kelvin'i kanepede uyuyakalmış gördüğümde yaptığım tüm psikolojik hazırlıklarımın boşuna gitmesiyle suratım asılmıştı. Belki de onu uyandırmalıydım ama o... bu kadar güzel bir şekilde uyurken onu uyandırmak istemiyordum. Her zaman düşünceli bakan gözleri uykunun verdiği rahatlıkla kapalıydı ve bu şekilde çok daha genç görünüyordu. Bacaklarım emirlerimi dinlemeden yavaşça ona doğru yol aldı.
Kanepenin başına geldiğimde yere çöktüm ve yüzünü seyrettim. Yüzüne o kadar yakındım ki traş losyonunun hoş kokusu burnuma doluyordu. Son bir kaç günde hafiften çıkan sakalları şimdi yerini tertemiz beyaz tenine bırakmıştı. Bİrden açılan gözleri aslında hiç uyumamış olduğunu anlamama yetmişti. Bir an gözlerine öylece bakakalsam da irkilip geri çekilmeye yeltendiysem de KElvin'in bileğimi aniden tutması beni durdurmuştu.
Diğer dirseğinin üzerine doğruldu. Bana gözlerinde arada bir yakalayabildiğim ve bana umut veren bir gerilimle bakıyordu. Orada çelişkiyi gördüm, sevgiyi ve belki... belki tutkuyu. Bakışlarındaki beklenmedik gerilim beni olduğum yere çivilemişti. Bileğimdeki eli tenimi beni ürperten bir yumuşaklıkla süpürüp kollarımdan omuzlarıma çıktı.
- Ne yapıyorsun burada? derken sesi boğuktu.
- Ben... sadece bakıyordum.
Dudaklarının bir yanı kıvrılınca söylediğim şeyin anlamsızlığını ancak farkedebilmiştim. Gerçekten de neye bakıyordum?
- Neye bakıyordun? derken sesi masumdu ancak gözlerinde neye baktığımı çok iyi bildiğini görebiliyordum. Bu beni huzursuz etmişti. Ben açık bir kitap gibi önündeyken onunla ilgili hiç bir şey benim için kesin değildi. Bunu eğlenceli bulmuş olması ise asıl sinirimi bozan şeydi. Omuzumdan kalbime doğru sıcaklık yayan dokunuşundan silkinip doğruldum.
Aniden ciddileşmiş tavrımı beklemiyormuş gibi yüzünde oluşan kısa bir şaşkınlığın ardından kaşları çatılmıştı. Kanedepen uzkalaşıp kendime ihityacım oaln alanı açarken o da doğrulmuştu. Belki de tek yapmam gereken aldığım kararı bir çırpıda söylemekti. Gururum bu şekilde yıpranırken artık bunu devam ettiremeyeceğimin farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Abimin Kalbinde
RomanceKendi kendini imha etmeden, göreceli bir huzurla sürdürdüğüm hayatım annemin evlenme kararıyla karışmıştı. Daha büyük bir ev, fazladan bir havuz, cehennem kadar yakışıklı bir kardeş... Bense huzurun minimalizmde yattığına inananlardandım. Henüz lis...