"Çok özledim." demişti Jimin telefondaki eşine dudak büzerken. "Ne zaman geleceksin? İstersen babamla konuşabilirim."
Jimin çalışmak yerine ev içinde durmayı seçtiğinden Park Entertainment tam olarak tahtın varisini Yoongi yapmaya karar vermişti ve Yoongi bu karışıklık içinde Jimin ile mutlu evine para kazanmak için uğraşıyor, birkaç küçük dakika yaratıp yemek yemek yerine eşini arayarak zamanını geçiriyordu. Yeni evlilerdi, çok mutlulardı; birbirlerini az görüyorlar, çok seviyorlardı.
Az görmeler oluyordu hep, az görmeler hiç görmemelere dönüyordu bazen. Jimin uyuyordu yalnız başına ve uyandığında eşine sarılmak için attığı kolu boş kısma düşüyordu. Kızmıyordu genç olan, hakkı değildi çünkü Yoongi'nin uğraşlarına gözleri ile tanık olduğu zamanlar boldu. Arada babası arıyordu Jimin'i, Yoongi'nin çalışkanlığını övüyordu ve Jimin böbürlenerek kendi eşinin olduğunu belirtiyor, gurur duyuyordu.
Her şeye rağmen Jimin'in de bir dayanma gücü vardı, onlar yeni evlilerdi ve küçük birbirine dokunmalar veyahut doyum noktasına ulaşmak balayından beri olmuyordu ve koskocaman bir ay geçmişti. Eşinin yüzünü bile göremiyordu artık, ilk haftadaki küçük elleşmeler sonralarda öpücüklere düşmüştü ve şimdi ise büyük olanın yüzünü gören cennetlikti.
Bir gün Jimin dayanamadı, sinirlendi ve telefonuna uzandı. "Yoongi." dedi sakin olmaya çalışırken ve karşı hattaki bir şeyi anlayamadı. "Efendim?" dedi yorgun sesiyle ve Jimin kendini tekrarlayarak "Yoongi." dedi yeniden. "Eve geliyorsun, şimdi."
"Ne?" demişti Yoongi yorgunluğundan bir anda uçarken. "İyi misin, bir şey mi oldu?" demişti önündeki dosya karmaşasında acele ederken.
"Kötüyüm." demişti küçük olan ama tamamen ruh gibiydi. "Kötüyüm Yoongi, seni görmek istiyorum."
"Hasta mısın, net bir şey söyle Jimin!" Yoongi cüzdanına uzanırken Jimin'in sesini yeniden işitti kulakları. "Hayır," demişti o ses. "Sadece seni özledim."
Bu Yoongi'nin dışarı nefes vermesine sebep olurken uzandığı cüzdanını geri karmaşaya bırakmış ve, "Sevgilim." demişti. Sakin olmak ve küçük eşini korkutmak ya da kırmak istemiyordu. "Biliyorsu-"
"Bilmiyorum!" diye birden bağırdı Jimin ve büyük olan elleri ile gözlerini sıkarken eşini dinlemeye başladı. "Senin eşin benim, o aptal dosyalar değil!" demişti Jimin. "Sabah uyanıyorum yoksun ve gece geç saatlere kadar seni bekliyorum yine yoksun Yoongi. Aptal sevgi sözcükleri ile sesini duymak yetmiyor bana, ofisine geliyorum sonra toplantı diyorlar bana. Göremiyorum seni ve geri gidiyorum, aptal kokunu artık parfüm şişesinden değil senden koklamak istiyorum tamam mı? Bu benim hakkım, evliyiz biz. Evli! Parmağımda bir yüzük var ama hissetmiyorum evli olduğum-"
"Geliyorum." demişti Yoongi önündeki dosyalara sinirle bakarken, "Sakinleş güzelim tamam mı?''
"İnanmıyorum." demişti Jimin küçük bir ağlama sinyali veren titreyen sesiyle. "Hep bunu diyorsun ve bir saat sonra gelmeyeceğini söylüyorsun."
"Yemin ediyorum geliyorum." demişti Yoongi yorgun bir tebessümle. "Bana yemek hazırlar mısın, yemeklerini özledim."
"Bak hazırlayacağım." demişti Jimin. "Ama yine beni o masada sabahlara kadar dolu tabaklarla bekletirsen almam bir daha seni eve."
"Jimin," demişti Yoongi. "Kendinden de masaya ikram et, şimdi arabaya biniyorum."
Jimin sonunda gülmüş ve, "Tamam!" demişti heyecanla. "Seni çok seviyorum!"
"Ben daha çok."
...
Jimin kötü hissediyordu, her şey gittikçe kötüleşiyordu. Sabah bir umut o güzel akşam ve geceden sonra yanında eşini bulur sanmıştı, belki çıplak omzuna bir öpücük ile uyandırır diye ummuştu. Şimdi ise yeniden kırışık çarşaflar göz önündeydi ve Jimin delirmiş gibi yarım saattir yataktaki boş yere bakıyor, evdeki derin sessizlik bile onun için çok gürültülü geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
marriage | myg'nin çaresizliği
Fanfiction-angst. İnsan insanı ya tamamlamalı ya da tam anlamalıydı ama bir zamanlar bu cümleyi kurduğum adamın bir gece ansızın kalkıp saçlarını öpsem, saçlarında hayat buldum desem sabah uyandığımda saçlarını kestiğini görecek gibi hissediyordum.