hikayeyi iki farklı düşündüm
ilk kısımlarda yoongi ve jimin'in mutlu evliliği ve daha sonra ise yoongi'nin aldatıldığını fark ettiği anları yazmayı düşünüyorum
yorum ve oy ile destek olursanız mutlu olurum, iyi okumalar ♡
...
Sonbahar kokan bir gündü, güz yağmuru kadar güzel kokan sevgilisi ile Min Yoongi soğuk günde uyanmış ve son balayının gününe merhaba dermiş gibi yanındaki ince ve minik bedene sımsıkı sarılmıştı.
Bu nasıl bir sevgidir diye düşünüp dururdu Min Yoongi, yanındaki çocuk için yapamayacağı şey yoktu. Dünya karşısına bir olsa Yoongi sırf hayat eşi zarar görecek endişesiyle her biri ile savaşırdı. Sonbahar güneşinin turunculuğu barındırıyordu ilk olarak sevgilisi, o turunculuk Yoongi'yi hep yakıyordu. Alevler içinde her bir ateş ilk derisine işliyor sonra yavaş yavaş kaslarını, en sonunda kemiklerini ve organlarını yakıyordu. Çok seviyordu işte, sevgilisinin sonbaharda kararmış yaprakların kahverengi rengini taşıyan her bir saç tutamından dek sonbahar yağmurunun şeffaflığı ile seviyordu. Çok saf, kötü niyet barındırmadan seviyordu. Ölümüne seviyordu, çok seviyordu. Hep sevecekti, çünkü şuan Min Yoongi ilk defa birisini bu kadar çok sevebildiğini fark ettiği için güzel eşinin göğsüne sığınmış onun için ona ağlıyordu. Çok aşıktı, aşırı seviyordu ve denklem buydu işte, tek kelime ile seviyordu.
Kıyamıyordu ona dokunmaya ve asla bilemezdi kıyamadığı bedenin başka birisine şevhet ile dokunduğuna.
"Güzel eşim," diye seslendi Yoongi kafasını gömdüğü güzel kokulu gövdeden. "Uyan hadi, öpmeye kıyamadığım yanaklarından alacağım var."
Yoongi tüm neşesi ile eşini uyandırmaya çalışırken beyaz yorgan ikisini de örtmüş ve balayının son gününde sonuna dek perdeleri açık camlar ile, ona eşlik eden yoğun bir yağmur sesiyle uyanıyorlardı.
"Ömrüm,'' dedi bu sefer Yoongi sevgilisinin gövdesinden kafasını kaldırmış ve hala uyuyan güzel surata bakarken. Yoongi'nin saçları dağılmış, tek gözü kısık bir şekilde önündeki manzaraya bakarken yutkunmuş ve o an kendi tipinden utanmış ve hayal dünyasında 'bu da benim uyuyan güzelim' diye piyano eserleri yazacağı, notaların her bir kirpik tanesine dağıldığını düşündüğü eşine bakmıştı. "Ya Jimin," demişti sonunda.
Jimin gözleri kapalı ama tombul, şiş parmaklarına ev sahipliği yapan elini kaldırıp sevgilisinin yüzüne koyup, "Hm?" demişti. Elleri sevgilisinin yanaklarında dinlenirken Yoongi ona oranla daha da erkeksi olan elini çocuğun elinin üstüne koymuş ve, "Benden uykucu çıktın." demişti.
Jimin utanıp gülerken hafifçe gözlerini açmış ve karşısında damakları belli olurcasına gülen eşine bakmış ve "Doğrum," demişti. "Bugün uyuyalım lütfen." derken yüzündeki gülen ifade dediğinin aksine uykusunu almış gibi duruyordu. Büyük olan ellerini küçük olanın beline koyup kendi göğsüne çekerken, "Yanlışımsın sen benim." demişti. "Annem bana derdiki, kimseyi kendini sevdiğinden çok sevme, bu senin yanlışın olur." Yoongi mahçup bir gülümseme ile göğsünde gözünü yeniden kapatmış eşinin saçlarını okşarken, "Jimin." demişti yeniden. "Ben kendimi hiç sevemedim ki."
Ortama ani bir sessizlik esir almış ve tüm sözcükler zincire vurulmuşken Jimin, "Yoongi." demişti. "Seni kendine sevdirmek istiyorum ama ya bana sevgin azalırsa, doyumsuzum ben. Seni senden bile kıskanırım, sen benim bir gözümü diğer gözümden daha çok beğensen o diğer gözüm kendini ötekinden kıskanır. Sevgine muhtaçım, sana muhtaçım. Öyle bir muhtaçlık ki bu, öylesine geçişterebileceğim bir şey değil. Çok güzel seviyorsun beni, ve hak etmiyorum ben seni. Kimse hak etmiyor seni, senin sevgini senden başka kimse hak etmiyor ve bir gün olur da bana gülüşlerin biterse dayanamam. O gülüşlerinin bitişi ve benim hayatımın bitişi edebiyen aynı paralel doğruda gidecek. Ve bir gün senin gülüşün değil tam aksine benim hayatım biterse, o zaman senin gülüşlerin son bulmak zorunda kalacak. Bunu kabul ediyor musun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
marriage | myg'nin çaresizliği
Fanfiction-angst. İnsan insanı ya tamamlamalı ya da tam anlamalıydı ama bir zamanlar bu cümleyi kurduğum adamın bir gece ansızın kalkıp saçlarını öpsem, saçlarında hayat buldum desem sabah uyandığımda saçlarını kestiğini görecek gibi hissediyordum.